Türkiye de akran zorbalığının neredeyse %40’lara yaklaştığını biliyor muydunuz?
Bu, hemen hemen 3-4 çocuktan birinin zorbalığa maruz kaldığını gösteriyor. Peki bu akran zorbalığı meselesi bu kadar yaygınken neden biz bunu yeterince görmüyor, duymuyor veya konuşmuyoruz?
Çünkü aslında hiç de azımsanmayacak şekilde çocuklarımız arasında olan bitene sanki olması muhtemel davranışlar bunlarmış gibi, hatta şakalaşmanın başka bir yoluymuş gibi bakıyoruz!
Mesela eğitimlerim sırasında şunu duyduğum oluyor;
“Melike hocam, kendi aralarında hep böyle şeyler oluyor ama sonra kızıyoruz ya da ceza veriyoruz bir şekilde çocuklar bu davranışı yapmıyorlar. Bizim de başka çaremiz kalmıyor, ceza vermek istemiyoruz ama…’’
İşte tam burada başlıyor! Öncelikle hep oluyorsa bu iş nasıl cezayla bitebilir? Yoksa çocuk artık ceza vermeyecekleri, bilemeyecekleri denklemde mi bunu yapıyor, saklıyor? Çocuklar bunu hep yapıyorsa, niye bu zorbalığı sürekli yapıyorlar birbirlerine?
Ceza verdiğin öğrenciyi veya çocuğu geri kazandığını mı düşünüyorsun yoksa onu ayrıştırıyor musun, hatta davranışını belki de altta yatan sebepler yüzünden pekiştiriyor musun? Bu soruların hepsi tek başına koca bir başlık aslında.
Özellikle yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki ceza bu çözümde olmamalı ve ceza verilen çocuklar başka türlü zorbalıkla durumu sinsice idare ediyorlar. Ergenler, özellikle bu durumun bazı sonuçlarına katlanmamak için okul dışında sıkça uyguluyorlar. Bu da ebeveyn ve öğretmenlerin bilgisi dışında ya da kontrol edilebilirliğinin düşük olduğu alanlarda daha şiddetli olması demektir ki biz bunu hiç istemeyiz.
Önemli olan zorbalık yapan veya bunun mağduru veya seyircisi olan kişilerde, bu durumu farkındalıkla ele alarak önce davranışın kendisini, olabiliyorsa nedenlerini araştırarak iyileştirmek veya ortadan kaldırmak.
Bunun için öncelikle ebeveynlere, sonra öğretmenlere büyük iş düşüyor. Çünkü yine araştırmalar bize söylüyor ki, zorbalık evde öğreniliyor ve okulda uygulanıyor. Bu yüzden anne ve babaların ve tabi öğretmenlerin iyi birer gözlemci olması gerekiyor. Eğer fark edemezsek günün sonunda ya çocuk daha şiddetli buna devam edecek, bu işin mağduru olan bütün özgüvenini kaybedecek ve bu özgüven kaybı onda ciddi hasarlar bırakacak ve işin seyircisi olan çocuklar da farkında olmadan modelleyecekler.
Şimdi her yerde, hep zorbalık yapan çocuktan bahsediliyor ama bu zorbalığa maruz kalan mağdur çocuklar da gelecekte mağdur taraftan zorba tarafa geçiyorlar, bu oran %20! Yani sistem, mağduruyla bile bir zorba yaratmış oluyor.
Peki her zaman zorbalık yapan çocuğu veya mağduru mu görmek gerekir? Hayır. Seyircisi olan, buna tanık olup hiçbir aksiyon almayan o büyük kitle de en az mağdur kadar maruz kalıyor bu duruma. Dahası, hiç bir etkileşimde bulunmadığı için potansiyel olarak karanlık bir noktayı bize gösteriyorlar.
Bu seyirci kitlede, empati becerilerinin en az zorbalık yapan çocuktaki kadar düşük olduğunu bilmek önemli! Bu durumda, size çevresinde böyle bir olayı anlatan çocuğunuz, bu konuyla ilgili bir şey yapmamışsa, öğretmenine veya bildiği halde size gelip durumla ilgili bilgi vermiyorsa sadece yaşanmış komik, eğlenceli bir olay gibi anlatıyorsa ya da sadece üzgün olduğunu söylüyorsa çocuğunuzun empati ve sosyal becerileri için kısmen endişelenebilirsiniz.
Bu çocuklarımızda, durumu geliştirmek için onlarca tekniği, oyunu, kitabı kullanabilir veya profesyonel destek alabilirsiniz.
Yani çocuklarımıza sadece bu davranışı göstermemelerini değil, akranlarında böyle bir durumu gördüklerinde ilgili yerlere bildirmelerini de öğretmek gerekiyor. Yoksa günün sonunda “bana değmeyen yılan bin yaşasın”, diyen insanlar topluluğuna dönüşüp küçük mecralarda büyük sesler çıkarmaya çalışıp şiddetle, duyarsızlıkla, suça sürüklenen çocuklarla mücadele etmek zorunda kalacağız.
Çocuklarımızın önce bizim sonra toplumun aynası olduğunu asla unutmamız gerekiyor. Sevgiler…