Haber: TENZİLE AŞÇI
(İZMİR) – İzmir’de iki kişinin elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiği olaya ilişkin 42 sanıklı davanın 6'ncı celsesi tamamlandı. Mahkeme, olayda hayatını kaybeden Özge Ceren Deniz'in iki kız kardeşinin davaya müdahillik taleplerini kabul etti.
İzmir'de 12 Temmuz 2024'teki sağanak yağışta Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay'ın elektrik akımına kapılarak hayatlarını kaybetmesine ilişkin İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, GDZ Elektrik Dağıtım Genel Müdürü Uğur Yüksel, eski İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köseoğlu, GDZ Elektrik Dağıtım A.Ş. Metropol Bölge Müdürü Ali Arcan, GDZ Elektrik'te Dağıtım Sistemi İşletme ve Bakım Müdürü Ekrem Yıldırım ve Yapım İşleri Sorumlusu Uzmanı Alper Doğan'ın da arasında bulunduğu 13'ü tutuklu toplam 42 kişinin yargılanmasına devam edildi.
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müdahiller ve tarafların avukatları katıldı.
Mahkeme başkanının, bilirkişi heyetinin rapor için 60 gün ek süre talep ettiğini açıkladığı duruşmada tanıkların beyanları alındı.
“Gece 03.00-04.00 gibi arıza bildirimi geldiğinde bildirim yapılamadığı olabiliyor”
Tanıklardan Özkan K, arıza bildirimleri ve onarım sürecine ilişkin, “Arıza kazılarıyla ilgili yetkililerin bulunduğu gruptan şifai bildirim yapılır. Arıza onarımının bittiği ve asfalt işlemi için yine buradan bildirim yapılır. Sonrasında yönetmelik gereği yazılı süreç başlar. Acil durumlarda gruplardan paylaşılır. Gece yarısı 03.00-04.00 gibi arıza bildirimi geldiğinde bildirim yapılamadığı olabiliyor” dedi.
Tanık Ali G. ise Metropol Müdürlüğünün eksik ve arıza kısmında görev yaptığını bildirerek, arıza ihbarlarını ilgili bölüme yönlendirdiğini, koordinasyonu yaptığını ve raporladığını anlattı.
Duruşmada tanıkların ardından taraflar ve avukatlarının beyanları alındı.
“İZSU, kazanın olduğu yere üç mazgal değil, üç mayın döşemiş”
Duruşmada söz alana mağdur Özge Ceren Deniz’in babası Ahmet Abi, şu ifadeleri kullandı:
“2019 yılından beri Konak’ta elektrik arızasını tamir etmemişler. Altyapı yapmak yerine 'İnsanların canını 1-2 milyona alırız' diyor. Kaçak akım rolyesi kullanılmamıştır. İZSU, kazanın olduğu yere üç mazgal değil, üç mayın döşemiş. Döşemeseler daha iyiydi. Bir de ‘Masumuz’ diyorlar. Mazgalların temizliği neden yapılmıyor? İçiniz rahat mı? Burada vefat eden benim değil, sizin çocuğunuz da olabilirdi, başkaları da olabilirdi. Bilirkişi İZSU’yu aklamaya çalışmış. Benim gözümde hepsi suçludur. Ne İZSU ne de GDZ elektrik görevini iyi yapmıştır. Görevinizi yapın, insanları öldürmeyin. İşinizi doğru düzgün yapın. Kar güden iki kurum daha kaç kişiyi katledecek? Adaletin bunlarını cezasını vermesi gerekiyor.”
Olayda vefat eden Özge Ceren Deniz’in avukatı Ayşe Sarıçiçek, bilirkişi raporuna itirazları bulunduğunu ifade etti. Sarıçiçek, Özge Ceren Deniz’in kız kardeşleri Selin ve Elif Begüm Abi’nin davaya müdahillik talepleri bulunduğunu bildirdi.
