Bir zamanlar sabahlar, mutfak masasındaki gazeteyle başlardı. Çayın buharı, gazetenin mürekkep kokusuna karışırdı. Manşetler okunur, köşe yazılarına göz gezdirilir, bir haberin içinde zaman kaybolurdu. Şimdi ise başparmağımızla kaydırıyoruz haberleri. Hızlıca, düşünmeden, durup sindirmeden... Çünkü zaman yok, çünkü odak dağınık, çünkü dünya artık çok daha gürültülü.

Yeni kuşak, haberle TikTok’ta tanışıyor. Bazen bir video, bazen iki satırlık metin. Ne olduysa üç saniyede anlatılmalı. Anlatılamıyorsa geçmiş olsun, diğerine geçiliyor. Artık dikkat süresi değil, dikkat kırıntıları var. Ama bu durum sadece gençleri tanımlamıyor; aynı zamanda yeni dünyanın haber tüketme biçimini de gözler önüne seriyor.

Bu bir eleştiri değil, bir yüzleşme. Çünkü bu çocuklar haberden kaçmıyor. Sadece artık başka bir dilden konuşuyorlar. Hızlı, çarpıcı, sade bir dil... İçinde görüntü var, müzik var, duygu var. Belki de onların habere bakışı bu yüzden daha içgüdüsel, daha sezgisel. Ne var ki bu sezgilerin içinde çoğu zaman derinlik kayboluyor. Haberin arkası, bağlamı, geçmişi siliniyor. Geriye sadece “ne oldu?” kalıyor; “neden oldu?” sorusu ise çoğunlukla cevaplanmıyor.

Yine de umutsuz olmak için sebep yok. Çünkü gençler hâlâ merak ediyor. Hâlâ soruyorlar, araştırıyorlar, adaletsizliğe sinirleniyorlar. Sadece bunu sessizce yapıyorlar. Onların tepkileri bir tweet’te, bir video yorumunda, bazen bir emojide gizli. Belki bağırmıyorlar ama fısıldıyorlar. Ve o fısıltı, kulak veren biri olduğunda, güçlü bir sese dönüşebiliyor.

Belki klasik köşe yazılarını okumuyorlar. Ama belki bir gün, bir Reels videosunda denk geldikleri haber, onların hayatında iz bırakacak. Belki üç saniyede gördükleri bir görüntü, bir ülkenin gerçeğini arama yolculuğunun başlangıcı olacak.

Zaman değişti. Biz de değişiyoruz. Gazetecilik de... Belki de mesele, TikTok gazeteciliğini yargılamak değil, onunla konuşmanın yollarını bulmak. Gençlerin anlayacağı dilden, ama onları küçümsemeden, onların hızına uyum sağlayarak ama onların derinliğine inerek. Çünkü her şeyin hızlı tüketildiği bu çağda, hâlâ içten içe bir durmak, anlamak ve hissetmek ihtiyacı var. Ve gazetecilik, hâlâ o ihtiyaca dokunabilecek en güçlü yollardan biri olabilir.