(ANKARA) - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Bize sürece nasıl bakıyorsunuz diyorlar? Nasıl bakalım? Kaygıyla bakıyoruz! Derin bir kaygıyla bakıyor, tetikte bekliyoruz. O kaygımızın arkasında da öfke tutuyoruz. Çünkü bizim mensubu olduğumuz Cumhuriyet Türkiye'si dışında bir kaygımız yoktur. Öfkemiz de, onu muhafaza ve müdafaa etmek üzerinedir. Çünkü Türkiye’yi yöneten gasp ittifakına karşı onu müdafaa ile yükümlüyüz. Başka bir kaygımız yok. Çünkü bizim, hayat boyu ödeye ödeye bitiremediğimiz diyetlerimiz yok. Bizim mezhebimiz de meşrebimiz de vatanı; diplomasi masalarında arazi ve imar ihalelerine yatıracak kadar geniş değil" dedi. 

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin diğerlendirmelerde bulundu. Milliyetçi Kongre Derneği Kurucu Başkanı ve TamgaTürk gazetesi imtiyaz sahibi Bahadırhan Dinçaslan partiye katıldı. Dervişoğlu, Dinçaslan'a kendi rozetini takarken, "Böyle geri dönüşlerde rozet takmak icap ediyor ya bir yabancı rozetin yakasına takılmasını bile uygun görmediğimden kardeşime kendi rozetimi takıyorum. Çünkü, bizim rozetlerimiz imalat değildir, bizim rozetlerimiz gönlümüzde taşıdığımız değerlerdir" dedi.

Dervişoğlu'nun konuşmasının gündeminde ''Terörsüz Türkiye'', anayasa tartışmaları, ekonomi ve dış politika vardı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 19 Mayıs mesajındaki ifadelere tepki gösteren Dervişoğlu, terörist anmasına engel olmak isteyen Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu'na ise destek verdi. Dervişoğlu şunları söyledi:

"8 yıllık tek adam sisteminin yol açtığı ve bile isteye bitirilmeyen ekonomik darboğazın içindeyiz. Türk milleti olarak, bir cenderenin içerisindeyiz. Bu cenderenin bir tarafı Silivri’dir. Gazetecisinden, parti genel başkanına, 20 yaşındaki pırıl pırıl gençlerden, seçilmiş belediye başkanına, milletvekiline kadar Silivri’dir. Bir tarafı ise çarşı-pazar, günlük hayattaki Silivri’dir. Emeklisinden, ilkokul öğrencisine hastasından, kadınına, erkeğine hepimiz türlü cenderelerin bir açık hava hapishanesinin içindeyiz. Hal böyle iken, şıracıları ve bozacıları izlemeye mahkum ediliyoruz. Milletin hakikatleri dışında her şeyi konuşmak serbest. Milletin gerçek sorunları dışında her konuda ahkam kesmek serbest. İstibdadın bize reva gördüğü bundan ibaret.

"Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var."

Gelecek hayali, geçmişin hakikatleri üzerine bina edilir. Bugün geleceğimizle, açıkçası hayatımızla oynayan iktidar, gücünü, tarihle oynama cüretinden, tarihi tahrif etme şuursuzluğundan almaktadır. Hatırlayın, hatırlamalıyız! Cumhuriyet’in 100. Yılında verdikleri pozları unutmamalıyız! 100. yılı, Türk Donanmasının 100 gemisini Vahdettin Köşkü'nden selamlayarak kutladılar. Bugün o tahrifatın izlerini göremezsek ve amacını anlamazsak yanılırız. Bize sunulan suni gündemlerin, gerçek niyetlerini örtmelerine izin verirsek, Kaybederiz. Dönen bunca dolabın da nereye varacağını göremeyiz. 23 yılın sonunda, dillerinin altından çıkacağı kadar bakla çıkmıştır. Türkiye, çok miletli, çok dilli, çok hukuklu ve çok bayraklı bir hale gelsin istiyorlar. Bunlara göre Türkiye’de, herkes var, bir tek Türk yok. Bu Türkiye’de, 1919’da Kurtuluş Savaşı verenler değil, 1920’de Milli Meclisi oluşturanlar değil, 1923’de Cumhuriyet'in yurttaşı olanlar değil. Ne idüğü belirsiz kalabalıklar var! Adında Türkiye, özünde Türk olmayan bir federasyonlar projesi var. Bunlara göre, Malazgirt’te Araplar varmış. Çanakkale’yi Afrikalılar savunmuş. Yarın çıkıp, Büyük Taarruz’u da Yunanlılar yaptı derlerse şaşırmayın. 

