(ANKARA)- Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, PKK'nın fesih kararına ilişkin "Nasıl bir Türkiye istiyoruz? Şeyh Saidlerin çizgisinin bugünkü devamı, eğer bugünkü AKP projesine bir tarihsel meşruiyet katmak ve bu doğrultuda devam etmek üzerine kurulu bir şeyse, biz bunun karşısında duracağız. Türkiye'de Kürt sorunu, Türkiye'nin bütün temel meselelerine bağlı bir meseledir. Sınıfsaldır, laikliğe, Cumhuriyet'e, emperyalizme bağlıdır" dedi.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV’de yayınlanan ve Mert Doğan'ın sunduğu Komünist Bakış' a konuk oldu. Programda, PKK'nın fesih kararı değerlendirildi. Okuyan, şunları kaydetti:
"Zor hazırlanmış bir metin anlaşıldığı kadarıyla ve bir değerlendirme süreci olmuş. Bazı AKP kaynakları 'detaylara takılmayalım' diyor. Ancak doğal olarak detayları da ele alınacak ve bir takım sonuçlar çıkarılacak. İki şeye özellikle işaret ediliyor: Bir Lozan, iki 1924 Anayasası. Burada bir ısrar görüyoruz. İki reel sosyalizm ya da sosyalizmin ulusalcı versiyonu yani ulus devlete yaslanan versiyonu, ki sosyalizmin böyle bir tanımı yoktur. Ama bunun karşısına da bir 'demokratik sosyalizm' konuyor. Burada da bir ortaklık var. Öcalan’ın açıklamasıyla bugünkü açıklama arasında bir paralellik var sorunun kaynaklarına ilişkin olan. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla ilgili bir mesele masaya yatırılacak. Bunu biz öteden beri söylüyoruz. Burada bir uzlaşma var. AKP ile Öcalan arasındaki uzlaşmaya artık örgüt de katılmış oldu. Bunu önemsemek gerekiyor. Burada özellikle bazı unsurlar konmuş. Mesela 'bağımsız Türkiye' ya da 'emperyalistlerin oyunlarının bozulması' gibi. Bunun özellikle önemli olduğunu düşünüyorum.
"Yeni bir çağ açıldı' algısı yaratılmaya çalışılıyor"
Sürece dair başından beri şunu söyledik: Silahların susması, bir anlaşma, bir barış, buna itiraz edilemez. Bu iyi de bir şey. Herkesin daha açık bir biçimde nasıl bir Türkiye istediğini söylemeye başlaması gerekecek. Bunu engellemeye dönük bir yaygara var şu anda. Muazzam bir psikolojik baskı kuruluyor. AKP medyasında AKP’li yöneticilerin konuşmalarıyla 'Hepimiz hemfikiriz, ortada hiçbir problem kalmadı. Yeni bir çağ açıldı' algısı yaratılmaya çalışılıyor. Diğer tarafta bu kadar büyük bir gürültü yok, sessizlik var.
Bu işin Kürt kısmı ise şudur, bu sınıf ayrımlarında Kürt halkını temsil edenler aşiret reisleridir, tarikat liderleridir. Cumhuriyet bu sorunu çözemedi ve bu sorun Kürt sorununu derinleştirdi. Anadolu'da yaşayan ve Kürt olmayanlar, çok büyük bir kesim, yoksul kalmaya devam etti, Cumhuriyet'ten sonraki dönemde de. Birileri ise daha da zenginleşmeye devam etti. Bugün aslında Türkiye'deki sermaye sınıfına baktığımız zaman bunların bir bölümü, büyük toprak sahibi ailelerden geliyor. Bunların arasında Kürtler de var. Türkiye'de büyük toprak sahipliğini ya da zengin-yoksul ayrımının köklerini değiştirme iradesi göstermediği için, Kürt sorunu katmerleşti. Cumhuriyet'i tarih içerisinde bir yere yerleştireceğiz. Lozan da dahil buna.
Hem Öcalan'ın açıklamasında hem PKK'nin açıklamasında Osmanlı'ya dair bir hesaplaşma yok. Hesaplaşma Cumhuriyet üzerinde. Demek ki orada bir ortaklık var. Biz Cumhuriyet'in kuruluşundaki probleme ya da o döneme ait probleme sınıfsal yaklaşıyoruz. Ama Cumhuriyet'in kuruluşu, Lozan, o dönemki Türkiye'yi Osmanlı'yla hesaplaşarak yeniden kurma iradesi; burada bir problem görmüyoruz. Şimdi problemi başka bir yerde görüyorlar. Ama bunlar artık tartışılmak zorunda. Nasıl bir Türkiye istiyoruz? Şeyh Saidlerin çizgisinin bugünkü devamı, eğer bugünkü AKP projesine bir tarihsel meşruiyet katmak ve bu doğrultuda devam etmek üzerine kurulu bir şeyse, biz bunun karşısında duracağız. Türkiye'de Kürt sorunu, Türkiye'nin bütün temel meselelerine bağlı bir meseledir. Sınıfsaldır. Laikliğe, Cumhuriyet'e, emperyalizme bağlıdır.
"Öcalan'ın yönettiği DEM parti'nin, AKP ile rezonansı güçlü olur"
Artık Öcalan'ın DEM üzerindeki ağırlığı resmileştirildi ve tescillendi. Yani süreçte Öcalan doğrudan ağırlık koyacak ve yönetecek. Öcalan'ın yönettiği bir DEM, AKP ile rezonansı güçlü ve en azından ana doğrultu itibariyle aynı yere işaret eder. En azından 2028 sürecini, iktidar açısından kazasız belasız atlatmaya hizmet eden bir DEM Parti olur. 'Saray rejimi' dışında hiçbir şey söylemeden Türkiye'de siyaset yapan birtakım kesimler için bunun parçası olmak çok zor. CHP de solu yedeklemek istiyor ama öte yandan da solu önemsemediğini defalarca aslında deklare etti Özgür Özel. Bir yandan bir ara varyanta belki ihtiyaç var diye düşünüyordur kimileri. Ama bizim kastettiğimiz kopuş bu değildi
TKP'nin pozisyonu belli. Biz bugünkü sınırlar içerisindeki Türkiye'yi değiştirmek istiyoruz. Bu Türkiye, bu anlamda Osmanlı İmparatorluğu'yla hesaplaşarak kurulmuş olan bir zemin. Bununla hesaplaşıldığı andan itibaren Türkiye'nin genişlemeci, yayılmacı sermaye sınıfına hizmet ederler. Çünkü bu sermaye sınıfı da Cumhuriyet’le hesaplaşmak zorunda. Yeni bir dönem açıldı. Artık geriye sarılamaz. Bu süreç kesintiye uğrayabilir ancak artık Türkiye'de bazı tartışmalardan kaçılamaz."