“Başkalarının görevinde yaptığı ya da yapmadığı işlerden sorumlu değilim”
GDZ elektrik çalışanı tutuklu sanık Ahmet Orhan Kaygusuz ise beyanında olayın göreviyle ilgili olmadığını savunarak, “Görev tanımımda hizmet alım ya da çalışmaları kontrol etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Arıca onarım biriminde çalışmıyorum. 9 Ocak tarihli saha çalışmalarına dair açıkça bildirim yapılmamasına dair bilgim yoktur. Arıza bildirimlerinin yapıldığı WhatsApp gruplarına üye değilim. Başkasının görev ve sorumluluğu dolayısıyla ilgim olmayan bir konuda suç istinat edilmesi adil değildir. Başkalarının yaptığı ya da yapmadığı işlerden sorumlu değilim” diye konuştu.
Kaygusuz’un avukatı Tonga Uygun ise bilirkişi raporunda müvekkiline ikinci derece kusur yüklendiğini ifade ederek, "Müvekkilim hiçbir aşamada arıza onarım kısmında görevli değil. Arıza onarım grubunda da bulunmuyor. Eğer müvekkilime addedilen kısımda bilgisi olsaydı bile bildirim yapması gereken yer Metropol Bölge Müdürlüğü. Müvekkilime kusur addedilmesi yerinde değil. Bilgi sahibi olmayan kimseyle ilgili bilinçli taksir verilemez. Şu anda 3. ve 4. kusurlu olan kimsede adli kontrol bile kalmadı. İkinci derece tutuksuz olanlar var. Sanıkların arasındaki kusur derecesine göre yargı birliğinin sağlanması lazım. Müvekkilime tahliye kararı verilmesi gerekir.” diye konuştu.
“Bilirkişi raporunu ve bilirkişilerin yaptığı değerlendirmeleri konuşmamız lazım”
Tutuklu sanık Ali Külak da bilirkişi raporuna ilişkin beyanında 310 gündür tutuklu olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Yargılamanın başından bu yana görevimi ve sorumluklarımı anlatmaya çalıştım. Belgeler de anlattıklarım doğruladı. Ben bir yazı daha getirerek dosyaya sundum. Yazıda sahadan değil, idari işlerden sorumlu olduğum ifade ediliyor. Sürekli sorulan arıza onarım şemasının da içinde değilim. Herhangi bir sorumluluktan kaçmaya çalışma amacım yok. 'Bilirkişi raporu, seni birinci derece kusurlu göstermiş' diyebilirsin. Bilirkişi raporunu ve bilirkişilerin yaptığı değerlendirmeleri konuşmamız lazım. Bilirkişi raporu, altında imzam olmayan, ben işe girmeden çok önce imzalanan bir projenin imzacısı ilan etmiş beni. Ayrıca hiç çalışmadığım bir şirkette çalışıyormuş gibi göstermiş. Ayrıca hiç çalışmadığın bir şirkette yapılan işi bilmem gerektiğini söylemiş. Bunlara anlam veremedim. Taa ki bilirkişi raporunu hazırlayan kişinin İzmir Büyükşehir Belediyesini kazanan partinin üyesi olduğu ve iki kez belediye başkan adayı olduğunu öğrenene kadar. Gördüm ki bilirkişi raporunda İZSU’yu aklamaya çalışmış, hazırlanan raporda günah keçisi ben olmuşum. Ayrıca bilirkişiler raporu hazırlamak için verilen sürenin nerdeyse aynısını ek süre olarak talep ettiler. Bu bile, bilirkişinin raporuna ne kadar güvenmediğinin göstergesidir."
Ali Külak’ın avukatı Özkan Yücel ise savunmasını sunum eşliğinde yapmak istediğini belirtti. Mahkeme heyetinin bu talebi reddetmesine Özkan tepki gösterdi. Mahkeme heyeti ile Özkan arasında bir süre tartışma yaşandı.
