Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yer alan ve Anadolu’nun en eski camilerinden biri olarak kabul edilen Ulu Camii, tarihi ve mimari yapısıyla hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. İslamiyet’in Anadolu topraklarındaki ilk camilerinden biri olan yapı, çok sayıda medeniyetin izlerini taşıyor.
"TARİH BOYUNCA ÇEŞİTLİ DÖNEMLERDE ONARIMLAR GEÇİRDİ"
1091 yılında Büyük Selçuklu döneminde, eski bir kilise yapısı üzerine inşa edilen cami, tarih boyunca çeşitli dönemlerde onarımlar geçirdi. Dört farklı mezhebe ait ibadet alanlarının bir arada bulunması, Ulu Camii’yi özgün bir dini yapı haline getiriyor. Caminin avlusunda yer alan şadırvan, mihrap, minber ve taş işçiliği, dönemin mimari anlayışını yansıtıyor. Dikdörtgen planlı ve geniş avlulu yapısıyla dikkat çeken cami, siyah bazalt taş kullanılarak inşa edildi. Taş oymacılığı açısından önemli örnekler sunan yapı, aynı zamanda cami mimarisinde ilklerden biri olarak değerlendiriliyor.
"GİRER GİRMEZ KALBE DİREK ETKİ EDİYOR"
Ankara’dan Diyarbakır’a gelen bir ziyaretçi, caminin taşıdığı manevi atmosferi ve tarihsel katmanlarını şu sözlerle ifade etti:
“Kültürler ve dinler arası etkileşimin en net görüldüğü yer. Orta Çağ’dan bugüne ibadet yeri olarak kullanılmış. Kiliseyken cami, şimdi de hem Hanefilerin hem Şafilerin ibadet yeri var. Manevi olarak değerli görülen beşinci cami olduğu için girer girmez hem göze hem kalbe direk etki ediyor.”
Diyarbakır Ulu Camii, hem ibadet mekanı olarak kullanılmaya devam ediyor hem de kültürel bir miras olarak koruma altında bulunuyor.