Haber: Melis YILDIRIM
(ANTALYA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna arasında İstanbul’da yapılması planlanan görüşmelere ilişkin, "Bence bizim bu sürece devam etmemiz lazım. Amacımız barışa ulaşmak olduğu sürece her iki tarafın da belli tavizler vererek ortak barışı tesis etme yolunda adım atmasını sağlamamız lazım" diye konuştu. Fidan, Suriye Hükümeti ile SDG arasında imzalanan anlaşmaya ilişkin, "Şu ana kadar YPG tarafından atılan bir adım olmadığını görüyoruz. Bu adımların da hayata geçmesini açıkçası bekliyoruz" dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin ev sahipliğinde Antalya'da NEST Kongre Merkezi'nde düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı ardından basın toplantısı düzenledi. Fidan, toplantıyı küresel düzeyde pek çok kritik gelişmenin yaşandığı bir dönemde düzenlediklerini ve görüşmelerde karşı karşıya olunan tehdit ve fırsatları ele alma imkanlarının olduğunu söyledi. Çağın gerçeklerine ve ittifakın geleceğine dair görüşlerini samimi bir ortamda paylaştıklarını söyleyen Fidan, şöyle konuştu:
"İhtiyaç duyduğumuz savunma yeteneklerini temin etme hususunda güçlü bir irade ortaya koyduk. Özellikle Avrupalı müttefiklerin bu yönde ilave sorumluluk üstlenmesi ve transatlantik külfet paylaşımının daha adil hale getirilmesi konusunda tam bir mutabakat oluştuğunu gördük. Belki daha önemlisi NATO'nun bugüne kadarki en güçlü yeteneği olan birlik ve dayanışma ruhunun sürdürülmesi hususunda kuvvetli bir kararlılık gösterildi. Şimdi bu kararlılığın somut adımlara dönüşmesi için çabaların sürdürülmesi gerekiyor.
Avrupa'nın güvenliği NATO'dan ayrı düşünülemez. Bu çerçevede NATO İttifakı'nın en büyük orusuna sahip olan Türkiye askeri yetenekleri ve savunma sanayi altyapısıyla Avrupa güvenlik mimarisinde son derece önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Söz konusu mimari günümüz şartları ışığında yeniden şekillenmektedir. Böylesi bir dönemde beklentimiz güvenlik alanındaki tüm adımların gereksiz tekrara, ayrışmaya ve NATO'dan kopuşa izin verilmeden atılmasıdır. Bu hususları hem toplantılarda hem de ikili görüşmelerimizde gündeme getirdik."
"AB üyesi müttefiklerden beklentimiz savunma sanayi iş birliği planlarının kısıtlama olmaksızın yürütülmesi"
Avrupa Birliği’nin (AB) son dönemde savunma sanayi alanında birtakım girişimleri duyurduğunu, bu girişimlerin ancak NATO'nun tüm üyelerine açık olduğu takdirde amacına hizmet edeceğini söyleyen Fidan, "Bu noktada AB üyesi müttefiklerden beklentimiz savunma sanayi iş birliği planlarının tüm müttefikler arasında kısıtlama olmaksızın yürütülmesi ve yapılan çalışmaların NATO'yu tamamlayıcı bir nitelik taşıması. AB'nin bu gayretleri ancak Türkiye gibi AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin süreçlere tam katılımıyla arzu edilen başarıya ulaşabilir" ifadelerini kullandı.
"Umutlu olmamız için yeterince sebebimizin bulunduğuna inanıyorum"
Rusya-Ukrayna savaşını bitirmeye yönelik çabaların yoğunlaştığını kaydeden ve Türkiye'nin her iki ülkeyle de güçlü ilişkileri olduğunu söyleyen Bakan Fidan, şöyle devam etti:
"Türkiye olarak Ukrayna'nın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Biz savaşın başından bu yana adil ve kalıcı barışa ancak müzakere yoluyla ulaşılabileceğini savunduk. 2022'de olduğu gibi doğrudan müzakerelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik. Bugün Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Zelenski Ankara'da Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşme halindeler. Rusya'dan teknik bir heyet İstanbul'da bulunuyor. Keza Amerikan heyeti de İstanbul'a gelmiş durumdalar. Dışişleri Bakanı Sayın Rubio da Antalya'da burada bizimle beraberler. Basın toplantısından sonra da kendisiyle görüşeceğim. Başlı başına bu ziyaretler dahi barış için gerekli iradenin nihayet ortaya çıkmakta olduğunu göstermekte. Tarafların pozisyonları arasında uyum sağlandığı ve güven tesis edildiği takdirde barış yolunda çok önemli bir adım atılmış olacak. Ben umutlu olmamız için yeterince sebebimizin bulunduğuna inanıyorum. İnşallah adil ve kalıcı bir barışa ulaşılacaktır."
