(İSTANBUL) Halk İçin Psikoterapi Derneği, Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği ve Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği, 'Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik’ hakkında yürütmeyi durdurma talepli dava açtı. Konuya ilişkin Şişli'de bir açıklama yapan üç dernek, "Psikologların mesleki icrasını bilimsel temellere, etik ilkelere ve mevcut ekonomik koşullara uyumlu ve gerçekçi fiziki koşullar dahilinde düzenleyecek, bağımsız çalışmalarını güvence altına alacak, emekten ve toplumdan yana bir meslek yasasının ve ona uyumlu yönetmeliğin acilen hazırlanmasını talep ediyoruz" denildi.
Psikologlar, psikolojik danışmanlar, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, çocuk gelişimi uzmanları Sağlık Bakanlığı'nın son yönetmeliği hakkında şikayetlerini bir basın toplantısıyla duyurdu. Şişli'de yapılan toplantıda Halk İçin Psikoterapi Derneği, Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği ve Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği adına ortak açıklama yapıldı. Açıklamada, bu alanda çalışanların bağımsız çalışmalarını güvence altına alacak, toplumdan yana bir meslek yasasının çıkarılması istendi. Yönetmeliğe karşı da idare mahkemesine dava açıldığı ve yürütmenin durdurulmasının istendiği belirtildi. Basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
"Bizler, ruh sağlığı alanında çalışan ve farklı meslek gruplarını temsil eden üç dernek olarak bugün bir araya geldik. Dayanışma içerisindeyiz, çünkü ruh sağlığı alanının daha nitelikli, kapsamlı ve ulaşılabilir olması adına ortak bir mücadele yürütüyoruz. Psikologlar, psikolojik danışmanlar, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, çocuk gelişimi uzmanları olarak lisans, lisansüstü eğitimlerin yanı sıra psikoterapist olmanın gerektirdiği yıllar süren eğitim ve deneyimlerimizle ruh sağlığı alanında varlık gösteriyoruz. Ancak bugün burada, bizler dahil edilmeksizin Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle mesleklerimizi serbest olarak icra etmemizin sınırlandırılmasına ve çalışmalarımızın imkansız hale getirilmesine karşı sesimizi yükseltmek için bulunuyoruz.
"Güvencesiz, uygunsuz koşullarda çalışmak durumunda kalıyoruz"
Bizler yıllardır ısrarla talep etmemize rağmen mevcut yasalarca bilimsel, etik ve pratik koşullarının tanınmadığı bir mesleğin uygulayıcılarıyız. Ruh sağlığı alanında çalışanlar olarak bağımsız veya bağımlı çalışmalarımızı düzenleyen bir meslek yasasına, ruh sağlığı yasasına sahip değiliz; mesleki birlik ve odalardan mahrum olduğumuz gibi güvencesiz, uygunsuz koşullarda çalışmak durumunda kalıyoruz.. Ne bizi, ne bizlerden hizmet alan kişileri koruyan hukuki yaptırımlar var, ne de psikoterapiyi ulaşılabilir kılan düzenlemeler var."
Ruhsal sağlığın, kamusal sağlığın parçası olarak görülüp sigorta kapsamına girmediğine dikkat çekilen, özel sağlık hizmeti olarak değerlendirilip en yüksek oranlarda vergilendirildiğinin anımsatıldığı açıklama şöyle devam etti:
"30 seneden fazladır meslek yasamızın çıkmasını talep ediyoruz"
"Yıllardır çoğunluğumuz serbest çalıştığı halde, bu yönetmeliğe kadar serbest çalışmayı Sağlık Bakanlığı nezdinde tanıyan bir yönetmelik ve mesleğe özel ruhsat alma koşulları bile yoktu. 30 seneden fazladır meslek yasamızın çıkmasını talep ediyoruz, hazırlıklar yapıyoruz ancak ne yazık ki bu önemli ve zaruri ihtiyaç kesinlikle karşılık bulmadı. Ruh sağlığı alanı yalnızca klinik psikolog unvanını taşıyanlardan ibaret değildir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de psikanalist, aile terapisti, sanat terapisti, travma terapisti, oyun terapisti, psikodramatist gibi çok farklı ünvanları içerir ve farklılaşan uygulama alanları vardır. Ayrıca psikologlar yalnızca klinik alanla sınırlı değil; eğitimden adalete, sosyal hizmetlerden sivil topluma kadar birçok alanda hizmet sunmaktadır.
