(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’de tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nu ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kamu malına el uzatmak kul hakkına girmek en büyük günahlardan biridir" sözleri üzerine, "Biz kamu malına el atmayız. AK Parti’de büyük ihaleleri kimin alacağına kim karar veriyorsa kamu malına o el uzatıyordur. Ben Tayyip Bey’e bir tek şunu söyleyeyim: Kamu malına eğer ben el uzattıysam bana haram zıkkım olsun. Sen el uzattıysan sana haram zıkkım olsun. Sen bunu böyle bir kere söyle: ‘Kamu malına el uzattıysam haram zıkkım olsun’ diye. Bir duyayım, bu kulaklar duysun. Ben bu kadar kolay söyleyebiliyorum. Bizim boğazımızdan bir lokma kamu malı geçmemiştir. Tayyip Bey aynısını söylesin bakalım” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün partisinin tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu Silivri’de ziyaret etti. Özel ardından tutuklu bulunan İPA Başkanı Buğra Gökçe ile Filiz Kahveci’nin Silivri’de gerçekeeşen nikah töreninde şahitlik yaptı. Özel, cezaevi önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Hani derler ya ‘Hayırlı bir iş için buraya geldik.’ Bu hayırlı işi düşman hukuku uygulanan arkadaşlarımızla beraber bu uğursuz mekanda yapmak zorunda kaldık. İçeride evlilik cüzdanını takdim ederken Buğra ve Filiz’e, bu töreni tekrarlayacağımızı, milyonların bugün kalbinin burada olduğunu ve çok kalabalık, çok neşeli bir törenle bunu tekrarlayacağımıza olan inancımızı vurguladım. Dün 23.50’de aileden sadece iki kişi, Genel Başkan’a da izin yok milletvekillerine de yok. ‘Sonrasında ziyaret yaparlar’ diye hepimizi çok üzen bir cevapla günü tamamlamıştık. Bugün sabah 07.30-08.00 itibarıyla hangi akıl egemen olduysa, kim vesile olduysa bu kadarına da şükrediyoruz. Hiç olmazsa AK Parti'nin içinde bir vicdanlı ses gitmiş, bir şey söylemiş; ‘Aileye izin verelim, nikah şahidi Genel Başkan olsun’ diye bugün 09.00 itibarıyla bildirildi. Bu kısmına emeği olan kim varsa her şeye rağmen, sürecin bütününe olan kızgınlığımıza tepkimize rağmen buna vesile olan kişiye, kişilere teşekkür ederiz. Hiç olmazsa bu analar, bu babalar, bu kardeşler, hiç olmazsa işin bu kısmına tanık olabildiler, bizler şahit olduk.
“Gelin hanımın gözyaşlarında boğulacaklar”
Fotoğraflar büyük bir hızlandırmayla cuma gününe çıkacakmış. Biz cezaevinin önünde Buğra’sız bir fotoğraf çektirdik. Gelin hanımın elindeki aile cüzdanı Silivri cezaevinde takdim edildi. O cüzdanı tutan eldeki mendildeki yaşlarda boğulsunlar inşallah bize bu düşman hukukunu uygulayan akıl kimse. Bizi burada teslim alamazlar. Zulümlerinde, gelinlerin ve içerideki annelerin evlatlarının gözyaşlarında, gelin hanımın gözyaşlarında boğulacaklar. Ahlaki üstünlük, vicdani üstünlük, moral üstünlük, psikolojik üstünlük bizde. Bugün akşam Esenler gibi CHP için zor bir meydanda, cumartesi Düzce gibi zor bir meydanda görün bakalım çoğunluk enerjisi kimdeymiş.
“Bedenin hapsolması değil, vicdanlarda hapse düşmek önemli. Biz vicdanlarda dışarıdayız”
2002 yılında AKP uğradığı mağduriyeti çoğunluk enerjisine çevirerek başarmıştı. Şu anda Ekrem İmamoğlu yedi metrelik hücrede, göğün yedi kat üstünde büyük bir moralle duruyor. Onu içeride tutanlar sarayda oturuyorlar ama yerin yedi kat dibindeler. O psikoloji içindeler. O yüzden fiziğin, bedenin hapsolması değil; vicdanın hapsolması, vicdanlarda hapse düşmek önemli. Biz vicdanlarda dışarıdayız. Elbette bu zulüm eninde sonunda son bulacak ve arkadaşlarımız içeri girdikleri gibi alınları açık, başları dik dışarıya çıkacaklar.
