Bazı anılar vardır, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hafızada hep taze kalır. Her yıl aynı günde kapıyı çalar, eski bir fotoğraf gibi gözlerimizin önüne düşer.

Yıl 2025. Otuzlarında olan bir yetişkin olarak, her 23 Nisan geldiğinde belleğin tozlu sayfaları yeniden aralanıyor. Takvimde bu özel gün belirdiğinde, zihnim istemsizce geçmişe, ilkokul sıralarına gidiyor. Üçüncü sınıftayım. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na günler kala hazırlıklar başlamış. Halk oyunları ekibine seçilmişim. Elimizde kuru kabaklar, başımızda kırmızı feslerle saatlerce prova yapmışız okul bahçesinde. Her prova, her figür, her tekrar, bayram sabahına duyulan heyecanın bir parçası olmuş.

O günün fotoğraflarından biri özellikle aklımda. Ön dişim yok. Fesim yana kaymış, yamuk durmuş başımda. Ama o fotoğrafın kendine has bir gülümsemesi var. Ne zaman hatırlasam, yüzümde aynı gülümseme beliriyor. O eksik diş, yamuk fes ve elimdeki kuru kabaklar… Hepsi bir araya gelip o güne ait canlı bir anıyı bugüne taşıyor.

Törenin ardından bana dondurma alınmıştı. O anki mutluluğu anlatmak zor. Sokakta seke seke yürüyüşüm, o bayram gününün neşesini hâlâ taşıyor gibi. Okulumuzun bahçesi, çocuk sesleri, renkli süslemeler, uçuşan bayraklar… Her şey festival alanını andıran bir tabloyu gözler önüne seriyordu.

Bugün dönüp baktığımda, aynı hissi neden daha az hissettiğimi düşünmeden edemiyorum. O günün içindeydim, şimdi izleyicisiyim. Belki de bu yüzden eksik gibi geliyor o his. Oysa aynı coşku, aynı kutlama, aynı bayraklar hâlâ var. Fakat çocuk gözünden bakan biri olarak değil, anıları taşıyan bir yetişkin olarak bakınca, zaman farklı bir tat bırakıyor geride.

2 gün sonra yeniden 23 Nisan... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı her yıl olduğu gibi yine coşkuyla kutlanacak ve benim gibi hisseden çocuklar o sabah okullarına yaşadığım heyecan ile adımlayacak kaldırımı. Belki onlar da otuzlarına geldiklerinde her 23 Nisan'da o anı anımsayacak...