Ruh sağlığı alanının bu kadar geniş bir yelpazede hizmet sunması toplum için elbette çok büyük bir olanaktır, ancak bu çeşitliliğe rağmen aramızda meslek yasasına sahip tek grup psikiyatristlerdir. Meslek bileşenimiz olarak önemli bir yer teşkil eden psikiyatristlerin dışında, diğer ruh sağlığı profesyonellerinin eğitimleri, çalışma koşulları yasalarca adil ve bilimsel bir zemin üzerinde inşa edilmemiş, buna gereken özen gösterilmemiştir. Bu da ülkemizdeki ruh sağlığı alanının tıbbın hegomanyasında olduğunun açık bir göstergesidir. 1928’de yayınlanan 'Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair' kanunun hala hüküm sürdüğü camiamızda, bu tıbbileştirici yaklaşım, ilaç merkezli ve tek tip bir “sağlık” anlayışı ruh sağlığına dair kapsamlı ve gerçekçi bir çözüm üretmemektedir.
Yürütmeyi durdurma talepli dava açıldı
29 Mart 2025’te yayımlanan 'Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik', ruh sağlığı alanının karmaşıklığını ve saydığımız bu çok disiplinlilik doğasını göz ardı eden, ülkemizin ekonomik koşullarını görmezden gelen, mevcut sorunlara yenilerini ekleyecek sorunlu bir düzenlemedir. Bu temel nedenlerle; Yönetmeliğe karşı hukuki süreci başlattığımızı ve Sağlık Bakanlığı’nın bu yönetmeliğine karşı iptal ve yürütmeyi durdurma davası açtığımızı kamuoyuna duyuruyoruz."
Sorunlar ve talepler...
Ortak açıklamada, yönetmeliğin yarattığı sorunlar, itiraz ve talepleri ise şöyle anlatıldı:
"Birincisi diploma sorunudur. Kısaca anlatmak gerekirse yönetmeliğin şart koştuğu klinik psikolog yüksek lisans diploması son yıllarda verilmeye başlanan bir diploma çeşididir. Üstelik yönetmelik, psikologları devlet üniversitelerinde yeterli kontenjanda lisansüstü programların bulunmadığı bir ortamda, erişimi zor, vakıf ve özel üniversiteler tarafından yüksek kar amaçlı ücretlerle açılan klinik psikoloji eğitimlerine zorlayarak eşitsizlikleri derinleştirmektedir.
Bu bağlamda önemli bir diğer başlık az evvel saydığımız çok çeşitliliğin diplomalara yansımasıdır. Bugün klinik alanda çalışan birçok meslektaşımızın lisans ve yüksek lisans kombinasyonu çok çeşitlidir ve yönetmelik binlerce meslektaşımızı dışlamakta ve danışanlarıyla devam eden ilişkilerini koparma noktasına getirmektedir. Ayrıca klinik psikoloji yüksek lisansının olmadığı yıllardan bu yana çalışan meslektaşlarımız, diplomalarında 'klinik' yazmadığı için kapsam dışı bırakılmakta, kazanılmış hakları tanınmamakta, diplomaları değersizleştirilmektedir. Yönetmelikte, ruh sağlığı hizmetlerinin önemli bir parçası olan psikologlar dışındaki diğer ruh sağlığı meslek emekçilerine ise hiç yer verilmemiştir.
Diplomanın esas olarak psikologları zor durumda bırakmıştır. Çünkü yüksek lisans yapmamış, kendini başka ulusal veya uluslararası eğitimlerle geliştirmiş veya başka bir psikoloji yüksek lisansı yapmış psikologlar, bu yönetmeliğe göre klinik psikolog yanında 'çalışan' olarak konumlandırılarak bir ast üst ilişkisi yaratılmıştır. Yönetmelik, psikologlara bağımsız çalışma ruhsatı vermemektedir. Bu nedenle sadece klinik psikologların değil; yanında psikolog, psikanalist, psikoterapist ve hekim dışı diğer ruh sağlığı uzmanların sağlık meslek mensubu olarak tanınmasını talep ediyoruz ve yönetmeliğin bu eksikliği sebebiyle iptalini istiyoruz.
"Ayrı çalışma zorunluluğu"
Yönetmeliğin önemli bir diğer sorunu artık birçok meslek grubunun psikoloji biliminin yapısına uygun bir şekilde bir arada, konsültasyona da alan açacak şekilde çalışamayacak olmasıdır. Yönetmelik sadece klinik psikologları, yanlarında birer psikolog ile birlikte çalıştırmak istemektedir. Bugüne kadar tüzel oluşumlar altında psikolog, psikolojik danışman, aile terapisti, oyun terapisti, çocuk gelişimi uzmanı gibi farklı branşlar bir arada çalışabilirken yönetmelik birbirini tamamlayacak olan bu meslekleri ayrı çalışma alanlarına itmektedir. Bu halkın güvendiği bir kurumdan, bütünleşik ve birbiriyle koordineli bir ruh sağlığı hizmeti alma hakkının önüne geçmektedir. Ayrıca yönetmelik az sayıda çalışanın bir mekanı paylaşmasının ekonomik olarak imkansız olduğu gerçeğine uzak kalmaktadır.
