(TBMM) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Türkiye, cumhuriyetin mahvolması pahasına sözde bir barış sürecinde harcanamaz. Türkiye, vatandaşından esirgenen adalet ve umudu, iktidarın geleceğini kurtarmak ve kalıcı hale getirmek amacıyla teröristlere bahşedemez. Türkiye, şehit çocuğunun gözündeki yaşlar kurumamışken, şehit katillerini muhatap alacak kadar küçültülemez. Türkiye, bizzat onu yönetenler, onu ölene kadar yönetmeye devam etsin diye gayrimeşru bir Anayasa değişikliği için rehin alınamaz" dedi.

Dervişoğlu, partisinin TBMM'deki haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, konuşmasından önce İYİ Parti'ye katılan emekli Büyükelçi Mehmet Selim Kartal ve emekli Tümgeneral Rafet Kılıç’a kürsüde rozetlerini taktı. 

Dervişoğlu, konuşmasında, dün 27 Mayıs olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:

"Adnan Menderes’in, Fatin Rüşdü Zorlu’nun, Hasan Polatkan’ın idamıyla neticelenen tarihimizin acı hatıralarından, en büyük hatalarından bir tanesidir. Rahmetli Menderes, 1945’de dörtlü takrir ile başlayan cumhuriyeti demokrasi ile buluşturma mücadelesinin hem temsilcisi hem de şehididir. Türk milleti, önemli bir tarihi eşiği onun sayesinde atlamıştır. Menderes ve arkadaşlarının katkısı, sadece demokrasiye değildir. Onlar Türkiye’nin kalkınma yolunun da mimarlarıdır. Diğer birçok tarihi olayda olduğu gibi, bu noktada da sadece anmanın yeterli olmadığı kanaatindeyim. Çünkü 27 Mayıs’ın hem öncesinden hem de sonrasından çıkarılacak dersler günceldir ve gereklidir.

1947 yılında Demokrat Parti, yayımladığı Hürriyet Misakı’nda; Anayasa’ya aykırı kanunların kaldırılması, antidemokratik seçim kanununun değiştirilmesi ve en önemlisi parti genel başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı'nın ayrılması vardı. Bu, çok partili yaşama geçmesine rağmen tek partili rejimin alışkanlıklarını terk etmeyen o dönemin iktidarına büyük bir itirazdı ve uyarıydı. Bugün bulunduğumuz noktanın ne olduğu malumdur. Ve neredeyse 60 yıl sonra aynı meselelerden muzdarip olmamız Türkiye için büyük bir üzüntü sebebidir. Bizim amacımız ise bu cendereden ebediyen kurtulmaktır. Hürriyet Misakı sonrası Türkiye, adım adım 1950’deki demokrasi zaferine yürümüştür. Bu süreçte muhalefetin kararlı mücadelesinin payı çok büyüktür. Ama rahmetli İnönü’nün de çok partili rejime geçme kararlılığı örnek alınması gereken bir davranıştır. Ülkenin ve milletin selameti için gerektiğinde iktidarın sağladığı sınırsız güçten vazgeçebilmek büyük bir imtihandır. İşte bu eşiği aşabildiğinizde devlet adamı, aşamadığınızda diktatör olarak anılırsınız.

Bugünün iktidarı, bu fani ve kısa hayatta doymak bilmez arzularına esir olmak ile milletin ortak hafızasında iyi bir yer edinmek arasında ahlaki ve vicdani bir tercih yapmak zorundadır. Marifet, her şeye rağmen hayırla yad edilmek ise bunu yapmanın yegane yolu Türk milletini bütünleştirebilmektir. Bugün ise Türkiye, ifratlar ve tefritler arasında manasız ve sonuçsuz kavgaların içinde çırpınmaktadır. Çıkarılması gereken dersleri çıkarmayanlar, tarihi yapanlara da tarihin asıl ve tek sahibi olan Türk milletine de yazık etmektedirler. 

