Sabahın ilk ışıklarıyla sokaklara çıkan, elindeki sepetle herkese sıcak bir tebessüm ve çıtır bir simit sunan simitçi Yusuf Şanlı, yıllardır İstanbul sokaklarının vazgeçilmez yüzlerinden biri. Onun hikâyesi, alın teriyle yoğrulmuş gerçek bir emek öyküsü.

“SİMİT SADECE BİR YİYECEK DEĞİL, HALKIN SOFRADAKİ SADELİĞİDİR.”

Yusuf Şanlı, 20 yılı aşkın süredir İstanbul’un Kadıköy meydanında simit satarak geçimini sağlıyor. Her gün sabah saat 05.00’te fırından aldığı taze simitleri sepetine yerleştirip satışa başlıyor. Onun için bu sadece bir iş değil, bir yaşam tarzı.

“Her gün aynı saatte aynı yerden geçen müşterilerim var. Kimisi işe giderken alır, kimisi çocuğuna okul öncesi… Zamanla hepsiyle bir bağ kuruyorsun” diyor.

“BU İŞ SABIR İSTER, GÜLER YÜZ İSTER.”

Soğukta, yağmurda, yaz sıcağında ayakta durmak kolay değil. Ancak Yusuf Şanlı, bu işi severek yaptığını ve en büyük sermayesinin dürüstlük olduğunu söylüyor:

“Güven en önemli şey. Simidi alan kişi bilir ki tazedir, helaldir. Bir kere bozulursa, bir daha kimse senden almaz.”

“SİMİT SATARAK ÇOCUK BÜYÜTTÜM.”

Evli ve üç çocuk babası olan Şanlı, çocuklarının eğitimini bu işten kazandığı parayla sağladığını gururla anlatıyor. En büyük çocuğu üniversite mezunu. “Alın teriyle kazandım, kimseye muhtaç olmadım. Bu da bana yeter” diyor gözleri dolarak.

“SİMİT, BU ÜLKENİN SOKAK RUHUDUR.”

Yusuf Şanlı’ya göre simit, Türkiye’de herkesin ortak paydası: “Zengini de yer fakiri de. Yanında çay varsa krallara layıktır. Sadece bir halka değil, paylaşmanın, dayanışmanın da sembolüdür.”

Muhabir: Şenay Güner