1 Mayıs İşçi Bayramı adı altında kutlansa da, bunun bir hak ve emeğin karşılığının, insanca yaşayabilecek kadar maaş talep etme mücadelesi olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Doğruyu söylemek gerekirse, bu yazıyı yazmak için saat 16.00’ya kadar endişeyle bekledim. Çünkü daha birkaç gün önceden ortalık öyle gerildi ki.. Herkesin içinden, “inşallah bir provokasyon olmaz” diye dileklerde bulunulduğunu da biliyorum.
1 Mayıs yaklaştıkça, iktidar yine günler öncesinden Taksim yasağı düğmesine bastı. Daha sonra polis ablukaları, müdahaleler, yasaklar birbirini kovaladı.
Bu satırların yazıldığı sadece saat 16.00’ya kadar 400’ü aşkın gözaltı oldu. Polisin, işçilere ve öğrencilere karşı şiddete varan sert tutumu TV ekranlarına da canlı yansıyan müdahalesi, ne yazık ki son zamanlarda bu tür manzaraları kanıksanır hale getirdi. Üzülerek belirtmek isterim ki, tüm dünya televizyonları da bu sert müdahaleleri ekrana getirdi, getirmeye devam ediyor.
ENFLASYON RAKAMLARI
TÜİK’in açıklamalarına göre ülkede enflasyon neredeyse halay çektirecek kadar düşük seviyede. Gerçek enflasyonu da hepimiz biliyoruz. Bir ara diyorlardı ya “Dünya bizi kıskanıyor” diye. Aslında Dünya bizi gülerek izliyor.
Cebimizdeki parayı, maaşları sürekli tırtıklayan, paramızı pul eden bu yüksek enflasyon ve yüksek faiz devam ettikçe, ülkeyi yönetenler de görmelerine rağmen görmezden geldikçe ne işveren ne de çalışan rahat eder. İşveren ve işçi barışı asla sağlanamaz.
Bakın, dikkatinizi çekerim..
Bir zamanlar Türkiye’de en yüksek maaş verdiği bilinen Tüpraş’ta bile toplu sözleşmeler tıkanıp grevin eşiğine gelindiğini de hatırlatmak isterim.
Sadece bu bölgede, birçok sanayi kuruluşunun, sefalet ücreti sayılabilecek düzeydeki çalışan maaşlarını bile ödeyemez hale geldiğini de biliyorum.
KARİYER GÜNLERİ VE GENÇLERİN BEKLENTİSİ
Konuyu nereye getireceğim.
Hafta başında, Türkiye’de sanayinin başkenti olarak da adlandırılan Kocaeli’de Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Kariyer Günleri” adı altındaki iki günlük etkinlikte, iş ve staj imkanı arayan üniversiteliler ve işsizler dev firmaların stantlarında buluştu.
Son derece dinamik, teknolojiye yatkın ve küresel trendlere açık, ancak ekonomik, sosyal ve siyasi zorluklarla karşı karşıya olan gençler buna rağmen umutsuzdu.
ÇOĞUNLUĞU UMUTSUZ
İlk gün, bir süre dolaştığım ve konuştuğum gençler, ailelerinin kendilerini okutabilmek için büyük özveride bulunduklarını hatırlatırken, bir yandan da ülke genelinde gördükleri yüksek işsizlik oranıyla birlikte eğitim ve iş uyumsuzluğunun, düşük ücret tekliflerinin kendilerini iyice umutsuzluğa sevk ettiğini söylüyordu.
İş buldukları takdirde insanca yaşayabilecekleri maaş alamayacaklarını şimdiden kabullendiklerini de belirterek firma standlarına CV veren gençler, yine stantları bulunan kamuya ait iş alanlarına ise ancak torpil bulabildikleri takdirde girebileceklerini de söylemekten geri kalmıyordu.
YURT DIŞINA ÇIKMA HAYALİ
.. Ve ne acıdır ki, genellikle üniversitelilerin birçoğu da ilk fırsatta yurt dışına çıkıp, orada bir süre sıkıntı çekmeyi göze alıp “dünya vatandaşı” olarak rahata kavuşmayı hayal ettiklerini söylüyor, “yüksek kira ve ev fiyatları ile hayal bile kuramıyoruz” diyerek adeta ülkeyi yönetenlere sesleniyordu.
İnanırsınız veya inanmazsınız, TÜİK’e göre, 2019-2023 yılları arasında ”Türkiye’de gelecek göremiyorum” diyen çoğunluğu genç 1 milyon 200 bin kişi yurt dışına göç etmiş. Her ne kadar Avrupa artık kolay vize vermiyor ama, bu rakama son 1,5 yılda çıkan gençleri de eklerseniz durum oldukça vahim.
Ülkedeki durumu görmezden gelerek, en küçük bir hak arayışında gençleri polise coplatıp yerlerde süründürülmesine göz yuman birilerinin de gündeme getirdiği gibi ülke nüfusu gittikçe yaşlanıyor.
İşte bu, vahimden de öte bir şey..