“Bugün Kadriye Hanım'ın gözyaşlarına ama kendisine olan güvenine tanıklık ettim”
Bugün ben Kadriye Kasapoğlu'nu ziyaret ettim. Bugün Kadriye Hanım'ın gözyaşlarına ama kendisine olan güvenine tanıklık ettim. Kadriye Hanım şunu söylüyor: ‘Eğer o telefon bir suç aleti olsaydı, ben de delili, suç aletini gizleme ve karartmak niyetinde olsaydım, onu yıllar önce bilgi işleme verip de ‘Bunu santrale yönlendirin. Alet de sizde olsun’ demek yerine denize atsaydım suç aletini, şimdi oğlumun yanındaydım.’ Suçu, Ekrem İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı iken kullandığı telefonu, ‘Beylikdüzü'nden arayan olur. ‘İBB Başkanı oldu. Havaya girdi. Telefonunu değiştirmiş’ demesinler’ diye telefonunu yönlendirmiş ve ‘Bu telefonu alın, santrale yönlendirin, cihaz sizde dursun’ diyen Kadriye Hanım.”
“İmamoğlu'nun, Kadriye Hanım'ın, koruma müdürünün, belediye başkanlarımızın masumiyetine hepimiz kefiliz”
Telefonuyla İmamoğlu’nun söz konusu numarasını arayarak kameralara gösteren Özel, şöyle devam etti:
“Bakın, ‘Beylikdüzü Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’ diye kayıtlı bende. Bu telefon numarası hepimizde olan, CHP’nin 2 milyon üyesinin görebildiği numara. Yönlendirme yapılan cihazı bulmuşlar. Kadriye Hanım'a yönlendirdiği cihazı ‘Neden verdin?’ Vermeyip denize atsa bugün soracak bir soru yok, cihaz yok. İçinden bir şey çıkmış mı? Bir yazışma, bir çizişme. Hiçbir şey yok. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Olacak bir iş değildir. Ekrem İmamoğlu'nun, Kadriye Hanım'ın, koruma müdürü Mustafa'nın, belediye başkanlarımızın, burada onlar yüzünden tutulan bürokrat arkadaşlarımızın masumiyetine hepimiz kefiliz. Bugün burada nasıl bu nikaha şahitlik ettiysem ben bu arkadaşların dürüstlüğüne, çalışkanlığına, namuslarına kefilim ve şahitlik ediyorum bir kez daha.
“Zulümle dirençlerini kırmaya çalışıyorlar”
Bu zulümle dirençlerini kırmaya çalışıyorlar. Biz tertemiziz. Bir kanıt bulamıyorsunuz. Zorla itirafçı yaratmaya çalışıyor. Gerçekten çok üzgünüz, çok kırgınız, çok kızgınız. Bu duyguların hepsini birden yaşadığımız bir günün içindeyiz. Küçücük çocukların, annelerin gözyaşlarını, planlanıp da nikah şahidi olacağımız bir nikahı demir parmaklıklar altında kıymayı hepsini birlikte yaşadık.
