Haber: Nilgün Hande ÖZTÜRK
(ANKARA) - İsrail, “Yükselen Aslan Operasyonu” ile İran’daki nükleer ve askeri hedefleri vurdu; üst düzey komutanlar ve bilim insanları öldü. İran 100’den fazla İHA ile karşılık verirken, ABD bölgedeki vatandaşlarını uyardı. Türkiye'nin eski Tel Aviv Büyükelçisi ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan, bölgede hızla tırmanan gerilimi, savaş riskini ve yaşanan son gelişmeleri ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Tan, “Bence ABD, bu saldırının arkasında; ancak bu saldırının siyasi sonuçlarının ne olacağını henüz kestiremeyiz. Küresel bir krize dönüşeceğini düşünmüyorum. İran, ABD üslerine saldırırsa ve ABD fiilen İsrail’in yanında yer alırsa bu işten en fazla İran zarar görür, İran da bunu biliyor. Bu durumun, önümüzdeki kısa dönemde Türkiye’ye ağır bir maliyeti olacak” dedi.
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), bugün “Yükselen Aslan Operasyonu” adıyla İran’ın nükleer tesislerine ve askeri hedeflerine yönelik geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Natanz ve İsfahan’daki nükleer merkezler ile Tahran’daki askeri yerleşim yerleri ve Devrim Muhafızları’na ait konutlar hedef alındı. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Salami, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bağheri, nükleer bilim insanları Fereydoon Abbasi ve Mohammad Mehdi Tehranchi’nin yanı sıra üst düzey birçok askeri isim ve altı bilim insanı hayatını kaybetti. Tahran’da birçok bölgede patlamalar ve büyük yıkım yaşanırken, İsrail ülke genelinde hava saldırısı alarmı vererek, olağanüstü hal ilan etti.
İsrail’in saldırısına yanıt olarak İran, İsrail’e doğru 100’den fazla insansız hava aracı (İHA) fırlattı. IDF, bu “saldırıları, çok katmanlı hava savunma sistemleriyle başarıyla engellediğini” açıkladı. İran, “misilleme saldırıların devam edeceğini” belirtirken, İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail’i “şiddetli bir ceza” ile tehdit etti.
ABD, saldırıya dahil olmadığını duyurarak bölgede bulunan vatandaşları için güvenlik uyarısı yayınladı ve büyükelçilik personeline sığınakta kalma emri verdi. Birleşmiş Milletler ve ABD Dışişleri Bakanlığı ise tüm taraflara itidal çağrısı yaparak, bölgedeki gerilimin tırmanmaması gerektiğini vurguladı.
Emekli Washington ve Tel Aviv Büyükelçisi ve CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, ANKA Haber Ajansı’na İsrail’in İran’a yönelik saldırıların, İran’dan beklenen misilleme saldırıları, ABD’nin bilfiil olarak İsrail saldırılarına dahil olup olmayacağı ile Türkiye’nin bölgede yaşanan gelişmelerden ne derece etkileneceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İsrail’in İran’a yönelik saldırısının mutlaka kınanması gerektiğini belirten Tan, şöyle konuştu:
“Bu saldırının siyasi sonuçlarının ne olacağını henüz kestiremeyiz”
“ABD, İran’la bir anlaşma yapmaya çalışıyordu uzun bir süredir. İsrail'in İran’a saldırısı ABD'nin İran'la anlaşmaya varmasını engelledi ve ABD desteği olmadan hatta Trump’ın aksi yöndeki açık uyarısına rağmen gerçekleşti. Bence ABD, bunun her bakımdan arkasındaydı. Ancak bu saldırının siyasi sonuçlarının ne olacağını henüz kestiremeyiz. Tabi İran’ın buna karşılık vermemesi düşünülemez. Gördüğümüz üzere sadece birtakım silahlı insansız hava araçları (SİHA) yolladı. Dolayısıyla şu aşamada İran, herhalde bu saldırının şokunu atlatmakla bir zarar ziyan hesabı yapmakla meşgul.
İsrail ise, yine siyasi askeri liderleri hedef aldı. Bu büyük ve muazzam bir istihbarat da gerektirir. İnsan istihbaratı da var bu işin içinde anlaşılan çünkü İran içerisinde çok etkili MOSSAD. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı’na ve Devrim Muhafızları Komutanı’na, tabiri caizse nokta atışı olacak şekilde saldırılar düzenledi. Bu tür harekatlarda, İsrail açısından ‘hasım görülen ülke olarak’ İran'ın bütün önleyici elektronik sistemlerini de köreltmek gerekir. İsrail’in de bu şekilde bir yol izlediği anlaşılıyor. İran’da balistik füze üreten birtakım tesisler var. Buna göre, İran’ın elinde 2 bin tane balistik füze olduğu düşünülüyor. İsrail’in bu tesisleri de vurduğu anlaşılıyor ki hemen ardından çok kısa sürede İran, bir şey geliştiremedi."
“Suriye’de, hava sahasını ABD ve İsrail kontrol ediyor”
İsrail’in saldırılarda 200 savaş uçağı kullanıldığını açıklamasıyla birlikte Arap medyasında yer alan haberlerde, uçakların İran’a, Suriye’nin hava sahasını kullanarak gittiği belirtildi. İsrail’in İran’a Suriye’nin hava sahasını kullanarak gitmesine ilişkin Tan, “Suriye'de, hava sahasını kontrol eden yönetime bağlı bir mekanizma yok. Orada, hava sahasına ABD ve İsrail hakim. Dolayısıyla Suriye’de, İsrail’in savaş uçaklarının geçişini önleme veya hava sahasını kapatma gibi bir durum olduğunu düşünmüyorum. Bu benim kendi tahminim, bilgiye dayanmıyor” dedi.