Savunmasına devam eden Özkan, “Bilirkişi, ‘Demircan AŞ’de görev yaparken projede imzası var’ diyor. Proje altına atılan tek bir imzasını gösterin müvekkilimin. Defterleri var müvekkilimin. O gün ne yaptığını, saat saat, ne zaman, nereye, kiminle gitmiş var. Projenin altında imzası yoksa şu ana kadar söyledikleri her şey yalandır. Altında imzası olan tek bir proje varsa… Müvekkilimin tahliye edilmemesini için nasıl bir sorun var? 9 Ocak arıza onarımdan bilgisi yok. Arıza onarımda görevi yok, kaçma tehlikesi yok, delillerin karartılma durumu kalmadı” ifadelerini kullandı.
“Mazgallarda bir çökme söz konusu değil”
Tutuklu sanık Arif Kapuş ise bilirkişi raporunda teknik yönden kusurlu bulunduğunu ifade ederek, "Ben işverenim. Gerekli malzemeyi, ekibin tedarikini yapmışız ve işimizi yerine getirmişiz. Ocak-Nisan ve Temmuz 2024 fotoğraflarında görüldüğü üzere mazgallarda bir çökme söz konusu değil. Bu süre içinde birçok işlem olduğu ve bunun bizim bıraktığımız şekilde olmadığı görünürken burada bana kusur atfedilmesi haksızlık" dedi.
Kapuş’un avukatı Mustafa Erdem Yavuz ise şunları söyledi:
“Elektrik hattına bu kadar yakın yerde mazgal yapılması eleştirilebilir, anlıyoruz ama bu eleştirinin muhatabı müvekkilim değil. Müvekkilimin şirketi vardır ve işverendir. Müvekkilime sorulacak soru şu, 'Teknik şartnamede uygun personeli temin ettin mi? Uygun malzemeyi getirdin mi?' İlk raporda 'Malzeme kalitesi kötü' denilmişi. Muhatap müvekkilim olamaz. Müvekkilimin 2019’ya yapılan tadilattan haber yok, orada değildi. Dolayısıyla geçmişte ve gelecekte yaşanan durumları bilinmediği noktada bilinçli taksirle öldürmekten bahsedemeyiz. Bilirkişi raporunda ‘Erkek şahıs adımı atar, hafif bir elektrik çarpması olur ve yolun karşısına geçer. Yani İnanç Öktemay’ı elektrik çarpmış ve buna rağmen geri dönmüş. Kendi rızası ile yaptığı hareketle riski artırarak mağdur objektifliğini ortadan kaldırmıştır.”
“Izgara ile kablonun temas etmediği net bir şekilde görülmüştür”
Tutuklu sanık Doğan Kılıç da “Olay yeri inceleme görüntülerine bakıldığında ızgara ile kablonun temas etmediği net şekilde görülmüştür. Ancak olaydan sonra yapılan incelmelerde çıkarılan kablonun o şekilde ızgaraya temas ettiği görülmektedir” dedi.
Kılıç’ın avukatı Muhammet Demir ise “Müvekkilimin var olduğu iddia edilen hatasının olayın meydana gelmesinde ne kadar etkisi olduğunu öğrenmek istiyoruz. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere kablonun 9 Ocak işlemiyle yukarı çıkarıldığı sabit. 13 Temmuz keşif görüntülerinde kablo ile ızgara arasında minimum 4 santimetre boşluk vardır. Bir istisna vardır. Olaya neden olan kablo çekiliyor ve orada bırakılıyor. O kablo bilinçli bir şekilde yukarıda bırakılıyor. Raporda Gdz kısmında ne kadar bilimsel veriden bahsedilmişse bizim tarafımızda o kadar varsayıma dayalı ifadeler var. Fırat o alanda işlem yatıktan sonra da mazgaldan buhar çıkıyor ve oradan geçen bir işçimiz bunu görerek ürperiyor. İki celsedir bilirkişi raporu beklenirken tutuklama artık cezalandırma halini almıştır” diye konuştu.