“Benim akrabam senin mevkidaşın, niye bozulsun ilişkiler? Sen bozdun”
Türkiye'nin huzura ihtiyacı var. Türk ekonomisinin güvene ihtiyacı var. Türkiye'nin kavgaya değil, Türkiye'nin hukuka uygun yönetilmesine, muhalefetin de bu şartlarda muhalefet görevi yapmasına ihtiyaç var. Savaş ilan ettiler bize, ‘Savaştayız’ dedim. Savaşta nasıl davranılıyorsa biz öyle davranıyoruz. Şimdi 50 yıllık çatışmaları bitirip barış süreci, çözüm süreci, süreç süreci başlatanlara sesleniyorum: Bu çatışmayı bitirin, işimize gücümüze bakalım. Bütün Türkiye işine gücüne baksın. Önümüze bakalım. Bize düşman hukuku uyguladıkça size, savaş ilan edilmiş bir yapı nasıl cevap verirse öyle cevap vermeye devam edeceğiz. Avrupa'da dün ‘Dost bildiklerim’ diye dönmüş, Türkiye'deki demokrasiyi savunan ve bizimle dayanışma gösterenlere sitem ediyor. Ne oldu ya? Bu işler olmasaydı ‘dostum’ demeye devam ederdin. İyi ilişkiler devam ederdi, biz de katkı sağlardık. Benim de dostum senin de dostun, benim akrabam senin mevkidaşın; niye bozulsun ilişkiler? Sen bozdun. Darbenin arkasında durana, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ndan petrol ver; darbenin karşısında duranlara laf et.
“Darbeden vazgeçeceksin, o gün susacağız”
Dağın başındaki Yörük çadırında da bunu anlatacağım Sosyalist Enternasyonal’de de anlatacağım Avrupa Parlamentosu'na da anlatacağım bütün dünyaya da anlatacağım. İşler oralarda bozulunca ‘CHP, Türkiye ile Avrupa ilişkilerini bozuyor.’ Bozdurmasaydın. Filiz Hanım'a bu haliyle demir parmaklıklar arkasında nikah kıydıran sen değil misin? İstanbul'un üç kere seçilmiş emin insanını, İstanbul'un itimat ettiğini burada içeride tutan sen değil misin? Herkes ettiğini buluyor. Bize ederseniz beterini bulmaya devam edeceksiniz. Bizdeki enerji, bizdeki inanç, bizdeki mücadele kararlılığı bitmeyecek. Siz zulmettikçe biz mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama diyorsanız ki ‘Türkiye'ye yazık oluyor, ekonomiye yazık oluyor’, bize de yazık etmeyi bırakacaksınız kardeşim.
“Rize'de en güvendiğin AK Partilinin TRT'den izleyip ‘Buna tutuklama olmaz’ diyeceği bir masumiyeti savunuyoruz”
Demiyoruz ki ‘Bizi beraat ettirin.’ ‘Bizi adil yargılayın, tutuksuz yargılayın, TRT'den yargılayın. Bütün millet gerçek cevapları duysun. Niğde'den dinleyen Fitnat Teyze’nin ikna olmadığı bir yargılama sürecinde atın hapise, yatalım’ diyoruz. Trabzon'da, Rize'de en güvendiğin AK Partilinin TRT'den izleyip ‘Bunda bir şey yok. Buna tutuklama olmaz’ diyeceği bir masumiyeti savunuyoruz biz. Aksini savunuyorsan yayınla, rezil olalım. Bomboş dosya, tamamen yalan, yazılamayan iddianame. Bu kadar açık söylüyoruz. Hodri meydan. İddialar da cevaplar da TRT'den duyulsun. Eğer buna cesaretin yoksa benim Ekrem Başkan'a güvendiğim kadar sen savcına güvenmiyorsun demektir. Güvenme zaten. Gelmiş, burada patinaj yapıp duruyor. Bir şey bulamıyor. Suça bulaşıyor. İnsanları suç işlemeye zorluyor. Yalancı şahitlik suçtur. Buna zorlamak da suçtur."
“İstanbul’da hizmet aksarsa sorumlusu orada”
CHP Lideri Özel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özel, “Asıl amaç İBB’yi çalışamaz hale getirmek mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Maksat bu. Belediyenin parasını keserek de ödeneklerine el koyarak da yılların borçlarını bir seferde tahsil etmeye çalışarak da çok üst düzey bürokratlarımızı içeri atarak da belediyeyi çalışamaz hale getiriyorlar. Başta Ekrem Başkan gibi hem belediyeciliği çok iyi bilen, iyi bir yönetici, iyi bir koordinasyon uzmanı diyebileceğimiz ve tıkır tıkır bu koca yapıyı yöneten kişiyi alarak böyle yapıyorlar. Biz, CHP’nin kadrolarının tümünün liyakatla oluşturulmuş olmasına güveniyoruz. Bu arkadaşlarımızın yerine bakacak arkadaşlarımızın varlığına güveniyoruz. İstanbul’da hizmet aksarsa aksatanın sorumlusu orada. Aksamaması için de Başkanım burada. Bir vekil seçilmiş, varıyla yoğuyla çalışıyorlar. Biz de onlara güveniyoruz, inanıyoruz. Ekrem Başkan’ın başta olup herkesin işinin başında olduğu yerde, ilk bir yıl bile olmadan sekiz-dokuz ayda yüzde 68’e varan memnuniyet oranı, belli hizmetlerde yüzde 70 üzerinde memnuniyetler vardı.”
“İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni en iyi Tayyip Bey bilir”
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "CHP’nin İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne dönüşmesinden hiç memnun değiliz. Kamu malına el uzatmak kul hakkına girmek en büyük günahlardan biridir" ifadelerinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Sait Molla, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu. Numan Bey diyor ki ‘Biz 150 yıldır bunlarla iki ayrı yoluz. Onlar bir yoldan gidiyor, biz bir yoldan gidiyoruz’ diyor. Numan Bey’in tarif ettiği patikalarda, o yolun başlangıcında, başlandığında mesela Genç Osmanlılar var, biz o taraftayız. Onun devamında Namık Kemaller var biz o taraftayız, Jön Türkler var biz o taraftayız. Ardından daha sonra evrildiği yer değil ama kurulduğundaki mücadele azmi ile İttihat Terakki var, devamında Anadolu Rumeli ve Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri var. Sonra birleşmesi var, Halk Fırkası var, CHP var. Şimdi bizim yolda bunlar var, bu yolda Sait Molla’ya rastlayamazsın. Ama onların başladığı yolda, Sait Molla onların yol arkadaşı. Kurmuş İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni. Şimdi mesela İngiliz işgal donanmasının İstanbul önüne demir atmasına vesile olan padişahı o mu savunuyor, ben mi savunuyorum? Ben Fatih Sultan Mehmet’çiyim. Yükselme döneminin Manisa’dan yetişmiş, İstanbul’u fethetmiş, fethettiği yıl 1453’te İstanbul Üniversitesi’ni kurmuş. İşgale direnmeyip kırmızı halı serenler, İngiliz zırhlısına binip kaçan Vahdettin’i savunuyor Tayyip Bey. Onların yolda bunlarla karşılaşırsın. Ben Birinci Meşrutiyet’çiyim, İkinci Meşrutiyet’çiyim; hepimiz öyleyiz. Tayyip Bey bizim kurdurduğumuz, açtırdığımız Meclis-i Mebusan’ı 33 yıl kapatan tarafta. O, o tarafı savunuyor. Şimdi gelmiş, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne benzetiyor. O cemiyeti en iyi o bilir. Biz iktidarda olalım, bu dayanışma içinde olduğu dernek olarak bu derneği yeniden açtırtır o cemiyeti. Bir de böyle İngiliz planlarıyla hemhal olan bir yapı varsa o yapı kendini biliyor. Bu arada İngilizler Suriye’de hesap kitap yaparken Tayyip Bey’e verdikleri rolü de çok iyi biliyoruz.
