(TBMM) - DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim'i karşılaştıran açıklamalarını eleştirdi. Ekmen, "Tarihsel çatışmaları bugüne taşımak, etnik, dini ve mezhebi temelde bir kutuplaşma yaratmak sadece geçmişin acılarını yeniden canlandırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun barış içinde yaşama arzusuna da zarar verir" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, yaptığı yazılı açıklamayla, Şah İsmail-Yavuz Sultan Selim karşılaştırmalarına tepki gösterdi.

"Terörsüz Türkiye" girişiminin gerekçesi içeriyi tahkim etmek iken, Şah İsmail ve Yavuz Selim arasındaki tarihi kıyaslamaları ve anlatıların gündeme taşınmasını eleştiren Ekmen, "Bu tür söylemler, Türkiye’nin ortak değerleri üzerinde derin yaralar açacak ve toplumun huzurunu zedeleyecektir. Tarihsel çatışmaları bugüne taşımak, etnik, dini ve mezhebi temelde bir kutuplaşma yaratmak sadece geçmişin acılarını yeniden canlandırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun barış içinde yaşama arzusuna da zarar verir" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin, tüm vatandaşlarını eşit haklar ve yükümlülükler temelinde kuşatan bir anlayışa ihtiyacı bulunduğunu kaydeden Ekmen, "Bu tür kıyasların, Alevi toplumu açısından geçmişte yaşanmış travmaların yeniden hatırlatılması ve aidiyet duygusunun zedelenmesi riskini de taşıdığı unutulmamalıdır" ifadelerini kullandı.

"Savaş hatıralarıyla değil, eşitlik ve hukukla Türkiye'yi konuşalım"

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, "Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail'e karşı Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi'nin yapmış olduğu bir büyük ittifaktır. 1514'te Çaldıran'da o ittifakımız Anadolu'daki Müslüman toplulukların başının daha dik bir şekilde dolaşmasına, esenlik ve birlik içerisinde birlikte var olmasını sağlamıştır" söylemlerine, Alevi dernek ve federasyonlardan tepki geldiğini aktaran Mehmet Emin Ekmen, şunları kaydetti: 

"Bugün bize düşen, tarihsel yaraları kaşımak değil; bu farklılıklarımızla bir arada nasıl daha adil, daha eşit ve daha huzurlu bir Türkiye kuracağımızı konuşmaktır. Her türlü ayrıştırıcı söylemi reddediyor, tüm inançların, kimliklerin ve kültürlerin eşit yurttaşlık temelinde onurla yaşadığı bir Türkiye’yi savunuyoruz. Alevi vatandaşlarımızın duygu dünyasını görmezden gelen ve tarihsel anlatılarla şekillendirilen söylemler, devlet sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır. Devletin, her bir vatandaşının kimliğine, inancına ve kültürüne saygı göstermesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu tür söylemler, yalnızca Alevi vatandaşlarımızı değil, tüm toplumu kutuplaştırarak toplumsal barışı zedeler. Alevi vatandaşlarımızda, sürecin bir Sünni ittifakı ile sonuçlanacağı ve bunun siyasi sonuçlarının onlara zarar vereceği hissi yaratacak söylemler, sürecin başarısına ve toplumsal huzura büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür söylemler, yalnızca siyasi bir süreç değil, toplumsal birlikteliği de hedef alan bir ihanettir. Bundan dolayı herkesi, ülkemizin birliğine zarar verecek söylemlerden kaçınmaya ve toplumun her kesimini kapsayan, birleştirici bir dil kullanmaya davet ediyoruz. Türkiye, tüm vatandaşlarının eşit haklar ve özgürlükler temelinde bir arada yaşaması gereken bir ülkedir. Bu çerçevede, siyasal karar alıcıların ve süreci yöneten aktörlerin, yürütülen süreci belirli bir inanç grubunun merkezinde kurgulayan veya toplumsal çoğulculuğu gölgede bırakacak şekilde yorumlayan söylemlerden uzak durmaları elzemdir. Geleceği hep birlikte inşa etme sorumluluğuyla hareket edilmelidir."

Kaynak: ANKA