(İSTANBUL) - Hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder için cenaze töreni düzenleniyor. Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen törende DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan konuştu. Hatimoğulları, “Sana söz Sırrı hocam, sana söz, Anadolu ve Mezopotamya toprakları hak ettikleri barışla yoğrulacak, hak ettikleri barışa hep birlikte kavuşacak. Burada yürekten inandığın halkların kardeşliği, bu topraklarda mutlaka ve mutlaka yaşam bulacak. Sana sözümüz olsun. Güle güle Sırrı hocam'' derken, Bakırhan da ''Sana söz Sırrı, barış kazanacak bir gün. Neşeni, barış için çarpan o güzel yüreğini hep birlikte çok özleyeceğiz. Sen şimdi gözlerini kapattın ama biz senin gözlerinden bakmaya devam edeceğiz bu ülkeye, insanlarına. Uğurlar olsun yoldaşım. Sana söz, biz bu ülkeyi yarım bırakmayacağız'' diye konuştu.
Törende konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, bugün çok zor bir görevle karşı karşıya olunduğunu söyleyerek “Barışın elçisi, her düşünceden, her milletten, her dilden, her cinsiyetten insanın barış elçisi olan sevgili Sırrı Süreyya Önder'i bugün hep birlikte sonsuzluğa uğurlayacağız” dedi. Hatimoğulları’nın konuşmasında şunlar kaydedildi:
''Duasını esirgemeyen her kesime partimiz adına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz''
''Sevgili Ceren, sevgili Ali Abi, tekerlekli sandalyesi ile günlerce hastanede nöbet bekleyen sevgili Sırrı hocamızın annesi, içine için ağlayan kız kardeşleri, Türkiye'de bütün halklar, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, her kesimden insan bir şifa nöbetindeydi. Kimi hastanedeydi, kimi hastanenin önündeydi, kimi ise evindeydi, mahallesindeydi ama herkesin duası sevgili Sırrı Süreyya Önder'in bu hastalığı atlatması ve aramızda olmasıydı. Fakat ne yazık ki olmadı. Hastalandığı ilk andan itibaren desteğini esirgemeyen, duasını esirgemeyen her kesime partimiz adına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bir teşekkürümüzü de gece gündüz çalışan sağlık emekçilerine, büyük bir inançla, umutla ‘Bunu da aşabiliriz, her ne kadar zor bir rahatsızlık olsa da biz elbette bunu aşmak için bilimin bütün olanaklarını seferber edeceğiz’ diye seferber olan sağlık emekçilerine ve gece gündüz orada haber nöbetinde olan, Türkiye'nin ve dünyanın değerli halklarına haberi ulaştıran değerli basın emekçilerine sizlerin huzurunda partimiz adına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum.
''Bu sefer barış mutlaka olacak''
Barışın, adaletin, demokrasinin yolu incedir, uzundur, taşlıdır, dikenlidir. Her biri tenine ve yüreğine değdi. Güldün, ‘Hepsi memlekettendir’ dedin. Memleketten gelen acı da olsa, acıyı bal eyledin. ‘Başaracağız, barışacağız’ dedin ve bundan hiç vazgeçmedin. Çünkü sen bu ülkeyi bekleyen tehlikelerin farkındaydın. Çünkü sen, ateşe körükle giden güzelim Orta Doğu’yu sürüklemek istedikleri savaş, sürüklemek istedikleri çatışma zemininin ve bunu yapanların hepsinin farkındaydın ve bu yaşanan acıları çok iyi idrak ediyordun. Farkındaydın, Türk’ün, Kürt’ün, Sünni’nin, Alevi’nin yani her kesimin barışa ihtiyacı olduğunu ve barışın herkes için bir nefes olacağını. Ondandır yaralandı kalbin, ondandır yoruldu kalbin. Çalıştın, çabaladın ama bize hep şunu