“Bizim boğazımızdan bir lokma kamu malı geçmemiştir. Tayyip Bey aynısını söylesin bakalım”
Biz kamu malına el atmayız. Ben, Ekrem Başkan’ın atmadığına namusum kadar kefilim. Ama mesela biz bir elimizle alıp bir elimizle verirsek zenginden alırız, fakire veririz. Ama fakirden alıp zengine veren Tayyip Bey, dün gösterdiğim ahtapotta sekiz kol varsa, kamu malına uzanan kol Tayyip Bey’e iki tane yetmez, sekiz kolla uzatmıştır onları bugüne kadar. AK Parti, ‘Biz bu noktaya neden geldik, nasıl geldik’ diyorsa bugün bizlere yaptıkları suçlamaların tamamı yaşandığı içindir. AK Parti’de büyük ihaleleri kimin alacağına kim karar veriyorsa kamu malına o el uzatıyordur. Ben Tayyip Bey’e bir tek şunu söyleyeyim: Kamu malına eğer ben el uzattıysam bana haram zıkkım olsun. Sen el uzattıysan sana haram zıkkım olsun. Sen bunu böyle bir kere söyle: ‘Kamu malına el uzattıysam haram zıkkım olsun’ diye. Bir duyayım, bu kulaklar duysun. Ben bu kadar kolay söyleyebiliyorum. Bizim boğazımızdan bir lokma kamu malı geçmemiştir. Tayyip Bey aynısını söylesin bakalım. İstanbul’un göbeğindeki yeşil alanı ucuza satıp, imarı değiştirip 20 katına AK Partiliden geri alan ve soruşturulmayan dosya var burada. ‘O konu Tayyip Bey’den habersiz’ diyen bir AK Partili var mı? Bu İstanbul’da dört gökdelen varken 250’den fazla gökdelene çıktı kendi döneminde. Orada yapılanlardan Tayyip Bey’in irtibatı olmadan yapılan bir iş var mı? Helikopterden İstanbul’un arsalarına bakıp da not tutturan sen misin, ben miyim? Kamu malına el uzatmakmış.”
“Esenler turp tarlası”
Özel, AK Parti’li belediyeler hakkındaki yolsuzluk dosyalarını açıklamaya devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine de şunları söyledi:
“Birçok belediye hakkında birçok benzer dosya var, hepsi açıklanacak. Orada Sayıştay’ın kusur atfettiği kısmın sorumlusunu şimdi itirafçı yapıyor. Biz zaten o soruşturmayı kendimiz de başlatmışız, Sayıştay ‘Burada bunlar var’ deyince biz durmamışız ki. Fatih Belediye Başkanımız da diyor ki ‘Bunlar doğru, herkeste var.’ Aslında ilk duyduğunda dediğini biliyorum ben; ‘Esenler dururken Genel Başkan niye benimle uğraşıyor?’ Gerçekten Fatih’ten başlayarak Esenler’e gelince neler neler yani. Esenler turp tarlası. Akşam da Esenler’deyiz, bekleriz. Öyle dosya açıklama işleri falan Meclis’te grup toplantısında olur. Esenler’deki bütün vicdanlı, bu yaşanan her şeye itirazı olan herkesi bekliyoruz.”
"Bu sefer sivil Anayasa’dan ne murat ediyorsunuz”
Özel, Erdoğan’ın yeni Anayasa çağrısının sorulması üzerine, "‘Sivil Anayasa yapmak lazım, darbe Anayasası’ndan kurtulmak lazım’ lafını 2010’da çok duyduk. Arkasından devleti askeriyle, polisiyle, yargısıyla FETÖ’ye teslim eden bir Anayasa çıktı ortaya. Bütün yüksek yargıyı ele geçirdiler. O süreçten Tayyip Bey de canını zor kurtardı. 2017 yılında ‘Sivil Anayasa, Asker Anayasası’ndan kurtulacağız’ diye geldiler, sekiz yıldır memlekette iyiye giden bir şey yok. O günden bugüne bu vatandaşın bir yüzü gülmedi. Yani ne mahkemede adalet var ne çarşı ve pazarda adalet var. Gelirde adalet yok, mutfakta adalet yok. Kan ağlıyor memleket. O zaman da böyle çıktı. Şimdi yine Cumhurbaşkanı veya AK Parti’nin sözcüleri, ‘Darbe Anayasası’ndan kurtulalım ve sivil bir Anayasa yapalım.’ Bir söylesenize ‘Bu sefer bundan ne murat ediyorsunuz’, bir duyalım.
“Emniyet kemerlerinizi bağlayın, bir kere daha yere çakılacağız”
Burada arkadaşlarımız içeride tutulacak, Gezi Davası'nın bugün 12’nci yılı, 12 yıl geçmiş, sekiz yılını Kavala içeride geçirmiş, AİHM ‘Bırak’ diyor, bırakmıyor. Can Atalay için Anayasa Mahkemesi’nin kapı gibi kararı var, uygulamıyor. İçeride yatan Tayfun Kahraman benim yerime yatıyor, Gökhan Günaydın yerine yatıyor. Bunlar olurken ‘12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmalıyız, sivil Anayasa yapmalıyız.' Emniyet kemerlerinizi bağlayın, bir kere daha yere çakılacağız. Her bunu dediğinizde felaketle karşılaşıyoruz.