"Biri de çıkıp da Kürt'ün derdini sormadı"

Terörist başı ile vardıkları mutabakatın mantığı budur. Bugün 50 yıllık sorunu çözüyoruz iddiasındalar. Birisi 'Kürt sorunu' diyor, birisi 'terör sorunu' diyor. 'Barış, silah bırakma, demokrasi, çözüm, eşitlik' diyor. Ve elbette yeni anayasa lafları havada uçuşuyor. Ben öküz altında buzağı falan aramıyorum. Bir yıldır tam olarak bunu anlatıyorum. Çünkü ben bu şeytanlığın, sesini de sözünü de özünü de çok iyi tanıyorum. 23 yıldır zehri şerbet diye verdiklerini biliyorum. 23 yıldır, Kürt sorunu diye tahkim ettikleri yerde, hiçbir zaman bir yurttaşlık sorunu görmediler. Çünkü, PKK ile aynı ajandayla hareket ettiler. Herkes ya partisine, ya örgütüne destekçi devşirmek derdindeyken, biri de çıkıp da Kürt'ün derdini sormadı. İşte ben bunu soruyorum, bunu sorguluyorum, bunun derdini güdüyorum. Bugün boşaltılan köy okullarının birer birer kapatılan yerel sağlık ocaklarının her yere yüz milyarlarca dolar para harcanırken bir türlü bitirilmeyen GAP’ın hesabını soruyorum.

"Kürtle sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur"

Bugün Kürt’e reva gördükleri şey, bu ülkenin her şerefli yurttaşı için terörist olan, hükümlü olan ve içerde kalması gereken bir caniyi Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap almaktır. İçeride yeni anayasa ile ebediyen başkanlık için dışarıda da kişisel işlerinize sermaye yapmak için, terörist başını ve PKK’yı muhatap alıp, cumhuriyetin vatandaşı olan Kürtleri sorunun kendisi yaptınız. Kürtle sorunu birleştirerek, Türkiye’yi ve vatandaşları bölmek budur. Bugün Koruculara haysiyetsiz ve hadsiz laflar edenlerin ahvali de budur. Koruculuk da çobanlık da şerefli mesleklerdir. Emin olun çobanın köpeği de kuzusu da pek muhteremdir. Ben hayvanları da onlarla kıyaslayamam. Bunlar vatanı savunmak görevini ve şuurunu akıllarınca aşağılarken, çobanın elindeki değnekten bile daha değersiz olduklarını bilmiyorlar. Şimdi Kürt ile terörü yan yana getiren kimdir, soruyorum? Cumhuriyetimizde 100 yıldır Kürt olan ve Türkiye için siyaset yapanlar oldu. Bakanlar, vekiller her makamda şerefli vatandaşlar oldu. Siz, bunların yolunu kapatansınız. İşinize gelmediği için kurularla yaşları bir arada yakansınız. Şimdi PKK’yı alenen Cumhur İttifakı'na katarken, Meclis’teki grubu olan siyasi partiyi, İmralı’nın postacısı yaparken aklıma, yıllarca dilinizden düşürmediğiniz kelimeler geliyor: ‘Terörle aranıza mesafe koyun, Türkiye partisi olun’. Hepiniz terörle aranıza öyle bir mesafe koydunuz ki, mesafe sıfıra indi. İşte o sıfır noktasında terör yok, çünkü mesafe yok. Mesafe yoksa terör yok. İşte hepiniz Türkiye’nin partisi oldunuz. Yeni Türkiye’nin partileri bu beylere hayırlı uğurlu olsun. Cumhuriyetsiz Türkiye’nin partilerisiniz. Sizin zihninizde Cumhuriyet yok, elbette onun vatandaşı da yok. Öğretmen ‘atanamıyorum’ diyor, ‘Uçağımız göklerde’ diyorsunuz. Üniversiteli, ‘kalacak yerim yok’ diyor, ‘Suriye’lileri koruyup kollayacağız’ diyorsunuz. Millet sokaklarda ‘hukuk’ diye feryad ediyor, ‘En büyük adalet sarayını’ biz yaptık diyorsunuz. Kürt çocuğu da, Türk çocuğu da açım diyor, bunlar PKK ile açılım peşine düşüyor... İşçi, memur, emekli senelerdir sorunlarına çözüm bekliyor, siz teröristlere çözüm üretiyorsunuz.

