(TBMM) - Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "İstanbul’da 1. dalga, 2. dalga derken 4. dalgaya kadar geldik. İnsan sormadan edemiyor. Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor? Maalesef bugün Türkiye, adında 'Adalet ve Kalkınma' olan bir partinin iktidarında; Hem adalet hem de kalkınma krizi yaşıyor" dedi.
TBMM’de Yeni Yol Grup toplantısında gündemi değerlendiren Arıkan, sözlerine 27 Mayıs Askeri Darbesi ve İstanbul’un fethinin 572. yıl dönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunarak başladı. Arıkan, "Yaşanan her işgalde, yapılan her soykırımda, yok edilen bombalanan her şehirde İstanbul’un Fethi’nin sadece bizler için değil, insanlık için ne derece önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz" dedi.
"İstanbul’un bugün yeniden fethedilmeye ihtiyacı var"
Bugün bakıldığında İstanbul’un sokaklarının şiddete, çetelere, uyuşturucuya, alkole, ranta, yandaşlığa, plansızlığa, trafiğe, çürük binalara terk edilmiş durumda olduğunu söyleyen Arıkan, "Yani 23 yıllık iktidarın 'ihanet ettik' dediği İstanbul, bugün maalesef birçok kötülüğün işgali altındadır. Biliyoruz ki, medeniyet başkentimiz olan bu şehrin bugün yeniden fethedilmeye ihtiyacı vardır. Ama fetih bu kez surlardan değil, sokaklardan başlamalıdır. Biz bu şehre ihanet etmeyeceğiz. Bu şehrin iyinin, doğrunun, güzelin ve faydalının şehri olması için gönüllerde yeniden fethedilmesi için çalışacağız" diye konuştu.
"Bir aileyi bir çocuğa bakamayacak hale getiren politikaların sahibi siz değil misiniz?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2026-2035 döneminin “Aile ve Nüfus 10 Yılı” ilan edilmesine ilişkin eleştirilerini sıralayan Arıkan, şöyle konuştu:
"Bu çabayı kıymetli buluyoruz. Bu konuda atılacak her samimi adımı sonuna kadar destekleyeceğimizi ilan ediyoruz. Fakat, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim; 23 yıldır Türkiye’yi yöneten bir iktidar açısında bu bir vaat değil, ancak bir itiraf olabilir. 23 yıldır; aileyi ve gençleri İş hayatında, eğitimde, kültürde, şehir planlamasında, sosyal politikalarda ihmal ettiklerinin itirafıdır. 2003’ten 2024’e boşanma sayısı 2 milyon 839 bin 890 aile olmuş. Sadece geçen sene 186 bin 536 çocuğumuz velayete verildi. Nikah şahitliğini yaptığınız düğünlerde; en az üç çocuk sözü alırken bir aileyi bir çocuğa bakamayacak hale getiren politikaların sahibi siz değil misiniz? Uyuşturucu kullanım yaşı 15’e, sanal bahis oynama yaşı 10’a düşmüş. Uyuşturucu ve kumarla mücadele ediyor gibi görünüp, uyuşturucu ve sanal bahsi Türkiye’nin en önemli problemi haline getiren politikaların sahibi siz değil misiniz?"
"Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor?"
"Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş. Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş. Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor; ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor" sözleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonları eleştiren Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstanbul’da 1. dalga, 2. dalga, derken 4. dalgaya kadar geldik. İnsan sormadan edemiyor. Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor? Hep söyledik yine söylüyoruz. Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız. Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz. Bakın arkadaşlar, bugün Türkiye’de 24 belediyeye kayyum atanmış. İçlerinde bir tane iktidar belediyesi yok. Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde, içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok. Bu hukuk değil, hukuksuzluktur. Bu adalet değil, çifte standarttır. Maalesef bugün Türkiye, adında ‘Adalet ve Kalkınma’ olan bir partinin iktidarında; Hem adalet hem de kalkınma krizi yaşıyor. Dalgalarla uğraştığınız kadar, ortaya çıkardığınız yıkımlarla da uğraşın."
"Bu ülke, bu iktidar döneminde, peynire alarm, bebek mamasına kilit takıldığını gördü"
Arıkan, yaklaşan Kurban Bayramı’na dair ise "Bu bayramda ne satıcı seviniyor ne alıcı seviniyor. Çünkü ülkede ne tüketici kurbana ulaşabiliyor, ne üretici hayvanını satabiliyor. Bugün 2025 Türkiye’sinde insanımız süt alamıyor, yoğurt alamıyor, peynir alamıyor. Bayram sofrasında bolluk değil, yokluk konuşuluyor. Bu ülke zorlukları gördü. Bu ülke yoklukları gördü. Bu ülke kuyrukları gördü. Ama ilk kez bu ülke, bu iktidar döneminde, peynire alarm, bebek mamasına kilit takıldığını gördü. Mesele vatandaşın sofrasıdır. Mesele çocukların içemediği süt, annelerin alamadığı mama, tencereye girmeyen ettir. Mesele bu milletin yaşam kalitesidir" ifadelerini kullandı.