Fidan, mevkidaşlarıyla Suriye'deki yeni döneme ilişkin görüş alışverişinde bulunduklarını, Suriye'nin istikrar ve güvenliğinin sağlanmasının öncelik teşkil ettiği konusunda mutabık kaldıklarını söyledi. Söz konusu hedefe ulaşılmamasının küresel düzeyde sorunlar ortaya çıkaracağını ifade eden Bakan Fidan, "Bu nedenle Suriye'nin karşı karşıya olduğu sorunları aşması ve ülkenin yeniden imarı için ortak bir çaba sergilenmesi gerekmektedir. Biz Türkiye olarak Suriye'nin uluslararası topluma daha fazla entegre olması için çalışmaya devam ediyoruz" dedi.
"Toplantı Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması yönünde atılmış önemli bir adım"
Riyad'da dün ABD Başkanı, Suriye Cumhurbaşkanı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin bir araya geldiklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplantıya çevrimiçi katıldığını söyleyen Fidan, "Bu toplantı Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması yönünde atılmış önemli bir adımdır. Bugün ABD Dışişleri Bakanı Sayın Rubio ve Suriye Dışişleri Bakanı Sayın Şeybani ile üçlü bir toplantı yapacağız ve gündemdeki konuları daha detaylı biçimde ele alma imkanımız olacak. Öte yandan İsrail'in hiçbir geçerli mazerete dayanmayan saldırıları Suriye'nin istikrarına ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Suriye'nin istikrarsızlığa sürüklenmesi kimsenin faydasına değildir. Dürziler dahil Suriye'nin tüm bileşenlerinin esenlik ve güvenliği merkezi hükümetin sorumluluğundadır" dedi.
"Gazze'de ateşkese yönelik tüm çabaları desteklemeye devam edeceğiz"
Gazze’deki durumun da ele alındığını dile getiren Fidan, "Gazze'de ateşkesin sağlanması ve insani yardımların kesintisiz girişi her zamankinden daha önemli bir hale gelmiştir. Ateşkese bölgedeki gerginliğin azaltılması ve diplomatik girişimlerin önünün açılması için de ihtiyacımız var. Hamas'ın ABD vatandaşı rehine Edan Alexander'ı serbest bırakması önemli bir adımı teşkil etmektedir. Türkiye olarak bölgesel barış ve istikrarın tesisi için ateşkese yönelik tüm çabaları desteklemeye devam edeceğiz. Ateşkesin ardından Gazze'nin yeniden imarı ve iki devletin çözümünü tesisi için de üzerimize düşeni yapmaya hazırız" diye konuştu.
Toplantıya ev sahipliği yaparak NATO'ya ve Avrupa güvenliğine, Avrupa-Atlantik güvenliğine atfedilen önemi bir kez daha gösterdiklerini dile getiren Fidan, önümüzdeki yıl NATO Zirvesi'nin Türkiye'de yapılacağını söyledi.
"Her iki tarafın da belli tavizler vererek barışı tesis etme yolunda adım atmasını sağlamalıyız"
Fidan, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. İstanbul'daki görüşmelerde son duruma ilişkin soru üzerine Fidan, şu değerlendirmede bulundu:
"Ukrayna tarafı şartsız, koşulsuz bir ateşkesin hemen başlamasından tarafken, Rusya tarafı anladığımız kadarıyla öncelikle bazı modalitelerin anlaşılması ve mutabık kalınması yönünde bir tutumu var. Tabii bunlar her iki tarafın uzaktan ortaya koyduğu hususlar. Biz de zaten tam da bu nedenle müzakerenin ihtiyaç duyulan bir araç olduğuna inanıyoruz. Onun için taraflar bir araya gelmeli ve uzlaşmayan bu alanları uzlaştırıcı bir çaba içinde olmalı. ABD Özel Temsilcisi arabuluculuğunda başlatılan Ukrayna-Rusya müzakereleri belli bir aşamaya gelmiş durumda. Taraflar giderek Amerika'nın da ortaya koyduğu politik tercihle bir noktaya doğru görüşlerini eviriyorlar. Bence bizim bu sürece devam etmemiz lazım. Amacımız barışa ulaşmak olduğu sürece her iki tarafın da belli tavizler vererek ortak barışı tesis etme yolunda adım atmasını sağlamamız lazım. Burada açıkçası arabuluculara çok büyük bir iş düşmekte. Bu konuda biz her türlü desteği başından beri verdiğimiz gibi şimdi de vermeye devam edeceğiz."