"En az 5 milyon kaçağa n’oldu"

Bu gerçekleri sizler de çok iyi biliyorsunuz! O yüzden bu sıralardasınız, yakanızda Türk’ün kutlu güneşini ve Onun sönmeyen ışığını taşıyorsunuz. Biz Cumhuriyet’in vatandaşı olanların kavgasının partisiyiz hayat kavgasının, insanlık kavgasının neferiyiz! Türk olmakla, mutlu olmayı bir amaç içinde bir gören Cumhuriyet'in büyük medeniyet kavgasının partisiyiz. Bakınız, artık sığınmacıları konuşmuyoruz, konuşamıyoruz. Ne oldu? Sorun mu çözüldü? Ülkelerine mi döndüler? Mesele ortadan kalktı mı? En az 5 milyon kaçağa n’oldu? Yoksa ‘meseleleri mesele etmediğiniz’ için ortada mesele mi kalmadı? Cevap bellidir! Bugün iktidarın gündem halısı, altına süpürülen pislikleri örtmekten bir dağ gibi yükselmiştir. 23 yıldır her bir gerçeğin üzerine, bin yalan dokumaktadırlar.  

Türkiye’yi yöneten gasp ittifakına karşı onu müdafaa ile yükümlüyüz

Biliyorsunuz, aylarca isim koyamadılar. Hepsi ayrı telden kem küm ettiler. Hızını alamayıp, terörist başını meclise çağıranlar oldu. Sonradan bu kalkışmayı ihanetle, süreci de 'Terörsüz Türkiye' manşetiyle taçlandırdılar. Şimdi de buna Gazi Meclis’i alet etmek istiyorlar. Bize sürece nasıl bakıyorsunuz diyorlar? Nasıl bakalım? Kaygıyla bakıyoruz! Derin bir kaygıyla bakıyor, tetikte bekliyoruz. O kaygımızın arkasında da öfke tutuyoruz. Çünkü bizim mensubu olduğumuz Cumhuriyet Türkiyesi dışında bir kaygımız yoktur. Öfkemiz de onu muhafaza ve müdafaa etmek üzerinedir. Çünkü Türkiye’yi yöneten gasp ittifakına karşı onu müdafaa ile yükümlüyüz. Başka bir kaygımız yok. Çünkü bizim, hayat boyu ödeye ödeye bitiremediğimiz diyetlerimiz yok. Bizim mezhebimiz de meşrebimiz de vatanı; diplomasi masalarında arazi ve imar ihalelerine yatıracak kadar geniş değil. Allah’a şükür vatanı sevenlerden olduk, satanlardan değil. Sürece nasıl bakıyoruz? Endişeyle bakıyoruz. Çünkü biz, vatanı için endişe duyanların torunlarıyız. Onlar endişe duymasalardı, o günün sarayı Sevr’den bir zafer devşirecekti. İşgal ordularına yabancı dostlarımız, işgal edilen topraklara da ‘yap-işlet-devret’ diyeceklerdi. Mezhepleri o kadar geniş ki bu kadar aymaz, bu kadar da arsızlar. Vatanı, varaklı salonlara değiş tokuş edecek kadar şuursuzlar. Bu şuursuzluğu bu iktidarın yüzüne her zaman ve her yerde çarpacağız.

''Siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı'nın partisi mi darbe anayasası yerine, sivil anayasa yapacak, öyle mi?''

