Yapay zekâ artık resim yapabiliyor, müzik besteliyor, şiir yazabiliyor.
Ancak bu yeni dönemde tartışma şu noktaya geldi:
Bir yapay zekâ tarafından üretilen eser gerçekten “sanat” sayılabilir mi?
Ve daha önemlisi: O eserin sahibi kimdir?
Sanatın özü, duygu ve deneyimdir.
Bir algoritmanın duygu sahibi olduğunu iddia edemeyiz, ama o duyguları taklit edebileceğini artık biliyoruz.
Yapay zekâ, sanat üretiminde inanılmaz bir hız ve çeşitlilik sunuyor; fakat bu, insanın yaratıcılığının değerini azaltmıyor, aksine sınırlarını genişletiyor.
Sanatın değeri, sadece üretiminde değil, anlamında yatar.
Bir yapay zekâ eseri teknik olarak mükemmel olabilir, ama izleyici o eserde “insanı” bulamazsa, bir şeyler eksik kalır.
Yine de bu dönüşüm kaçınılmaz.
Belki gelecekte müzelerde hem insan hem makine imzalı tablolar göreceğiz.
Sanat artık bir rekabet değil, ortak bir üretim alanına dönüşüyor.
Yapay zekâ fırçayı eline aldı; ama hâlâ yönünü insan belirliyor.