Bugün herkes bir şeylerin peşinde. Daha iyi bir iş, daha fazla para, daha hızlı bir hayat… Ancak bu hızlı koşuşturma arasında bir an olsun durup düşündüğümüzde, hayatın bize sunduğu küçük anları fark edebiliyor muyuz? Sanırım, cevabımız çoğu zaman hayır.

Bir sabah erkenden kalkıp işe giderken etrafınıza bakın. İnsanların çoğu ya telefonlarına gömülmüş ya da bir yere yetişmenin telaşı içinde. Göz teması kurmaktan kaçınan, birbirini fark etmeyen bireyler haline geldik. Bunun adı modern yaşam mı, yoksa yalnızlığın kalabalık bir versiyonu mu?

Elbette hayatın hızı azalmaz, sorumluluklar kaybolmaz. Ancak bu hıza ayak uydururken, kendimize zaman ayırmayı öğrenmek zorundayız. Bir hafta sonu sabahı, kahvenizi alıp bir parkta oturmayı deneyin. Telefonunuzu cebinize koyun, insanları izleyin, kuşların sesine kulak verin. İşte o zaman yaşamın karmaşasının altında saklı olan güzellikleri fark edeceksiniz.

Kendi yaşamınıza bir ayna tutun: Koşuşturmak mı daha değerli, yoksa anları hissederek yaşamak mı?