Tutuklu sanık Fırat Akbay ise bakım ve onarım personeli olmadığını, arızaya acil müdahale etmek ve bilgilendirme yapmakla görevli olduğunu ifade ederek, "Elektrik kaçağı olduğunu ve kimsenin çarpılmaması gerektiğini düşündüm. Arızaya müdahale ettim, kaçağı giderdim ve sonrasında dedektör testini yaptım. Ben fotoğraflarla bildirdim zaten. Oranın kapatılması konusunda bildirimlerimi yaptım. Arkadaşlara günah keçisi lazım. Ben 9 Ocak’ta çalışma yapıyorum, 14 Temmuz’da gözaltına alınıyorum. Ben Ahmet Abi’nin gözüne rahat bakabiliyorum. Benim vicdanım rahat. Ben gece yattığımda o ölümlere sebebiyet vermediğimi biliyorum. Ben bir şey yaptığımı düşünseydim iki çocuğumun gözüne bakamazdım.” ifadelerini kullandı.
“30 yıldır bu firmada çalışıyorum, fotoğraf çekildiğini yeni duydum”
Tutuklu sanık Mehmet Zeki Aytulun ise bilirkişi raporunda kendisine ikinci derecede sorumluluk yüklendiğini belirterek, "Benim kontrol görevim var. Ben lise mezunu bir işçiyim. Firmanın sahibi burada, şantiye şefi burada, sözleşme önünüzde. Gözlemci değilim ki... Firmanın 4 işçisi var böyle. Bunlar gözlemci olsa firma zaten ihaleye çıkmaz. Firma kendisi yaptığı işin fotoğrafını çekiyor. 30 yıldır bu firmada çalışıyorum, fotoğraf çekildiğini yeni duydum. Bunun bir bedeli var, bunu ödemek zorunda. Firma yapıyor, resmileştiriyor, fotoğrafını çekiyor. Geliyor kuruma teslim ediyor. 11 aydır cezaevindeyim. Her gün kendime 'Bu işin neresindesin' diye soruyorum” dedi.
Aytulun’un avukatı Ümit Görgülü Sevil ise müvekkilinin tahliyesini isteyerek, "Bilirkişi konuyu yanlış anladığı için müvekkilime sorumluluk yüklemiştir" iddiasında bulundu.
"Sorgulanması gerekenler gözden kaçırılmıştır"
Tutuklu sanık Mert Ceylan ise şunları söyledi:
"Sahada 24 saat görevli olma durumu hangi iş kanununda yazar? Saha çalışmalarını ben yapmadığıma ve ihbarları anlık olarak görmediğime göre bilirkişi raporunda belirtildiği üzere tek bir somut delil ortada yokken, kabloların yüzeye yakın olduğunu bilmem mümkün değildir. Haberim olmayan bir konuda risk değerlendirmesi yapmam mümkün olmadığı gibi sahadaki işler benim onayıma sunulmaz. Yapılan kusur değerlendirme herhangi somut delil ve belge olmadan tarafıma atfedilmiş ve sorgulanması gerekenler gözden kaçırılmıştır."
Tutuksuz sanık Alper Doğan'ın müdafi Gürkan Acar ise "iki kez belediye başkan adayı olduğunu" söylediği bilirkişinin reddini talep etti. Doğan, "Bu kişinin yerine bilirkişi heyetinde olabilecek birçok mühendis var. Ben dosyamda böyle bir bilirkişinin olmasını istemezdim. Bu nedenle bilirkişinin reddini talep ediyorum" dedi.
Sanık yakınları salona alınmadı
Mahkeme heyeti beyanların alınmasının ardından müzakere için duruşmaya ara verdi. Önceki celsede ara karar açıklanırken sanık yakınlarının yüksek sesle ve bağırarak karara tepki göstermesi nedeniyle ara karar açıklanırken sanık yakınları salona alınmadı.
Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının da görüşü doğrultusunda tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına, diğer sanıklar hakkındaki adli kontrol şartlarının ise kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca, yeni bilirkişi raporu alınması ve bilirkişinin reddi yönündeki istemleri reddetti.
Özge Ceren Deniz'in kız kardeşlerinin davaya müdahilliğini kabul eden mahkeme, davayı 17 Temmuz 2025'e erteledi.