söyledin, ‘Aha bu sefer olacak, aha bu sefer başaracağız. Vallahi de billahi de başaracağız’ dedin. Biz de buna inanıyoruz sevgili Sırrı Süreyya Önder. Vallahi de billahi de hep beraber başaracağız. Sana söz, sözün asla havada kalmayacak Sırrı hocam. Sana söz, bu sefer mutlaka başaracağız ve sana söz Sırrı hocam, bu mücadelede yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımıza ve canlarımıza söz olsun, bu topraklarda bedel ödeyen, kanını akıtan herkese sözümüz olsun: Bu sefer barış mutlaka olacak. Bu topraklarda kanı canı birbirine karışan bütün halklara söz, Sırrı hocanın ve ismini burada zikredemediğim sayısız barış elçisinin, emektarının bu topraklarda ekmiş olduğu barış tohumları mutlaka yeşerecek ve bizler barışın tohumlarını fidelere dönüştüreceğiz, rengarenk çiçek bahçesine dönüştüreceğiz. Sana söz Sırrı hocam, sana söz, Anadolu ve Mezopotamya toprakları hak ettikleri barışla yoğrulacak, hak ettikleri barışa hep birlikte kavuşacak. Burada yürekten inandığın halkların kardeşliği, bu topraklarda mutlaka ve mutlaka yaşam bulacak. Sana sözümüz olsun. Güle güle Sırrı hocam, güle güle değerli yoldaşımız, seni asla unutmayacağız.
''Bedenin biyolojik olarak bu kadar dayanabildi ama barışa inancın gerçekleşmek üzere dipdiri''
Sevgili Sırrı Süreyya Önder'in hastalığı ve oradaki her kesimin sahiplenişi aslında Sırrı Süreyya Önder'in, büyük bir inançla icra etmeye çalıştığı demokratik toplum ve barış mesajının bir aradalığıydı. İşte o hastane önündeki bir araya geliş, o toplumdaki birleştirici duygu, barışa, demokrasiye, bu topraklarda duyulan özlemin sembolüydü, göstergesiydi. Evet sevgili Sırrı Süreyya Önder, sen sadece bir yazar, bir sanatçı ve siyasetçi değilsin. Milyonlar seni kendi hikayesi olarak gördü ve senin hayat hikayen aynı zamanda onların da hayat hikayesiydi. Senin hayat hikayen, bu coğrafyada yaşayan işçi, emekçi, kadınların, yoksulların, bu coğrafyada yaşayan ötekileştirilmiş halkların ve inançların hikâyesiydi. İşte ondandır bu yürek acısı, ondandır bu kadar derindir hepimizin yürek acısı. Her ağrıyı, her sızıyı atlatmayı başardın, bunu da atlatacağına yürekten inanıyorduk ama olmadı. Pankartlar yazıldı, sosyal medyada mesajlar yazıldı senin için: ‘Diren Sırrı Abi’, ‘Diren Sırrı Baba’, ‘Diren Sırrı Baboş’, ‘Diren Barış Elçisi’ dendi. Çok direndin, biliyoruz ama olmadı. Sevgili Sırrı Süreyya Önder, senin hastalığın toplumda büyük bir birleştirici rol üstlendi. Hastayken de birleştirdin toplumu, çünkü sen ne olursa olsun bu topraklarda barışı zorladın. Türk için, Kürt için, Arap için, tanımadığın insanlar için, hapishanedeki insanlar için, sürgündeki arkadaşın, yoldaşın için ve gözyaşı dinmeyen Kürt anneleriyle Türk annelerinin gözyaşı dinsin diye çaba harcadın. Bir nebze de olsa yüzleri gülsün diye çaba harcadın. Evet Sırrı hocam, barış ve demokratik toplum çağrısına sımsıkı sarıldın, gerçek olsun diye çok çabaladın. Bedenin biyolojik olarak bu kadar dayanabildi ama barışa inancın gerçekleşmek üzere dipdiri, capcanlı duruyor. Senin bu mücadelede ödediğin bedel çok. Sen ve senin gibi bu mücadelede bedel ödeyen bütün canlarımıza, bütün yoldaşlarımıza burada saygıyla anıyorum. Sen başta olmak üzere hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum.”
