Bilim insanları onlarca yıldır uyarıyor: Dünya ısınıyor, buzullar eriyor, yaşam alanları yok oluyor.
Ancak bu uyarılar çoğu zaman siyasetin ve ekonominin gürültüsü içinde kayboluyor.
Oysa artık bir uyarı değil, bir gerçeklik dönemindeyiz.
İklim krizi kapımızda değil, evimizin içinde.
Her geçen yıl sıcaklık rekorları kırılıyor.
Kuraklık, orman yangınları ve sel felaketleri artık olağan hale geldi.
Fakat bu manzara karşısında insanlık hâlâ “zamanımız varmış gibi” davranıyor.
Bilim, çözümü de söylüyor: yenilenebilir enerji, karbon nötr politikalar, sürdürülebilir üretim.
Ama asıl eksik olan şey, siyasi irade ve toplumsal bilinç.
Bilimsel veriler artık bir rapor değil, bir hayatta kalma çağrısı.
İklim krizi, sadece çevresel değil, ahlaki bir mesele.
Çünkü bu gezegen bize ait değil; biz ona aitiz.
Bilim, yolumuzu aydınlatıyor, ama o yolu yürümek bizim sorumluluğumuz.