“Bunların hepsini yapanla Anayasa değil, menemen yapamayız”
Bunların hepsini yapanla Anayasa değil, menemen yapamayız. Ama bir mucize olacak mı? AK Parti’yi bir takvim dahilinde demokrasi zeminine çekecek misiniz? Tayyip Bey'e bir daha hatırlatıyorum: 2010 yılında yaptığın ‘sivil Anayasa’ diye başlayıp bizim karşı çıktığımız sürecin sonunda, 'Rabbim ve milletim affetsin, beni de kandırdılar' dedin ama o sivil Anayasa diye başlattığın sürecin sonunda canını zor kurtardın. Şimdi de bizim canımızla uğraşıyorsunuz. Dünün mağduru, bugünün zalimi. Saraçhane’de mağdur olup hapse giden, bugün Saraçhane’den hapse başkan yolluyor. Tayyip Bey bir gün tutuklu yargılanmadı. Bir gün evinden polisle alınmadı o dönemde. O en kötü gösterdiği dönem kendi yaptığından 10 kat vicdanlıydı."
Filiz Kahveci: "Evlenirken bir yanımızda özgürlük, bir yanımızda umut vardı"
Özel'in ardından duygularını anlatan Filiz Kahveci ise şunları söyledi:
"Çok mutlu olmamız gereken bir gün ama çok buruk bir mutluluk. Ben öncelikle Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'e, Sayın Umut Akdoğan'a destekleri ve yanımızda oldukları için çok teşekkür ediyorum. Bunun bizim için bir başka anlamı daha var. Evlenirken bir yanımızda özgürlük, bir yanımızda umut vardı. Bizim için çok anlamlıydı. Ekrem Başkanımızın sevgisi, desteği hep yüreğimizdeydi. Gelebilen, gelemeyen sevdiklerimiz bu hukuksuzluğa, bu zulme isyan eden herkes bizimleydi. Biz Buğra ile sevmenin, umut etmenin de bir direniş olduğunu düşündük. Bu dönem için bir evlilik planımız vardı zaten. Ve biz bu hayalimizden, bu hayatımızdan vazgeçmeme kararı aldık, böyle direnmek istedik. Bu karanlık günlere de tertemiz bir evlilikle bir not düşmek istedik tarihe. Duygusal bir gün benim için. Çünkü Buğra gerçekten hayatımda gördüğüm sayılı onurlu, dürüst, liyakatli ve yüreği güzel insanlardan. İnsanlara yardım etmeye çalışır, herkesin iyiliğini ister, gerçekten karıncayı bile incitmez. Dolayısıyla ben öyle bir insanın yanında olmaktan, onun eşi olmaktan onur ve gurur duyuyorum. Maalesef sadece onlar cezalandırılmıyor. Aileleri, çocukları, annelerimiz herkes cezalandırılıyor. Bu karanlık günlerden hep beraber dayanışmayla, direnerek kurtulacağız. Onları da bu karanlık zindanlardan kurtaracağımıza inanıyorum. Özgür günlerde Özgür Başkanım ile inşallah çok güzel kutlamalar yapacağız Ekrem Başkanımız ile. Ya hep beraber ya hiçbirimiz olacak çünkü.”
Evlilik cüzdanını gösteren Kahveci, Buğra Gökçe’nin fotoğrafı için “Maalesef aramızda yok ama böyleyiz bugün. Maalesef biraz boynumuz bükük. Tüm sevenlerimize de destekleri için çok teşekkür ediyoruz” dedi.
Özel ve Kahveci evlilik cüzdanını tutarak fotoğraf çekindikten sonra Özel, "Bu arada çiçeği arkaya atmıyoruz. Kimse o tarafa düşmesin diye" dedi.