"Türkiye, cumhuriyetin mahvolması pahasına sözde bir barış sürecinde harcanamaz"

Tarihi sindiremeyenlere ve özümsemeyenlere karşı İYİ Parti, tarihin ne olduğunu ve ne olmadığını bilenlerin çatısıdır. Bütün mücadelesini de işte bu şiarla yürütmektedir. Bundan tam 8 yıl önce ortak bir mücadele azmiyle İYİ Parti’yi kuran sebepler ve süreçler hala olduğu yerde durmaktadır. Türkiye için adalet, hukuk ve cumhuriyet için yola çıktık. Bugün okyanus ötesi odakların Türkiye temsilcilerinin ithal ettikleri Terörsüz Türkiye kılıfına bakarken de neyin neye tercih edildiğini anlatıyor ve tam da buna itiraz ediyoruz. Şahsi çıkarlara ve siyasi hesaplara bulaşmadan Türk milletine gerçekleri anlatıyoruz. Türkiye, cumhuriyetin mahvolması pahasına sözde bir barış sürecinde harcanamaz. Türkiye, vatandaşından esirgenen adalet ve umudu, iktidarın geleceğini kurtarmak ve kalıcı hale getirmek amacıyla teröristlere bahşedemez. Türkiye, şehit çocuğunun gözündeki yaşlar kurumamışken, şehit katillerini muhatap alacak kadar küçültülemez. Türkiye, bizzat onu yönetenler, onu ölene kadar yönetmeye devam etsin diye gayrömeşru bir Anayasa değişikliği için rehin alınamaz.

Erdoğan, 'Terörsüz Türkiye en büyük eserim' olacak diyor. Bunun ne manaya geldiğini birkaç gün önce bir başka teröristin ağzından öğrendik. 2015’teki hendek olayları sırasında, Özel Harekat Şube Müdürü ve beraberindeki iki polisimizi bomba ile şehit eden terörist aynen şunları söylemiş: 'Sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli’nin başlattığı süreç barış yolunda yapılmıştır. Oluşan barış ikliminden duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum.' Terörist bu sebeple de mahkemeden beraatini talep etmiştir. İşte bu, Erdoğan’ın 'en büyük eserim olacak' dediği Terörsüz Türkiye'nin bir kısa özetidir. Terörsüz Türkiye ambalajıyla millete yutturulmak istenen, meselelerin mesele edilmediği Türkiye’dir. Türk milletinin hiçbir meselesinin devleti yönetenlerin umurunda olmadığı bir Türkiye’dir.

"Kim kimin elini sıkarken sırtını kolluyor?"

Terörsüz Türkiye aldatmacası, teröristlerin iktidar ortağı yapılarak onlara yeni fırsatlar yaratılan Türkiye’dir. Bu konuda o kadar mahirler ki, 10 yılda bir başa sarıp aynı filmi oynatıyorlar. Bu filme seyirci kalanlar da her seferinde güzel bir son bekliyorlar. Tam 50 yıldır hangi şartlar değişmiş ya da hangi şartlar devam etmektedir ki İmralı-Balgat-Beştepe buluşması sahneleniyor? Kim kiminle hasretle kucaklaşıyor, kim kimin elini sıkarken sırtını kolluyor? Ey Erdoğan, sen hangi cumhurun reisisin? Hangi ikbal için Türkiye’yi 100 yıldır ayakta tutan bu seddi yıkmaya çalışmaktasın? Bu nasıl bir iktidar tutkusu, nasıl bir iktidar tutsaklığıdır? Sözde derinlerde boy verip, sığlıkta boğulanların; ülküsüne de ülkesine de ihanet edenlerin, milletin gerçeklerinden vazgeçip emir aldıklarının yalanlarına dönüşenlerin hezeyanlarına kapılıp 100 yıllık cumhuriyetle nasıl değiş tokuş edersin? Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten akıl, hevesleri belirsiz, sözleri imalı olanların, kararları şaibeli, amirleri meçhul olanların, mayın eşeği olmaz, olamaz. Türkiye, düştüğü bir karış suda gördüğü ilk yılana sarılanlarca değil, yılan oynatan zurnacılar tarafından hiç değil, her yılanın kafasını ezecek bir akıl tarafından yönetilmek zorundadır. Hangi deliğe saklanırlarsa saklansınlar, hangi gücün himayesine sığınırlarsa sığınsınlar, tüm yılanların başı ezilecek ve ihanet bertaraf edilecektir.

