(İSTANBUL)- Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Yıldız Tar, tahliye olduktan sonra yaptığı açıklamada, "Artık Türkiye'de neredeyse herkes tutuklanıyor ve Silivri'nin yolunu tutmayan kalmadı. Sıra bize gelmiş dedim. Gazeteciler Silivri’de nöbet tutar hale geldi. Bu nöbet bizdeymiş diye düşündük. Tabii biz tutuklandıktan sonra ülkede çok fazla başka tutuklama da oldu. En büyük sıkıntı bir gazeteci olarak gündemden kopmak ve kaçan haberlere üzülmek oldu" dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın PKK/KCK silahlı terör örgütüne bağlı olduğu iddia edilen HDK soruşturması kapsamında 18 Şubat sabahı Ankara'daki evinden gözaltına alınan ve 21 Şubat'ta da tutuklan gazeteci Yıldız Tar 102 gün sonra tehliye edildi. Tar, tahliye olduktan sonra ANKA Haber Ajansı’na yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
"Artık Türkiye'de neredeyse herkes tutuklanıyor ve Silivri'nin yolunu tutmayan kalmadı"
"Evet aslında 102 gün öyle çok da zor geçmedi. Çünkü artık Türkiye'de neredeyse herkes tutuklanıyor ve Silivri'nin yolunu tutmayan kalmadı. Sıra bize gelmiş dedim. Gazeteciler Silivri’de nöbet tutar hale geldi. Bu nöbet bizdeymiş diye düşündük. Tabii biz tutuklandıktan sonra ülkede çok fazla başka tutuklama da oldu. En büyük sıkıntı bir gazeteci olarak gündemden kopmak ve kaçan haberlere üzülmek oldu. Kendi adıma her kaçan habere üzülmekle geçti diyebilirim. Tutukluluk baştan hukuksuzdu. 12-13 yıl önce mesleğe ilk başladığım dönemde muhabirlik yaptığım dönemdeki 1 Mayıs eylemleri, işte çeşitli semtlerdeki gösteriler, toplumsal olaylar, İstanbul Üniversitesi'ndeki öğrenci eylemlerinde yaptığım haberler soruldu bana. Daha doğrusu yaptığım haberler bile sorulmadı. Telefonla o zamanlar tabii canlı yayın teknolojisi biraz daha gerideydi. WhatsApp yoktu. Ses kaydıyla haberi atamıyorduk. Telefonla anlık dikte ediyorduk ve benim editörüme telefonla haberleri yazdırmam suç unsuru olarak önüme konuldu. Bundan yargılanmaya devam ediyoruz. Buradan davanın açılması en temelde zaten hukuksuz bir meseleydi. Ama umuyorum ki gazeteci dayanışması ki içeride bunu çok yakından hissettik meslek örgütleri, çalıştığımız kurumlar, sürekli geldiler, hal hatır sordular. Gazeteci dayanışması bu tarz ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal eden uygulamaların da üstesinden gelecek diye düşünüyorum.
"Yüz gün boyunca orada bir dostluk da gelişti. Onlardan ayrılmanın hüznü vardı. Artık içeride duyduklarımızı dışarıda yazma zamanı"
Açıkçası sürpriz oldu. Tam avluda böyle öğlen saatleri, güneşin altında bir kahve içip sigara içerken koğuştaki bir arkadaşımız gelip altyazı geçiyor. Tahliye olmuşsun dedi. Başta inanamadım. Sonra hızlı bir şekilde gerçek olduğunu gördük. Bir yandan duygusal bir andı çünkü kaldığımız koğuşta 32 kişiydik biz. Benim dışımda da hem HDK operasyonunda alınan insanlar vardı hem de başka operasyonlardan da alınan insanlar vardı ve yüz gün boyunca orada bir dostluk da gelişti. Onlardan ayrılmanın hüznü vardı. Ve yine bizim koğuşumuzda mesela 77 yaşında bir hasta tutuklu var Sabri Yavuz. Dokuz yıldır tutuklu ve çok ağır hastalık sorunları var. İlaçlarına ulaşamıyordu ve onun için dilekçe yazıyorduk. İlk aklıma gelen şimdi bu dilekçeleri kim yazacak? Tabii ki yazacak biri çıkacak ama içeride tutukluların hikayelerini dinlediğinde daha önce adliye muhabirliği de yapmış biri olarak her seferinde bir hak ihlaliyle karşılaştık. Yani neydan tutuklanırsa tutuklansın hükmü ne olursa olsun hasta tutuklular gündeminin çok yoğun olarak yaşandığı bir yerde kaldım. 77 yaşında dokuz yıldır tutuklu olan Sabri Yavuz hikayesi bunlardan biri. Onun dışında da Faysal Özdağ şeker hastası bir tutuklu vardı. Aynı odada kalıyorduk. Bunun gibi hikayeler ve oradan uzaklaşmak, bir yandan bir gazeteciliğin neden önemli olduğunu da hatırlattı bana. Çünkü artık içeride duyduklarımızı dışarıda yazma zamanı.
"Bütün gazeteciler özgür kalana kadar hepimizin mücadeleye devam etmesi gerektiğini düşünüyorum"
Yani biraz komik olacak ama lahmacunu özledim. İçeride temelde hani işin espri boyutu bir yana orada kapalı kalmak ve her şeyden uzak kalma gibi bir durum var. Çünkü her gazete içeriye sokulmuyor. Çok kısıtlı gazeteye ulaşabiliyoruz. Televizyonda her kanalı izlememiz mümkün olmuyor. Çok az sayıda kanalı izleyerek gündeme hakim olmaya çalışıyoruz. Sanıyorum bir hafta boyunca neleri kaçırdığıma bakmakla geçecek. O kaçan gündemi yakalamakla geçecek. Bir haftanın ardından ilk işim cezaevlerindeki tutukluların yaşadığı sorunlarla ilgili daha fazla araştırıp haber yapmak olacak. Bütün buradan hem basın meslek örgütlerine daha önce de yolumun kesiştiği, çalıştığım, parçası olduğum Anka Haber Ajansı, T24, artı TV Açık Radyo gibi kurumlara dayanışmaları için çok teşekkür ediyorum. Ben çıktım ama Silivri'de bir gazeteci arkadaşımız, iki gazeteci arkadaşımız daha tutuklu, biri Ercüment Akdeniz aynı dosyadan alındığımız 31 Temmuz'da duruşması var. Yine Furkan Karabay biz içerideyken tutuklandı. Onun duruşma tarihi henüz belli değil. Bakırköy'de benle birlikte tutuklanan gazeteci Elif Akgül var. Ve ismini sayamadığım çok sayıda gazeteciler var. Bütün gazeteciler özgür kalana kadar hepimizin mücadeleye devam etmesi gerektiğini düşünüyorum."