23 yıllık kısır döngüye yine geldik. Ne zaman bir tıkanıklık olsa ‘Darbe Anayasası kalksın’. Ne güzel. Güzellik yarışmalarındaki temenniler gibi. ‘Dünya’da kardeşlik olsun, her yer orman olsun.' 'Yeni ve sivil bir anayasa gelsin.' Çok güzel kim yapacak bunu? Çeyrek asırlık çürümüşlük ve eskimişlikle tüm milleti 23 senedir boğanlar mı yeni anayasa yapacak? Anayasa’yı askıya alanlar mı anayasa yazacak? Ben başkomutanım diye siyasi partileri tehdit eden Cumhurbaşkanı'nın partisi mi darbe anayasası yerine, sivil anayasa yapacak öyle mi? Buna kargalar bile güler. Biz niyetleri okumuyoruz. Biz gerçekleri haykırıyoruz. Akıllarınca satır aralarına sakladıkları gerçekler bize yetiyor. O satırlarda gizlenenlerin, emsali görülmemiş bir ihaneti tarif ettiğini de biliyoruz. Terör örgütünün aklıyla bir olup, ulus devlet projesini değiştirip üstüne de Türkiye’yi bir etnisiteler cehennemi yapmanın adını 'Barış Süreci' koymuşlar. Bakın, şu laflara bakın, aynıyla okuyorum: ‘19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme geçmesidir’. 

"Siz hepiniz biz tek"

Bir: Onun adı anlık dürtü değil, Vatan aşkıdır. İki: Dar bir kadro değil, Kuvvaımilliyedir. Sizin devlet aklı dediğiniz ingiliz gemisine binen kaçandır. Devamı da var: 'Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş, bugün yine Türkiye Yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır'. Bak hele bak! Hamas’ı Kuvvamilliye ile karşılaştıran tek adama bağlılığın, ulaştığı noktaya bak! Mustafa Kemal’i yalanlayacak kadar, Tabiiyetlerini ispat telaşına düşenlere bak! Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alma cüreti göstermişlerin safsatalarını, milli diriliş mi belledin? Kuvva-i Milliye adına, Mustafa Kemal adına, Kocatepe adına, Sakarya adına, İzmir’in dağlarında açan çiçekler adına, yazıklar olsun! Sana da, sana o metni okutanlara da yazıklar olsun! Yeni Türkiye’yi şimdi daha iyi anladınız mı? Yeni Türkiye, Türkiye’nin inkarıdır. Tarihin, şuurun ve Türklüğün inkarıdır. Selanikli bir yetimin, baba ocağını yitirmiş bir avuç kahramanın ön ayak olduğu Milli Uyanışı, terör örgütüyle kurdukları ittifakla kıyaslayacak kadar şuur yitimi ancak bir tımarhanenin konusudur. TBMM’nin değil. Mustafa Kemal Samsun’a ne için çıkmıştır? Mustafa Kemal’in milli sır diye tarif ettiği şey nedir? Mustafa Kemal’i tahrif ederken, tahkir ettikleri Türklükle giriştikleri savaşı kazanacaklarını zannediyorlar. Ne Türklüğü tanıyabilmişsiniz. Ne de Türk olabilmişsiniz. Ne yazık ki her şey olup, her şeye dönüşüp, bir tek Türk olmayı becerememişsiniz. İşte o yüzden haykırıyorum: Siz hepiniz biz tek!

''Bunlar, Damat Feritlerin yasını tutuyor''

Cumhuriyet, siyaseti, şahısların değil, toplumun meselesi yapmaktır. Cumhuriyet’e olan sadakatimiz bize bir şey emrediyor; siyaseti şahsi komplekslerden kurtarın diyor. Aksi halde bu kompleksli güruhun elinden, cennetimiz Türkiye’yi kurtaramayız. Kadınları, çocukları sapkınların elinden kurtaramayız. Sokakları, caddeleri, çetelerden arındıramayız. Çarşıyı pazarı mafyaların elinden alamayız. Okullarımızı, Türk Düşmanı projelerden temizleyemeyiz. Gençlerimizi, uyuşturucu ve kumar batağından çıkaramayız. Hangi masada hangi senedi imzaladılar bilmiyorum ama, belli ki tahsilatı, uzun zamandır devam ediyor. Bunlar halen bizim, zamanında yırtıp attığımız kapitülasyonların tahsildarlığını yapıyorlar. Bunlar halen, millileştirdiğimiz demiryollarının, madenlerin tahsilatını yapıyorlar. Bunlar, Damat Feritlerin yasını tutuyor, majestelerinin MALAYA gemisinin ardından utanmadan hala gözyaşı döküyorlar!"

(Sürecek) 

Kaynak: ANKA