(ANTALYA) - Forum Muratpaşa’da “Anayasa Krizi ve Demokratik Ulus Devlet” başlığında konuşan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, "Şu anda bulunduğumuz nokta 1982 Anayasamızın ilk ilan edildiği durumdan bile çok daha geridedir. Kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasi olmaz. Kuvvetler ayrılığı temel ayıracına göre şu andaki anayasal durumumuz bence 1924 Anayasası’nın da gerisindedir" diye konuştu.
Muratpaşa Belediyesi’nin “demokratik ve kalkınmış bir Türkiye” hedefiyle başlattığı Forum Muratpaşa’nın altıncısı gerçekleştirildi. Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde düzenlenen forumun gündeminde bu kez “Anayasa Krizi ve Demokratik Ulus Devlet” başlığı yer aldı.
Gazeteci ve yazar Merdan Yanardağ ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum’un konuşmacı olarak yer aldığı forumun moderatörlüğünü ise gazeteci Evren Özalkuş üstlendi.
Forumda konuşan Başkan Uysal, "ulus devlet’in bir tercih değil seviye" olduğunu söyledi. Anadolu’nun bu seviyeye Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde her türlü ayrımcılığı aşarak, Türk ulusu başlığı altında birleşerek ulaştığının altını çizen Başkan Uysal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, bir halkların kardeşliği tezahürüdür. Bir kahramanlık hikayesidir” dedi. Uysal, şunları söyledi:
“Kurduğumuz ulus devlet, Anadolu'daki herkesin Anadolu'yu vatan etmek için her türlü ırk ve mezhep ayrımının, her türlü tasnifin ötesinde birleşme, dünyadaki iddialı ülkelerin seviyesini yakalayabilme, Anadolu topraklarına da tırnaklarını geçirip burayı vatan etme şeklidir. 1924 Anayasası’na en çok saldırılmasının nedeni budur. Çünkü 1924 Anayasası bizim bağımsızlığımızı kazandığımız ve bütün ayrımları aşarak bir ulus olduğumuz bunu da dünyaya ilan ettiğimiz, emperyalizmi yendiğimizi ilan ettiğimiz ilk anayasamızdır. O yüzden Anadolu'daki insanların birliğini, beraberliğini temsil eder.”
Aynı anayasa metninin 88’inci maddesinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur” dediğine dikkati çeken Başkan Uysal, 1924 metninde vatandaşlık bağı itibarıyla Türklükten bahsedildiğine işaret etti. Uysal, “Bu zaten dünyadaki bütün ulus devletlerin şu andaki vatandaşlık tanımı. Fransa'da da böyle. İngiltere'de de böyle, Amerika'da da böyle” dedi. Uysal, ancak Türkiye’de siyasetçilerin dile getirdiği tasnifleri ileri bir demokratik seviye sanma hatasında içinde olduklarını savundu.
Anayasa’da üç temel kriz
Başkan Uysal, anayasa konusunda ise üç krizin varlığına dikkati çekti. Türkiye’nin geçmiş anayasa deneyimlerine ek 2010 ve 2017 anayasaları olduğunu belirten Başkan Uysal, “Anayasacılar buna pek öyle bakmıyor ama bunu ben söylüyorum” dedi. Türkiye’nin bugün, "darbe anayasası" olarak tariflenen 82 Anayasası’ndan bile çok daha geride olduğunu savunan Uysal, şöyle konuştu:
“1982 Anayasası'na demediklerini bırakmadılar. Şu anda bulunduğumuz nokta 1982 Anayasamızın ilk ilan edildiği durumdan bile çok daha geridedir. Kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasi olmaz. Kuvvetler ayrılığı temel ayıracına göre şu andaki anayasal durumumuz bence 1924 Anayasası’nın da gerisindedir. 2010'dan sonra tamamen yargının siyasallaştığı, yargının her türlü bağımsızlığını kaybettiği bir süreç yaşadık. Hakimlerimizin, savcılarımızın siyasi partilere bölündüğü, siyasetin doğrudan etkisine girdiği çok vahim bir vesayet süreci yaşadık. 2017'den sonra ise tamamen kuvvetler birliği ilkesine döndük.”
Türkiye’nin anayasa tartışmalarını, “elli yıldır etnik nedenle terör faaliyeti gösteren yapının etkisiyle” yapıyorsa bu durumun sağlıklı olmadığının altını çizen Başkan Uysal, birinci kriz olarak buna işaret etti. Uysal, “İşte bunlar terörü bırakacak, eylemi bırakacak. Anayasada bazı şeyleri değiştirelim. Bu arada iktidar süresini de uzatalım, iktidarımızın süresini de uzatalım. Bu çok ayıp bir şey olur” diye konuştu.
Türkiye’nin anayasal zeminde otokrasiye evrildiğini ve bu zeminde bir tek merkezcilik oluşup yargının da yürütmenin bir parçası haline geldiğin dile getiren Uysal, ikinci kriz olarak bunu ortaya koyarken; üçüncü krizin ise insanların anayasal haklarına sahip çıkmaması olduğunu söyledi.