İstanbul’da gerçekleşen ve ülke geneline yayılan deprem fırtınası sürüyor. Aslında İstanbul’u ve ülkeyi sarsan sadece 6.2'lik deprem ve artçılar değil.
Mustafa BAĞDİKEN
Hatırlarsanız, “19 Mart Vakası” olarak akıllarda kalacak olan muhalefetin ise “Darbe” olarak adlandırdığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik tutuklama da ayrı bir deprem.
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da büyük tepkiyle karşılanan bu tutuklamanın devamı, birçok tutuklama, gözaltılar ve iki gün önce de “İkinci dalga” olarak adlandırılan artçı tutuklamalarla sürüyor.
Ülke geneline yayılan protestolar, protestolara katılanlara, genellikle öğrencilere yönelik müdahale, gözaltı ve tutuklamalar da artçıların bir başka türü.
Ya 23 Nisan’da yaşanan 6.2’lik deprem. Elbette herkes çok korktu. Sayısı 500’ü bulan artçılar hala sürerken, bizim deprem bilimcilerin kavgaya varan “ben daha iyi bilirim” tartışmalarına da tanık olduk.
Bilim adamları öyle iddialarda bulundu ki, bu depremin ardından İstanbul’u alt üst edecek çok büyük bir depremin geleceğine kadar iddialı tahminler yürüttüler. Sonra bazıları tehlikenin geçtiğini, bazıları ise tehlikenin hava devam ettiğini söylediyse de herkesin içine kurt düşürdü.
Bu günlerde o deprem bilimcileri TV'ler ekranlara çıkarmıyor da, vatandaşın çıkan tansiyonu normale dönmeye başladı.
Son depremle, birlikte hepimizin kafasını iyice karıştıran ve ısrarla yapılmak istenen, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına kadar iddialar da ortaya atılan Kanal İstanbul’u bir de “Yapay Zeka” denilen çok bilmişe sordum.
Bakın bu paragraftan sonrası tüm yazılanlar tamamen yapay zekanın derlediği bilgiler.
YAPAY ZEKA NE DİYOR?
“Kanal İstanbul projesi, çevresel, ekonomik, sosyal ve güvenlik açısından çeşitli sakıncaları nedeniyle yoğun eleştirilere konu olmaktadır. İşte projenin sakıncalı yönleri:
Çevresel Tahribat:
Su Kaynaklarının Kaybı: Proje, Sazlıdere Barajı’nı tamamen devre dışı bırakacak ve Terkos Gölü’nü tuzlu su sızması nedeniyle riske atacak. İstanbul’un içme suyu ihtiyacının yaklaşık %29’unu karşılayan bu kaynaklar yok olabilir.
Ekosistem Bozulması:
Karadeniz ve Marmara Denizi arasındaki hidrolik akım değişecek, bu da deniz canlılarının yaşam alanlarını ve ekosistemi olumsuz etkileyecek. Marmara Denizi’nde oksijen tükenmesi ve hidrojen sülfür artışı, çürük yumurta kokusuna yol açabilir.
Doğal Alanların Yok Olması:
Proje, ormanlar, tarım arazileri, meralar ve kuzey ormanları gibi hassas ekosistemleri yok edecek. TEMA Vakfı, proje alanının yarısından fazlasının tarım arazisi olduğunu belirtiyor.
Hafriyat ve Hava Kirliliği:
1,1 milyar metreküp hafriyat çıkacak, bu da 4 yıl boyunca günde 10 bin kamyon trafiği anlamına geliyor. Bu, hava kirliliğini ve karbon emisyonlarını artıracak.
Deprem Riski:
Kanal güzergahı, Küçükçekmece Gölü’nden geçen 3 fay hattı üzerinde yer alıyor. 7,5 büyüklüğünde beklenen bir depremde kanal sularının çalkalanması ciddi riskler yaratabilir.
Proje, 1., 2. ve 3. derece deprem bölgelerinde bulunuyor ve deprem riskini tetikleyebilir.
Ekonomik Sorunlar:
Yüksek Maliyet: Projenin maliyeti 15-75 milyar dolar arasında tahmin ediliyor. Bu kaynak, depreme hazırlık, kentsel dönüşüm veya metro hatları gibi daha acil ihtiyaçlara yönlendirilebilir.
Gelir Belirsizliği:
Hükümet, yıllık 8 milyar dolar gelir öngörse de, gemilerin ücretsiz Boğaz geçişini tercih etme ihtimali yüksek. Ekonomist Korkut Boratav, net gelirlerin negatif olabileceğini belirtiyor.
İBB’ye Mali Yük:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yol yapımları ve tahsisler nedeniyle 23 milyar liralık ek maliyet çıkaracağı hesaplanıyor.
Sosyal ve Kültürel Etkiler:
Yerel Halkın Yerinden Edilmesi:
Proje, 19 mahalleyi kapsayan 36 bin 453 hektarlık alanda 286 hektar yerleşim yerini etkileyecek. Köyler yıkılacak, insanlar TOKİ veya KİPTAŞ projelerine taşınacak.
Arkeolojik Mirasın Zarar Görmesi:
Bathonea Antik Kenti, Yarımburgaz Mağaraları ve diğer sit alanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Trafik ve Nüfus Yoğunluğu:
1,2 milyon ek nüfus ve hafriyat trafiği, İstanbul’un trafik yükünü %10 artıracak.
Güvenlik ve Uluslararası Riskler:
Montrö Sözleşmesi Tartışmaları:
Bazı uzmanlar, projenin Montrö Sözleşmesi’ni bypass ederek Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin geçişini kolaylaştırmayı amaçladığını öne sürüyor. Bu, Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve bölgesel dengeleri riske atabilir.
Savunma Zafiyeti:
Trakya’daki savunma hatlarının zayıflayacağı ve bölgenin olası bir saldırıya açık hale geleceği iddia ediliyor.
Halkın İtirazı ve Hukuki Engeller:
İstanbul halkının çoğunluğu projeye karşı çıkıyor. İBB’nin “Ya Kanal Ya İstanbul” kampanyası ve TMMOB gibi kuruluşların raporları, projenin kamu yararı taşımadığını vurguluyor.
Rant ve Spekülasyon İddiaları:
Proje, su yolu inşasından çok çevredeki arazilerin imara açılarak rant yaratmayı hedeflediği yönünde eleştiriliyor. Sazlıdere Barajı çevresinde 24 bin konut inşaatı ve Arapça reklamlarla yabancı yatırımcılara satış iddiaları bu görüşü destekliyor.
Sonuç:
Kanal İstanbul, su kaynaklarının kaybı, ekolojik tahribat, deprem riski, ekonomik yük, kültürel mirasın zarar görmesi ve güvenlik tehditleri gibi nedenlerle sakıncalı görülüyor. Eleştirmenler, projenin İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğine zarar verebileceğini, kaynakların deprem hazırlığı gibi daha kritik alanlara yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor.”
İşte yapay zekanın soruma cevabı.
Yorum siz okurların..