"PKK/YPG devleti oluşumu konusunda MGK’nın kırmızı çizgileri kaybolmakta"

Vehamet her yanı kuşatmıştır. Geçtiğimiz hafta toplanan MGK’nın aldığı kararlar da bunu göstermektedir. Artık devletin en üst kademelerinde dahi Türk kimliğine, devletine, onun egemenlik haklarına, vatana ve cumhuriyetin niteliklerine dair bir tehdit algısı açıklanmamıştır. Vatan mefhumu yerine bölge dedikleri bir muhayyel coğrafya vardır. Türk milleti yerine, millet dedikleri genel geçer bir topluluk vardır. Türk milletinin 7 yıldır mahkum edildiği ekonomik krizin ortaya çıkardığı vahametin, sosyal, ahlaki ve vicdani çürümenin dert edilmediği bir anlayış vardır. Ülkemizin içine sızdırılan milyonlarca ne idüğü belirsiz kaçak, MGK için artık bir tehdit değildir. FETÖ sonrası devlet kurumlarını aralarında paylaşan sözde tarikat, özde ise çıkar tüccarı olan şebekeler, tehdit değildir. 900 kilometrelik Suriye sınırımızın üçte ikisini kapsayan PKK/YPG devleti oluşumu konusunda MGK’nın kırmızı çizgileri kaybolmaktadır. Türkiye konjonktür ülkesi değildir. Bekamız konjonktürel değil, ebedidir. Bizim için her şeyi tehdit kabul eden güvenlikçi-vesayetçi anlayışla, kendi iktidarının devamını sağlamak amacıyla teröristlerle pazarlık yapmayı ve ortaklık kurmayı bile devlet aklı diye satanlar arasında bir fark yoktur. Türk vatandaşını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni öncelemeyen her kafa, bizim için vesayetçi kafadır ve aynıdır. Cumhuriyeti ve anayasal düzeni postalla çiğnemek de makosenle çiğnemek de bizim için birdir ve aynıdır.

İşte o yüzden parlamenter sistem diyoruz, güçlendirilmiş parlamenter sistem tezimizde ısrar ediyoruz. Tek başımıza da kalsak, bu nedenle tek adamcılığa itiraz ediyoruz. Aylardır bizlere zorla izlettirilen bu sirkin bir parçası olmayı reddediyor, senaryosu okyanus ötesinde yazılmış bu oyunun figüranı olmayacağımızı haykırıyoruz

"Sizi Türk milletinin en büyük eseri cumhuriyetle terbiye edeceğiz"

Türkiye’de hukuk, iktidar sahiplerinin koltuklarını korumak üzere inşa edilmiştir. 23 yıldır da bunun en marjinal örnekleri yaşanmaktadır. Her yasa, her kavram ve değer bunun için eğilip bükülmektedir. Suç ve suçlu, terör ve terörist kavramları bunların başındadır. Aksi olsaydı, her on senede bir kahramanlar hain, hainler de kahraman ilan edilmezdi. Suç, sadece devlete karşı girişilen bir fiil değildir. Suç, topluma, yani vatandaşa karşı da işlenir. Şimdi Terörsüz Türkiye safsatası içerisinde büyük bir el çabukluğu ile komisyondan Meclise havale edilmeye çalışılan infaz yasa tasarısı da bununla ilgilidir. Kendilerinin bile sayısını unuttuğu yargı reformu ve af paketleri, her defasında adalete daha ölümcül darbeler vurdu. Çünkü af, bir ortak vicdan muhasebesinin değil, Mecliste ya da sandıkta bir iktidar muhasebesinin konusu olarak ele alındı. 

3 senede bir vergi affı, 5 senede bir sosyal güvenlik affı, 7 senede bir infaz düzenlemeleri getirildi. Kader mahkumlarının ve ailelerinin yüzü gülmesin mi? Elbette gülsün. Peki kurallara uyan vatandaşın yüzü ne olacak? Vergisini veren, primini düzenli yatıran vatandaşı kim koruyacak? Devletin koyduğu kurallara uyan namuslu vatandaşın hali ne olacak? Parası çalınan, malı mülküne el konulan vatandaşı devlete karşı ne koruyacak? Evladını, anasını, babasını kaybedenlerin, hayat boyu bir eksiklik yaşayacak olanların adalet terazisini kim düzeltecek? İşte saray iktidarının hiçbir zaman sormadığı soru budur? Bir şey işlerine yarıyorsa, ‘her şey yansın, yıkılsın’ demektedirler. 

Birileri kendilerini suç işleme imtiyazına sahip görüyorsa, birileri kendi adaletlerini temin ve tesise kendilerini mezun hissediyorsa, bu düzeni inşa edenler bilerek anarşiyi tetikliyor demektir. Türkiye hukuksuz, adaletsiz, kanunsuzken ve Türkiye, anarşiye doğru hızla sürüklenirken sarayın en büyük eseri Terörsüz Türkiye'ymiş, öyle mi? Bekleyin göreceksiniz. Sizi Türk milletinin en büyük eseri cumhuriyetle terbiye edeceğiz."

(SÜRECEK)

Kaynak: ANKA