(ANKARA)- Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) hasta tutuklular ve şartlı tahliyesi engellenen tutuklulara ilişkin ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamada, "Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir" ifadesini kullandı.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi ve TUHADFED Ankara Şubesi, Sakarya Caddesi'nde hasta tutuklular ve şartlı tahliyesi engellenen tutuklulara ilişkin verileri açıkladıkları bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamayı okuyan ÖHD Ankara Şube Üyesi Avukat Sidal Bayrak, şunları söyledi:
"Türkiye’deki hapishanelerde uygulanan ağır tecrit, keyfi infaz uygulamaları, hasta mahpusların sağlığa erişim ve yaşam hakkının ihlali ve özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimiyle sürdürülen insanlık dışı uygulamalar, insan haklarına dayalı hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun sistematik biçimde ihlal edildiği bu koşullarda, adalet sistemi büyük bir meşruiyet krizindedir.
Hapishanelerde binlerce hasta mahpusun tedavisini bizzat yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığı'nca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadıkça geçerli olmamakta ve Adli Tıp Kurumu bir tekel haline gelmiş durumdadır. Adli Tıp Kurumu, yapısı itibariyle tarafsız ve bağımsız karar vermeye elverişli olmadığı gibi, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir. Bu yaklaşım, AİHM’in karalarında tanımladığı üzere, işkence veya insanlık dışı muamele olarak değerlendirilmektedir. Nitekim, yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir.
Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve Bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
"İç Anadolu Bölgesi'nde 74 hasta mahpus bulunuyor"
İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan hapishanelerde toplam 74 hasta mahpus bulunmaktadır. Paylaştığımız verilerde yer alan mahpuslardan 11’inin durumunun ağır olduğu tespit edilmiştir. Ancak birçok mahpusun hasta dosyasına erişilememesi, mahpusların hastaneye sevklerinin geciktirilmesi, hiç yapılmaması ya da insanlık onuruna aykırı bir şekilde dayatılan ağız içi arama uygulamasını ve kelepçeli muayeneyi kabul etmeyen mahpusların hastaneye gitmeyi bu sebeple reddetmesinden ötürü mahpusların tanı süreçlerinin tamamlanamaması sebebiyle hastalıklarının derecelendirilmesi yapılamamıştır. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır.
"Kural hakkın engellenmesine dönüşmüştür"
İnfazı dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, hapishane idarelerinin veya İdare ve Gözlem Kurulları'nın keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. Toplam 46 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir. Bu hapishanelerden Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde istisnasız tüm kadın mahpusların kurul kararları 'pişmanlık' dayatması nedeniyle olumsuz sonuçlanmakta ve hiçbir kadın mahpus şartlı tahliye gününde özgürlüğüne kavuşamamaktadır. Benzer şekilde Karabük Hapishanesi'nde de bugüne dek yalnızca bir mahpusun şartlı tahliyesi uzatılmamıştır. Bu hapishanelerde tahliye istisnaya, kural ise hakkın engellenmesine dönüşmüştür.
İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. Kuralsız ve keyfi şekilde uygulanan infaz politikaları, devletin cezalandırma gücünü sınırsız bir şekilde kullanmasına olanak tanımakta, bu da temel hak ve özgürlüklerin açıkça gasp edilmesi anlamına gelmektedir. İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir.
Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür.
Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz."
"Hasta tutsakların yeri hastane olana kadar mücadelemize devam edeceğiz"
Yapılan açıklamanın ardından bir konuşma yapan DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan ise şöyle konuştu:
"Meclis'e geleceği söylenen 10'uncu Yargı Paketi'nde mutlak suretle hasta tutsaklara dair hukuki ve yasal adımların derhal yer alması gerektiğini ifade ediyoruz. Mevcut siyasal iktidar her kurumu siyasallaştırmışsa bugün de adli tıp kurumları aynı görevi üstlenmiştir. Siyasal iktidar, idari gözlem kurullarıyla tutsakların cezalarını ağırlaştırarak bu hukuksuz kararlara imza atmaktadır. Bizler bulunduğumuz her yerde bu antidemokratik tutuklamalara, hasta tutsakların sesi olacağımıza bir kez daha destek olacağımızı söylüyoruz. Derhal hasta tutsakları serbest bırakacak düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Bunun için DEM Parti olarak, mücadelemizi sürdüreceğiz ta ki hasta tutsakların yeri hastane olana kadar."