Yapay zekâ, sadece iş dünyasını değil, eğitim sistemlerini de kökten değiştiriyor.
Artık öğrenciler bilgiye bir öğretmenden değil, akıllı sistemlerden ulaşabiliyor.
Yapay zekâ destekli uygulamalar kişiye özel öğrenme planları oluşturuyor, sınavları değerlendiriyor, hatta öğrencinin ilgi alanlarını analiz ediyor.
Ancak bu kadar güçlü bir teknolojinin, “öğretmenin yerini alması” fikri endişe yaratıyor.
Eğitim, yalnızca bilgi aktarımı değildir; aynı zamanda karakter gelişimi, empati ve iletişim sürecidir.
Bir algoritma, bir öğrencinin korkusunu, merakını veya hayal kırıklığını anlayabilir mi?
Yapay zekâ, veriye dayalı çözümler üretebilir ama insan ruhunun derinliklerine inemez.
Bu yeni dönemde öğretmenin rolü yok olmuyor, dönüşüyor.
Artık bilgiye erişimi kolaylaştıran değil, bilgiyi yorumlamayı öğreten kişi hâline geliyor.
Çünkü dijital çağda bilgi bol, ama anlam nadir.
Yapay zekâ, öğrenmeyi hızlandırabilir; ancak öğrenmenin özünü, yani “insan olmayı” öğretemez.
Geleceğin eğitiminde başarı, insan ve makinenin ortaklığıyla belirlenecek.
Ancak unutulmamalı: Bilgiyi üreten makine olabilir, ama bilgeliği kazanan her zaman insan olacaktır.