Avustralya ile Papua Yeni Gine arasında imzalanması beklenen Karşılıklı Savunma Antlaşması ertelendi. Bu gelişme, Çin’in Pasifik’te artan nüfuzuna işaret ederken, enerji güvenliği, savunma sanayii ve “Yeniden Asya” vizyonu üzerinden Türkiye’yi de etkileyecek sonuçlar doğurabilir.

Diplomatik Çerçeve

17 Eylül 2025’te imzalanması beklenen Avustralya–Papua Yeni Gine (PNG) Karşılıklı Savunma Antlaşması, bölgesel güvenlik mimarisinde önemli bir dönemeç olacaktı. Bu antlaşma, Avustralya’nın 70 yılı aşkın bir süredir imzaladığı ilk yeni savunma ittifakı olma özelliği taşıyordu. Ancak anlaşmanın ertelenmesi, Pasifik’teki stratejik dengelerin ne kadar kırılgan ve çok katmanlı olduğunu ortaya koydu.

Diplomasi açısından bakıldığında bu gecikme, küçük ada devletlerinin “çoklu-bağlanım” (multi-alignment) stratejisini sürdürmekte ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor. PNG, Avustralya ile askeri bağlarını derinleştirmek isterken, aynı zamanda Çin’den gelen altyapı ve finansman desteğini kaybetmeyi göze almak istemiyor. Bu, yalnızca güvenlik değil; egemenlik, ekonomi ve iç siyasi dengeyi aynı anda korumaya dönük bir yaklaşım.

Çin’in Artan Pasifik Hamleleri

Çin’in 2022’de Solomon Adaları ile imzaladığı güvenlik anlaşması, bölgedeki “oyunun kurallarını” değiştirdi. O günden bu yana Pekin, Pasifik’te liman projeleri, güvenlik işbirlikleri ve finansman anlaşmalarıyla varlığını artırıyor. Çin’in yaklaşımı “ikili, projeye dayalı ve hızlı sonuç odaklı.” Bu model, ada ülkeleri için kısa vadede cazip; fakat uzun vadede bağımlılık riskleri doğuruyor.

Avustralya ve ABD ise daha kurumsal, normatif çerçeveli antlaşmalarla ilerlemeyi tercih ediyor. Ancak PNG örneği gösterdi ki, ada devletleri bu tür kapsamlı ittifaklara temkinli yaklaşıyor. Zira böylesi bir imza, onları büyük güç rekabetinde açıkça bir tarafın safına yerleştirebilir.


Türkiye’ye Yansımalar: Enerji, Savunma, Diplomasi

Diplomatik perspektiften bakıldığında, Pasifik’te yaşanan bu gelişmelerin Türkiye’ye üç temel etkisi var:

1. Enerji Güvenliği

Papua Yeni Gine, küresel LNG piyasasında küçük ama stratejik bir aktör. Projelerin gecikmesi veya güvenlik riskleri, sigorta ve navlun maliyetleri üzerinden küresel fiyatlara yansıyabilir. Türkiye’nin LNG ithalat portföyünde Pasifik payı sınırlı olsa da, spot piyasa dalgalanmaları Ankara’nın enerji güvenliği planlamasında dikkate alınmalı. Buradan çıkarılacak diplomatik ders: Enerji diplomasisinde tedarikçi çeşitliliği ve esnek sözleşmeler artık vazgeçilmez.

2. Savunma Sanayii ve Bölgesel İşbirlikleri

Pasifik’te güç dengeleri değiştikçe, bölge ülkeleri savunma tedarikinde çeşitlilik arayacaktır. Türkiye, Filipinler’e ATAK helikopterleri teslim ederek ve Endonezya ile ortak üretim projelerine girerek bu pazara adım atmış durumda. Diplomatik açıdan bu, Ankara’ya “güvenilir ama tarafsız” bir tedarikçi imajı kazandırıyor.

Ancak Avustralya–PNG MDT’si gibi ittifaklar, bölgedeki standartları yükseltebilir. Türkiye’nin çıkarı, platform satışıyla sınırlı kalmamak; bakım, eğitim, afet yardımı ve deniz gözetleme paketleriyle bölgeye bütüncül çözümler sunmaktır. Bu aynı zamanda, Türkiye’nin barışçıl ve işbirlikçi imajını pekiştirir.

3. “Yeniden Asya” Vizyonu ve ASEAN

Türkiye 2017’den beri ASEAN’ın Sektörel Diyalog Ortağı. “Yeniden Asya” girişimi kapsamında ASEAN’la ticaretin derinleştirilmesi hedefleniyor. Pasifik’te yaşanan güvenlik dalgalanmaları, ASEAN ülkelerinin de gündemini yakından etkiliyor. Türkiye açısından bu, çok taraflı diplomasiye yatırım yapma gerekliliğini gösteriyor.

Ankara, ASEAN ve Pasifik Forumu gibi platformlarda daha aktif olmalı; gıda güvenliği, iklim değişikliği ve afet yönetimi gibi “yumuşak güç” başlıklarında işbirliğini artırmalı. Bu sayede, Çin’in ikili anlaşmalarla kurduğu nüfuza karşı şeffaf ve kapsayıcı bir alternatif sunabilir.


Diplomatik Dersler

PNG’nin anlaşmayı ertelemesi, aslında küçük ve orta ölçekli devletlerin büyük güç rekabetinde nasıl manevra yaptığının bir örneği. Türkiye için üç diplomatik ders çıkarılabilir:

  1. Denge Politikası: PNG’nin çoklu-bağlanım tercihi, Türkiye’nin son yıllarda izlediği denge siyasetini hatırlatıyor. Bu model, kısa vadede manevra alanı yaratırken, uzun vadede kurumsal çerçevelere yatırım yapılmadığında kırılganlık yaratabiliyor.

  2. Yumuşak Gücün Önemi: Pasifik ülkeleri, askeri anlaşmalar kadar iklim değişikliği, afet yönetimi ve ekonomik destek konularına da duyarlı. Türkiye, AFAD ve Kızılay gibi kurumlarıyla bu alanda güçlü bir profil çizebilir.

  3. Ekonomi–Güvenlik Bağlantısı: Enerji piyasalarında yaşanacak her dalgalanma, Türkiye’nin dış politikasında enerji diplomasisini öne çıkarıyor. LNG tedarikinde Pasifik kaynaklı küçük değişimler bile Ankara’nın hesaplarını etkileyebilir.


Türkiye’nin Diplomatik Yol Haritası

Avustralya–PNG savunma antlaşmasının ertelenmesi, Pasifik’teki güç rekabetinin sadece askeri değil; ekonomik, diplomatik ve toplumsal boyutlarıyla da karmaşık olduğunu gösteriyor. Çin’in bölgesel hamleleri hız kesmezken, Avustralya ve ABD’nin çabaları ada devletlerinin temkinli yaklaşımıyla sınırlandırılıyor.

Türkiye için bu gelişmenin anlamı açık: Enerji diplomasisinde çeşitlilik, savunma sanayiinde bütüncül paketler, Asya açılımında çok taraflı mekanizmalara yatırım… Hepsi, Ankara’nın bölgedeki ağırlığını artırmanın diplomatik yollarıdır.

Kısacası, Pasifik’te imzalanmayan bir anlaşma, Ankara’da hem ekonomi bürokrasisini, hem savunma sanayii stratejistlerini, hem de dış politika yapıcılarını ilgilendiren sonuçlar doğuruyor. Türkiye’nin diplomatik vizyonu, bu uzak coğrafyadaki gelişmeleri yakından izleyip akıllıca uyarlama becerisine bağlı olacak.