"Fiziki koşulların imkansızlığı ve ekonomik gerçeklik"
Yönetmeliğin en sorunlu kısımlarından birisi de, fiziki koşullarının zorluğu ve hatta imkansızlığıdır. Yönetmeliğin bizden beklediği üç ay içinde, (1 Temmuz’da) halihazırda yıllık kira kontratlarımız sürerken, danışanlarımızı bu konuya psikolojik olarak hazırlamamışken, aniden maddi olarak kira bedellerinin karşılanma olasılığı imkansız olan mekanlara geçmemizdir. Deprem yönetmeliğinin en katı halinin bu yönetmelikte uygulanması, oda metrekarelerin büyüklüğü, odalarda istenen lavabo zorunluluğu gibi kriterler ülkemizde var olan binalarla neredeyse hiç uyuşmamaktadır. Böyle mekanların veya binaların bulunması da, bulunsa bile kiralarının çok yüksek olması sebebiyle bizler için imkansızdır. Yönetmeliğe göre aynı odayı diğer meslektaşımızla paylaşamayacak olmamız ve birlikte çalışabilecek meslektaş sayısının da kısıtlanması durumun zorluğunu artırmaktadır.
"Yurttaştan da 'imkansız' istenmektedir"
Bizden 'imkansız' koşulları yerine getirmemiz istenmektedir. Bunu karşılamak için yükselecek seans ücretlerini de hesaba katacak olursak yurttaştan da 'imkansız' istenmektedir. Bu hizmeti kimler karşılayabilir? Bu düzenleme, psikoterapinin ve psikolojik destek hizmetlerinin yalnızca belirli gelire sahip insanların erişebildiği bir ayrıcalığa dönüşmesine, ruh sağlığı emeğinin değersizleştirilmesine ve halkın ruh sağlığı hizmeti alma hakkının gasp edilmesine yol açacaktır. Bizler, hem psikoloji mesleği içerisindeki unvanlar arasında hem de diğer ruh sağlığı çalışanlarıyla hiyerarşik bir yapı değil, iş birliğine dayalı bir çalışma anlayışını savunuyoruz.
"Bir meslek yasasının ve ona uyumlu yönetmeliğin acilen hazırlanmasını talep ediyoruz"
Ruh sağlığı alanında hali hazırda kurulmuş işbirliklerinin bozulmasına da sebep olacak bu yönetmeliğe, özellikle 3 sağlık meslek mensubu sınırına ve beklenen fiziksel koşulların hayatın olağan akışı ve ekonomik koşullarla uyumlu olmamasına itiraz ediyoruz. Psikologların mesleki icrasını bilimsel temellere, etik ilkelere ve mevcut ekonomik koşullara uyumlu ve gerçekçi fiziki koşullar dahilinde düzenleyecek, bağımsız çalışmalarını güvence altına alacak, emekten ve toplumdan yana bir meslek yasasının ve ona uyumlu yönetmeliğin acilen hazırlanmasını talep ediyoruz.
Bizler, mesleğimizi tanımlayan yasal düzenlemelerin, demokratik katılımla, bilimsel ilkeler ve toplumsal gereksinimler temelinde yapılması gerektiğini savunuyoruz. Talebimiz ve amacımız, elbette öncelikle yürütmenin durdurulması ve yönetmeliğin iptalidir. Bunun üzerine meslek yasasını ve ruh sağlığı yasasını gündeme getirmek, üzerinde meslek örgütleriyle birlikte çalışmak, ardından da yönetmelik üzerine ortaklaşılarak çalışılmasıdır. Psikoloji bilimi adına, mesleki özerklik, toplumsal adalet ve etik sorumluluklarımızla bu sürece itiraz ediyoruz. Bu yalnızca mesleki bir mücadele değil; aynı zamanda toplumsal eşitlik, nitelikli hizmet ve herkes için ulaşılabilir ruh sağlığı hakkı mücadelesidir.
Hukuki sürecimizdeki gelişmeleri meslektaşlarımızla ve kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Haklarımız, mesleğimiz, emeğimiz ve halkın ruh sağlığı hizmetine erişimi çin birlikte mücadele etmeye, dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz."