Hakkında, "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istenen Ahmet Özer'in yargılanmasına İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Duruşma, Silivri'deki Marmara Cezaevi yerleşkesinde bulunan duruşma salonunda yapılıyor. 

Ahmet Özer, savunmasında, Esenyurt Belediye Başkanı olduğu için yargılandığını belirterek, şunları söyledi:

"Ben, Esenyurt Belediyesine kayyım atamak istedikleri için buradayım. Ben, İmamoğlu’nun arkadaşı olduğum için buradayım. Ve nihayet ben 'Kürt' olduğum için buradayım. Tüm bunlar suç ise, sahip olduğum tüm bu değerlerle onur ve gurur duyuyorum. Herkes biliyor ki eğer Esenyurt Belediye Başkanı olmasaydım, bunlar hiç ama hiç yaşanmayacaktı.

Ayrıca ben mesleğim ve uzmanlık alanım gereği Kürt sorunu üzerine çalışan, bu sorunun barış ve demokrasi yoluyla çözülmesi gerektiğine inanan, bunun için çaba sarf eden bir akademisyenim. Bu takdir edilmesi gerekirken bundan yola çıkarak terör örgütü üyeliği ile suçlanmam çağdaş bir hukuk devletine yakışmayan bir trajedidir. Nitekim bugün benim gibi insanlara ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz. Zira bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu sorunun çözülmesi ve toplumsal barışın sağlanmasıdır."

Atatürk'ün sözlerini hatırlattı...

Kürt sorununun üç çözüm biçimi olduğunu söyleyen Özer, "Bastırma, ayrılma ve demokrasi içinde bir arada yaşamadır bunlar. Ben hep eşit temelde demokrasi içinde bir arada yaşamayı savundum. Kürtler ve Türkler tarihi kavşaklarda birlikteydi. Bölünme sosyolojik olarak da mümkün değil" dedi.

Atatürk'ün, 1923 yılında İzmit konuşmasından gazeteci Ahmet Emin Yalman'a söylediği, "Kürtlerle Türkler arasında bir sınır çizmek her iki halkın da mahvına yol açar", "Büyük Millet Meclisi hem Kürtlerin, hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir" sözlerini hatırlatan Özer, "O tarihlerde Mustafa Kemal’in de belirttiği gibi Türkler hangi haklara sahipse Kürtler de aynı haklara sahip olmalı. Bu da gerçek, eşit ve adil bir yurttaşlık hukukunu gerektirir. İşte üçüncü ve kalıcı çözüm yolu budur. Eşit vatandaşlık temelinde, demokrasi ve barış içinde bir arada yaşamak. Ben bütün ömrüm boyunca çözüm olarak bunu savundum. En başından beri hiçbir tehdide, eleştiriye kanmadan cesaretle barışı destekledim, barış ve demokrasi için çalıştım" diye konuştu.

"Adaletin olmadığı yerde eğitim, üretim, özgürlük ve umut kalmaz"

Özer, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Adalet sadece mahkeme salonlarının konusu değildir. O, bireyin devlete olan güvenini, toplumun birbirine duyduğu saygıyı ve ekonominin istikrarını belirler. Yargının bağımsız olmadığı, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında bulunmadığı bir düzende refah kalıcı olamaz. Adaletin olmadığı yerde eğitim, üretim, özgürlük ve umut kalmaz. Adaletin terazisi yeniden doğru tartmadıkça hiçbir ekonomik plan, hiçbir büyüme hedefi, hiçbir reform gerçek anlamda başarıya ulaşamaz. Demokrasinin ilk şartı adalettir. Adalet zaafa uğrarsa devlet zaafa uğrar. Bize düşen bu zaafları ortadan kaldırmaktır. Burada da en çok görev hukuka ve hukuk insanlarına düşüyor. Hukuk eğer zulme karşı savaşın bilimi olmazsa, kendisi zulmün aracı olur. Hukuk bizi bir arada tutan temel çimentodur. Bu çimento bozulursa, çürürse duvar yıkılır. Duvar yıkılırsa herkes, hepimiz altında kalırız.

Tüm kamuoyu, tüm Türkiye ilk günden beri bu yargılamanın siyasi olduğunu, sırf belediyeye kayyum atamanın alt yapısını oluşturmak için benim terörle ilişkili gösterildiğimi ve tamamen önyargıyla hazırlanan bir iddianameden ziyade adeta bir iftiranameyle suçlandığımı biliyor. Yapılmış bu büyük yanlışı, tüm kamuoyunun vicdanında mahkum olmuş bu yanlışı mahkemenizin düzelteceğine ve tüm halkımızın adalete olan inancını yeşerteceğinize inanıyorum. Zira sizin de çok iyi bildiğiniz gibi adalet mülkün temelidir ve bir gün herkese lazım olur. Bizim de Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşları olarak adaletten başka sığınacağımız bir yer yoktur."

"Bu dava siyasi bir davadır"

Özer, "İddiaları çürüten lehimize hiçbir delil iddianameye konulmamıştır. Süreç delillerle değil, algılarla yönetilmeye çalışılmıştır. Bugüne kadar birçok önemli görevlerde bulundum. Bunların hiçbirine iddia makamı değinmemiştir. Soruşturma baştan sona ihlallerle yürütüldü" dedi.

