Haber: Seyfi ÇELİKKAYA
(YOZGAT)- Yozgat Bozok Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Keles, Yozgat gibi karasal iklime sahip bölgelerde don olayının sık görüldüğüne dikkat çekerek, “Aslında bölgemizde daha önce de don kaynaklı benzer sorunlar yaşanıyordu. Ancak son yıllarda küresel iklim değişiklikleriyle birlikte bu durum daha da belirgin hale geldi ve büyük ihtimalle önümüzdeki dönemlerde de sıkça karşımıza çıkacak” dedi.
Hububat ve baklagil üretiminin yaygın olarak yapıldığı, son yıllarda ise alternatif olarak meyveciliğin teşvik edildiği Yozgat’ta nisan ayının ortalarında yaşanılan aşırı soğuk ve don olayı özellikle meyve bahçelerinde büyük zarara yol açtı. Tam çiçeklenme dönemine denk gelen süreçte hava sıcaklıklarının -11 ila -15 dereceye kadar düşmesiyle birlikte çok şiddetli bir don yaşandığını hatırlatan Doç. Dr. Hakan Keles, benzer durumların bundan sonrada yaşanabileceğine dikkat çekti, meyve üreticilerinin soğuk ve don olayından fazla etkilenmemeleri için doğru adımlar atmaları gerektiğinin altını çizdi.
Keles, “Özellikle meyve türlerinde son dönemlerde yaşanan don problemleri, Yozgat gibi karasal iklime sahip bölgelerde oldukça sık görülmektedir. Bu duruma iklim değişiklikleri ve mevsimsel kaymalar da eklendiğinde, don olaylarının sıklığı ve şiddeti artmaktadır. Aslında bölgemizde daha önce de don kaynaklı benzer sorunlar yaşanıyordu. Ancak son yıllarda küresel iklim değişiklikleriyle birlikte bu durum daha da belirgin hale geldi ve büyük ihtimalle önümüzdeki dönemlerde de sıkça karşımıza çıkacaktır” uyarısında bulundu.
“Ağaçlarınızı yalnız bırakmamalısınız”
Hakan Keles, don olayı ile zarar gören ağaçların daha fazla sahiplenmeye ihtiyaçlarının olduğunu hatırlatarak, “Bu yıl bazı türlerde dallarda dahi don zararları göründü. Meyvelerini kaybeden üreticilerimize önerimiz şu olacaktır; her ne kadar meyve ve çiçekler zarar görmüş olsa da, ağaçlarınızı yalnız bırakmamalısınız. Nasıl ki hasta veya strese girmiş bir insanı iyileştirmek için bakım yapıyor, ilaç veriyorsak; ağaçlara da benzer bir özen göstermeliyiz. Bu süreçte özellikle organik içerikli, son dönemlerde sıkça adı geçen ve oldukça revaçta olan alginik asit, humik ve fulvik asit, organik asit türevleri gibi destekler uygulanabilir. Eğer ağaç üzerinde meyve tomurcuğu veya az sayıda meyve kaldıysa, bunların tutumunu desteklemek amacıyla giberellin gibi bazı hormonal uygulamalar da yapılmalıdır. Bitkileri rahatlatmalı ve canlı tutmak için gereken adımlar atılmalıdır" diye konuştu.
"Yozgat’ta meyvecilikle uğraşan üreticilerimizde bazı bilinçsiz uygulamalar görülebiliyor" diyen Keles, "Özellikle don çukuru dediğimiz, soğuk havanın birikebildiği alanlara ya da don riskinin yüksek olduğu bölgelere erken çiçeklenen ve bu şartlara uygun olmayan çeşitlerin, türlerin dikilmesi büyük sorun yaratıyor" diye ifade etti. Keles, özellikle cevizin bu konuda çok dikkat çekici bir tür olduğunu vurgulayarak don riski olan alanlara dikim yaparken mutlaka dikkatli olunmalı" dedi.
“Unutmamalıyız ki gübreden önce en önemli besin sudur”
Meyvecilikte su ve toprak analizinin önemine de değinen Doç. Dr. Hakan Keles, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Bahçelerimizde sahip olmamız gereken en önemli bilinç, su ve toprak tahlillerinin mutlaka yapılması gerekliliğidir. Sulamada kullandığımız suyun içeriğindeki minerallerin, elementlerin, EC, tuz ve pH değerlerinin ne olduğunu bilmeden yapılan gübreleme eksik ya da fazla olabilir ve bitkiye zarar verebilir. Unutmamalıyız ki gübreden önce en önemli besin sudur. Bu nedenle sulama suyunun mutlaka analiz ettirilmesi, ardından da uzmanlara danışarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Toprak tahlili de en az su kadar önemlidir. Hangi besin maddesinin ne oranda eksik veya fazla olduğunu bilmeden yapılan gübrelemeler sağlıklı sonuç vermez. Ne yazık ki hâlâ birçok üretici, ‘şu dönemde azot verilir, bu dönemde fosfor verilir’ gibi ezbere dayalı uygulamalara başvurmaktadır. Oysa her toprağın, her yılın, hatta her parselin ihtiyacı farklıdır. Fosforu örneğin sonbaharda verirseniz, çoğu zaman toprağa bağlanır veya bitkinin kullanabileceği forma dönüşmeden kaybolur. Oysa meyve ağaçlarında kök gelişiminin yoğun olduğu dönemler olan ilkbahar aylarında, özellikle Mayıs’ta fosforun bölünmüş dozlarla verilmesi çok daha etkili olacaktır. Azotta da gerekli bütün miktarı tek seferde verdiğinizde mobil bir element olmasından dolayı ya havaya karışarak ya da suyla birlikte topraktan yıkanarak kaybolur. Bu nedenle gübreleme planlamasında hem su analizi, hem toprak analizi, hem de yaprak analizleri birlikte değerlendirilmelidir. Aksi halde yapılan gübreleme yalnızca psikolojik bir rahatlama sağlar, bitkinin ihtiyacını karşılamaz ve cebimize zarar verir. Sonuç olarak; üreticilerimizin tarım il ve ilçe müdürlüklerinden ve fakültemizde ki uzmanlardan destek alarak, bu süreci bilimsel ve bilinçli bir şekilde yönetmeleri büyük önem taşımaktadır.”