"Bu sözlerin biz yerine getirilmesini bekliyoruz"
''SDG ile imzalanan anlaşmayı Türkiye’nin uygun görüp görmediği'' yönündeki bir soruyu Fidan, şöyle yanıtladı:
"YPG ile Şam yönetimi arasında varılan mutabakatı maddelerine baktığımız zaman prensipte olumlu karşıladığımızı ifade etmiştik. Bu ilk imzalandıktan sonra buna ilişkin beyanımızı verdikten sonra şunu da ilave etmiştik. Burada bir beyan var ama bu sözlerin biz yerine getirilmesini bekliyoruz. Tabii oradaki 8 maddelik de yanlış hatırlamıyorsam anlaşmaya baktığımız zaman orada bir takım atılması gereken pratik adımlar var. Bu pratik adımların atılması neticesinde şunu görecektik biz hep beraber, YPG'nin askeri yapılanmasının çözülmesi ve Suriye'deki yeni oluşan milli orduya her şeyin entegre edilmesi, sınırların Suriye Milli Ordusu tarafından korunmaya başlanması ve tabii ki Suriye'de yaşayan Kürt kardeşlerimizin, diğer etnik gruplar olduğu gibi azınlık olsun çoğunluk olsun fark etmiyor, anayasal eşit vatandaşlık prensibinde bütün haklardan yararlanması, kimliklerini ifade etmede bir sorun olmaması. Bu yeni Suriye'nin ortaya koyacağı bir vizyon ve açılım olacaktı.
Şu ana kadar YPG tarafından atılan bir adım olmadığını görüyoruz. Bu adımların da hayata geçmesini açıkçası bekliyoruz. Yani Suriye'deki istikrarın hayata geçmesi için kuşatıcı bir hükümet modelinin olması tek bir silahlı meşru gücün Suriye'de bulunması ama bütün vatandaşların da her türlü can, mal ve kimlik güvenliğinin de devlet tarafından garanti altına alınmış olması gerekiyor. Biz bu prensipler çerçevesinde Suriye'deki gelişmeleri takip etmeye devam ediyoruz."
"Amerikan askerlerini bölgeye getiren şartlar kaldırıldığında Amerika’nın bölgeden problemsiz ayrılması mümkün"
Fidan, Türkiye-ABD-Suriye arasında ABD'nin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmasına ilişkin yapılacak toplantı ve ABD'nin Suriye'deki askeri varlığıyla ilgili soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Cumhurbaşkanımızın özellikle Sayın Trump iktidara geldiği günden itibaren yaptığı bütün üst düzey görüşmelerde gündeme getirdiği hususların biri de Suriye'deki normalleşmenin sağlanması için Amerikan yaptırımlarının kaldırılması konusuydu. Bu konuda iki lider arasında var olan güvene dayalı önceden başlamış olan ilişki etkisini gösterdi. Bunu Sayın Trump da biliyorsunuz defaatle dün de dahil olmak üzere ifade ettiler. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki taleplerini de dikkate alarak Sayın Muhammed bin Salman'ın da olduğu bir yerde Ahmet Şara’yı oraya getirdiler. Cumhurbaşkanımız da çevrimiçi olarak olarak toplantıya iştirak ettiler ve orada hem bir nevi karşılıklı tanıma oldu hem de yaptırımların kaldırılması kararı en üst ağızdan ilan edilmiş oldu.
Bugün biz Sayın Rubio ve Sayın Şeybani ile üçlü bir araya gelerek dün liderler düzeyinde alınan prensip kararının pratikte hayata geçmesi konusunda atılacak olan adımları tartışacağız. O konuda önümüzde nasıl bir yol haritası var, ona yoğunlaşacağız.
Amerikan askerlerini bölgeye getiren şartlar neyse, o şartların aslında ortadan kaldırılmasıyla Amerika'nın da bölgeden problemsiz bir şekilde ayrılması mümkün olabilir. O şartlar DEAŞ ile mücadele, istikrarla ilgili konular...Bence yeterince güvence görüldüğü zaman orada bir problem olacağını düşünmüyorum. Sayın Trump ve Pentagon'un yeni yönetimi bu konudaki niyetlerini, yani dünyanın genelinde Amerikan konuşlanması ile ilgili önceliklerini ve değerlendirmelerini de defaatle ifade ettiler. Burada biz bölgesel sahiplenme prensibiyle hem DEAŞ ile mücadele olsun, hem terörün diğer formlarıyla mücadele, hem sınır güvenliği, hem bölge ülkelerine zarar vermeme prensibini hayata geçirmek için bunları içine alan bir güvenlik anlayışı ve pratiğiyle yolumuza devam ediyoruz. Bunu da yakından takip edeceğiz."