"Bu dava siyasi bir davadır" diyen Özer, savunmasında şöyle konuştu:

"Ben bir bilim insanıyım, ülkeme yıllarca üst düzey görevlerde hizmet ettim. Konunun uzmanı olarak çatışmaların çözümü konusunda ülkemde yaşanan benzer sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalıştım. Her zaman her yerde terörün, şiddetin karşısında barışın, birlikte yaşamanın yanında oldum. Yıllarca edindiğim bilgi birikimimi halkımızın hizmetine sunmak için belediye başkanı adayı oldum ve halk teveccüh gösterdi kazandım. Kazandıktan sonra 7 ayda tek bir gün bile tatil yapmadan, gece demeden gündüz demeden çalıştım. Bu nedenle Esenyurt halkının sevgisini kazandım.

Buna rağmen bugün burada olmamın tek sebebi Esenyurt Belediye Başkanı seçilmiş olmamdır. Eğer Esenyurt Belediye Başkanı seçilmeseydim bugün karşınızda olmayacaktım. O nedenle bana açılan bu dava hukuki değil, siyasidir. Mahkemenizin bu yanlışı düzelteceğine, kamuoyu vicdanında mahkum olan, itibar suikastının bir parçası olan bu yanlışı düzelterek kamuoyunun yargıya ve adalete olan güvenini yeniden tesis etmek için mesleğinizin başında yaptığınız yemine uygun hareket edeceğinize inanıyorum.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Avukatlarım sundukları savunmalarda bütün asılsız iddia ve isnatları kanıtları ile birlikte çürüttüler. İleri sürülen iddiaların 10 yıl öncesine dair olduğu görülüyor. Birçoğu da afaki, içeriği ne olduğu belirli olmayan ve hatta varlığı dahi sorgulanmaya muhtaç HTS kayıtlarından oluşuyor. Nitekim ilk tutukluluğa itiraz dilekçemizde bu asılsız iddia ve isnatları kanıtları ile çürüttüğümüz için sonradan bir günde bir gizli tanık icat ettiler, sırf hukuksuz uygulamalarını sürdürebilmek için."

Özer, savunmasının devamında kendisine yöneltilen "İmralı görüşmeleri", "taziye telefonu", "HTS kayıtları", "Remzi Kartal ile telefon görüşmesi" ve "Kardeş Kültürler Festivali" gibi çeşitli iddialara da yanıt verdi.

"Geç gelen adalet, adalet değildir, adaletsizliktir"

Özer, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Yedi aydır tutukluyum. Yedi aydır özgürlüğümden mahrum bırakılmış durumda dört duvar arasında tutuluyorum. Bu süre içerisinde sabırla adaletin yerine gelmesini bekliyorum. Bugünün o gün olmasını diliyorum. Sadi’nin dediği gibi 'dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez'. Bizler adalete susadığımız günlerden geçiyoruz, adaletin bir an önce tecelli etmesini bekliyoruz. Milyonlar hakkın, hukukun bir an önce tecellisini bekliyor. Zira geç gelen adalet, adalet değildir, adaletsizliktir. O yüzden bu davayı takip eden milyonlar, hakkın, hukukun bir an önce tecellisini bekliyor."

Özer, Esenyurt'ta iki kişiden birinin oyunu aldığını anımsatarak, "AKP’den 25 bin oy aldım. O zaman bu işin içinde AKP de var. Bir barış süreci yürütülüyor. Bir barış süreci bu iddialarla nasıl yürütülecek? Toplumu nasıl ikna edeceksiniz? Bütün operasyonların altında yatan kaybetme endişesidir" diye konuştu.

Türkiye'de bir tarafta barış süreci yürütülürken, öte yandan barışa her dönem katkı sunan bir bilim insanı, bir siyasetçi olarak tutuklu bulunduğunu belirten Özer, şunları kaydetti:

"Bu durum yürütülen sürecin ruhuna aykırı değil mi? Bu hangi vicdana sığar? Üçüncüsü bu davadan tahliye olsam bile bu benim açımdan gerçek bir tahliye olmayacak. Çünkü maalesef hiçbir dahlimin olmadığı ve hiçbir isnat dahi olmayan başka bir dosyadan yedekleme amacıyla tutuklu olduğum için tutukluluğum devam edecek. Dolayısıyla hakkın hukukun yerini bulması, mevcut sürece katkısı bakımından önemli bir karar olacak ama benim açımdan dışarı çıkmam açısından sonuç doğurmayacak.

Ayrıca bu davadan beraat edeceğime inancım tamdır. Yarın beraat ettiğimde bunca zaman özgürlüğümden mahkum bırakılmamın hesabını kim verecek? Son olarak, ben 1,5 milyonluk bir şehrin belediye başkanıyım. Bilinen bir bilim insanıyım. Delillerin hepsi toplanmış mahkeme devam etmektedir. Kaçacak ve delilleri kararttıracak durumum da söz konusu değildir. Bütün bunlardan dolayı sayın mahkemenizden beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum."

Ahmet Özer'in savunması bitti, duruşmaya ara verildi. Özgür Özel de, İmamoğlu'nu ziyaret etmek üzere salondan ayrıldı.

Kaynak: ANKA