Bakırhan: ''Hem ağacı hem ormanı hem onların dildeki karşılığını bilirdin''
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da hastaneye süreci boyunca destek olan parti başkanları, Önder’in sanatçı arkadaşları, birlikte barış mücadelesi yürüten herkese teşekkür ederek konuşmasına başladı. Bakırhan, 18 gündür Türkiye'nin dört bir yanından aslında Sırrı Süreyya Önder’in sağlığına kavuşması için yapılan dualara bizzat şahit olduğunu belirten Bakırhan, şöyle konuştu:
“Siirt'ten Kars'a, Tekirdağ'dan Çorum'a kadar Sırrı aslında barış mücadelesi yürütüyordu ama artık barışın bir simgesidir. Umuyorum, artık hep birlikte onun yarım bıraktığı ama bizim başarıya ulaştıracağımız ve Sırrı şahsında bütün barış mücadelesinde yaşamını yitirenlere adayacağımız barışı bir gün mutlaka bu topraklara, bu coğrafyaya getireceğimize inanıyorum. Sevgili yol arkadaşım, senin gibi bir söz ustasının huzurunda konuşmak emin ol oldukça zor. Dünya zarafetini günden güne yitirirken, tepeden tırnağa adanmışlıktın sen. Hepimizi iyileştiren bir yaşama sevinciydin. Yetiştiğin toprak ve anlattığın hikayeler kadar köklüydü mücadelen. Badireleri çok olanın hikayesi de çok olur, senin gibi Sırrı yoldaşım. Bir dengbêj, çirokbêj gibiydin, bayılırdın anlatmaya Türkiye'nin bütün renklerini, öykülerini. Bir anlatı ustasıydın. Kullandığın her kelimede, yüzündeki her ifadede, yaşadığın bütün coğrafyanın izleri vardı. Sevgili dostum Murathan Mungan'ın dediği gibi, hem ağacı hem ormanı hem onların dildeki karşılığını bilirdin. Senin suretinde hiç geçmeyen bir çocukluk ama en çok da barış gizliydi.
''Barışa ulaşmak için adaları, dağları, kentleri aştın''
On sene öncesiydi, sen yine barış için yollara düşmüştün. Dolmabahçe’de, bu ülkenin en kadim yarasına merhem olacak sözü umutla, onurla dile getirmiştin. Dedim ki, ‘Bu sefer olacak. Dağlar, insanlar, hatta ölüm bile yorulmuş artık, barış kazanacak.’ Tam o gün, 28 Şubat 2015’te barışa ramak kalmışken Yaşar Kemal’i kaybettik. Biliyorsun, ‘Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’ adlı bir romanı vardı Yaşar Abi’nin. Seni o kitapta geçen cümlelerle uğurlamak istiyorum sevgili yoldaşım, yol arkadaşım. Çünkü senin anlatmaya benim kelimelerim yetmez. Yaşar Kemal’in dediği gibi, ‘Bir tek insan ne kadar acı çekerse, bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu? Savaşa karşı savaşmak, öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur.’ Sen bir tek insan bile acı çekmesin diye, Ceren kardeşimizin dediği gibi, kendini barışa ve halklara adadın. Barışa ulaşmak için adaları, dağları, kentleri aştın. Sana söz, Fırat suyu Marmaray’a karışacak. Sana söz Sırrı, barış kazanacak bir gün. Neşeni, barış için çarpan o güzel yüreğini hep birlikte çok özleyeceğiz. Sen şimdi gözlerini kapattın ama biz senin gözlerinden bakmaya devam edeceğiz bu ülkeye, insanlarına. Uğurlar olsun yoldaşım. Sana söz, biz bu ülkeyi yarım bırakmayacağız.''
(Sürecek)