"Filistin'de iki devletin çözümün hayata geçmesi için var gücümüzle çalışmalıyız"
Baltık denizinde Estonya kıyılarında yaşanan tırmanışla ilgili değerlendirmesi ve Gazze ile ilgili bir soru üzerine Fidan, şöyle konuştu:
"Bu husus Estonyalı meslektaşımızın gündeme getirmesi ile ilgili Bakanlarımız ve makamlar tarafından da tartışıldı.
Şu andaki devam eden insani dramı, bütün insanlık gözünün önünde devam eden soykırımın durdurulması konusunda sayın Trump'ın adım atmasını bekleyen büyük bir uluslararası kamuoyu var. Burada özellikle beklenti Sayın Trump'ın İsrail'e baskı yaparak Gazze'ye yönelik insani yardımların önünün açılması. Savaşın katlettiği hayatlar var. Fakat özellikle insani yardımlar engellendiği için ortaya çıkan açlıktan, yetersiz beslenmekten, ilaçsızlıktan ve diğer nedenlerden artık ölümlerin giderek arttığını görüyoruz. Tabii bu insanlık tarihi için kapkara bir leke olarak maalesef kalacak. Bu hepimizin vicdanına yapışmış bir leke. Bütün insanlık olarak var gücümüzle bu lekeden kurtulmamız gerekiyor. Bu konuda ortaya konan çalışmaların hepsi çok kıymetlidir. Özellikle Gazze'deki insani dramın son ermesi, Filistin'de iki devletin çözümün hayata geçmesi için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor. Bu, bölgenin güvenliği için gerekli. Bu, bölgedeki İsrail devleti için de gerekli, Filistin devleti için de gerekli."
"Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlamak için uygun bir iş birliği modeli geliştirmesi bir zorunluluk"
ABD’nin olmayacağı bir Avrupa güvenlik mimarisi tartışmalarının küresel ve bölgesel yansımalarını nasıl değerlendirdiği ve Türkiye’nin bu konudaki stratejisi sorulan Dışişleri Bakanı Fidan, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin durduğu yer şu: Cumhurbaşkanımız da bunu defaatle ifade ettiler, savunma sanayinde, bizim savunma sanayimiz epey ilerlemiş durumda, tabii ki entegre bir iş birliğine, karşılıklı alışverişe hazır olduğumuzu ifade ettik. Bu nedenle AB, AB üyesi olmayan, Türkiye gibi aday ülkeleri de içine alan, aday olmayan hatta İngiltere ve diyelim Norveç gibi adaylık statüsü olmayan ülkeleri de kapsayacak bir iş birliği sistemi geliştirmek durumunda ki, özellikle savunma sanayinde tabanı ne kadar genişletirseniz istifade edeceğiniz alan o kadar artar. Türkiye'nin yapacağı katkıları göz önüne aldığımızda bizim her türlü girişimi yapmaya devam etmemiz gerekiyor.
Gerek savunma sanayinde, gerek kuvvet yapılanmasında, Avrupa güvenliğinin özellikle birbirinin devamı olan bir coğrafya olduğu için, Türkiye, Avrupa'nın bir parçası, coğrafya olarak. İngiltere denizde uzantısı olan bir parçası. En batısında İngiltere, en doğusunda Türkiye'nin olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. İngiltere ve Türkiye AB’nin üyesi değil ama Avrupa coğrafyasının birer mensubu. Bu coğrafyanın kendi güvenliğini sağlamak için uygun bir iş birliği modeli geliştirmesi bir tercih değil bir zorunluluk.
Yıllardır hem Avrupa Birliği perspektifi hem NATO'da olan rolümüzün Türkiye'nin de lehine olacak şekilde neşvünema bulması bizim stratejik politik önceliklerimiz arasında yer almakta. Ama ifade ettiğim gibi biz eksik gördüğümüz lehimize olmayan bizi dezavantajlı duruma düşüren pozisyonları kabul etmiyoruz. Buna yönelik itirazlarımızı da dile getiriyoruz. Bunu uygun ortamlarda uygun yöntemlerle tartışıyoruz. Tartışmaya da devam edeceğiz."