“Bu durum, ileriye yönelik olarak İran rejiminde bir zafiyet yaratabilir veya kırılganlığı arttırabilir”
Bu saldırının, İran’da kısa dönemde dayanışma ortamı oluşturacağını ancak uzun döneme bakıldığından İran yönetiminde, “zaafiyet” yaratabileceğini belirten Tan, şunları söyledi:
“İran, 46 yıldır İslam Cumhuriyeti ile yönetiliyor. Orta Doğu’da da İran'ın kendine özgü bir hegemonya kurma amacı da vardı; Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de. Gazze'yi de dolaylı yoldan, yani vekilleri vasıtasıyla, bir anlamda denetim altında tutuyordu. 2020'de Trump'ın birinci başkanlık döneminde, Kudüs Savaşları Komutanı Kasım Süleymani, Bağdat'ta öldürülmüştü ve ABD yapmıştı bunu. Sonrasında da işte bu 7 Ekim saldırısı oldu 2023’te. bu ondan sonra başlayan süreçte Hamas'ı yok etti. Bugün geldiğimiz noktada, artık yani hakikaten büyük bir katliama yol açacak şekilde neredeyse yani soykırıma ulaşacak boyutta bir saldırı düzenliyor İsrail, Gazze’ye.
Ancak bunun yanı sıra İran’ın vekilleri olarak görülen Hamas’ı ve Lübnan Hizbullah’ını da bir nevi yok etti. İran'ın Irak üzerinden Suriye'ye ve Lübnan’a lojistik bir bağlantısı vardı. İran, bir şekilde orada direniş ekseni yaratmıştı. İsrail’in saldırılarıyla, bu eksen kırıldı ve yıkıldı. İran’ın Orta Doğu’daki bütün kolu kanadı kesildi. Bugün şimdi bu saldırı, mutlaka İran halkının bir kısmını ister istemez bir dayanışma duygusu altında toplayacaktır. Ancak bu durum, ileriye yönelik olarak rejimde bir zafiyet de yaratabilir veyahut da rejimdeki bu kırılganlığı arttırabilir.”
“İsrail’in en zayıf noktası nüfusunun azlığıdır”
Namık Tan, İsrail’in yüksek teknolojiye, güçlü istihbarat ve askeri kapasiteye sahip olduğunu vurgularken, ülkenin zayıf yönüne de dikkati çekti. “İsrail’in en zayıf noktası nüfusunun azlığıdır. Bu nedenle insan kaybına ya da nüfusun ülkeden göç etmesine tahammülü yok” diyen Tan, olası bir çatışmanın hem İsrail’in iç dengelerini hem de küresel Yahudi topluluklarının güvenliğini tehdit edebileceğini ifade etti. Tan, bu değerlendirmelerin kendi öngörüsü olduğunu belirterek, “Bu tür saldırılar, yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde Yahudi nüfusun güvenliğini de riske atabilir” dedi.
“Küresel bir krizin çıkacağını zannetmiyorum"
İran, bu saldırı öncesinde, “olası bir saldırı durumunda misilleme olarak bölgedeki ABD üslerini hedef alacaklarına” ilişkin bir açıklama yapmıştı. Bunun üzerine İran’ın, ABD üslerine olası bir saldırısı sonrasında küresel bir krizin olup oluşmayacağı sorulduğunda Tan, şu ifadeleri kullandı:
"Küresel bir krizin çıkacağını zannetmiyorum. Çünkü şu anda Rusya, Ukrayna ile meşgul. Kafkaslar'da ise, Karabağ savaşı bitmiş, yani orada bir ‘çatışmasızlık’ durumu var. Suriye'deki durum malum, yönetim tamamen Hem ABD ve İsrail'in kontrolü altında. Suudi Arabistan, bu işlere karışmıyor. Küresel çapta ekonomik sıkıntıların mevcudiyeti malum. Bir tek Çin var. Çin’in de bugün gelip orada bir angajmana gireceğini zannetmiyorum. Yani bunun küresel bir krize dönüşmesi kolay değil.
Ancak şu var ki İsrail’in saldırılarındaki amaç, nükleer kapasiteye zarar vermek, yok etmekti. İran'ın nükleer tesislerinin çoğu toprak altında ve onları imha edecek silah sistemleri, İsrail'in elinde olmakla beraber bunları taşıyacak uçaklar ABD’de. O yüzden tamam bir takım zararlar veriyorlar şu anda ancak İran, ABD üslerine saldırırsa ve ABD fiilen İsrail’in yanında yer alırsa bu işten en fazla İran zarar görür, İran da bunu biliyor."
“Bu saldırı, görüşme sürecinin de tabii tamamen ortadan kalkmasına yol açtı”
İran ve ABD arasındaki nükleer programa ilişkin görüşmeler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Tan, “Bu saldırı, görüşme sürecinin de tabii tamamen ortadan kalkmasına yol açtı. Fakat netice itibariyle ABD, şu anda bir bir nevi gözdağı da vermiş oldu. ‘Yani bak durum, budur. Ben İsrail’in yanında yer almadım, uzak duruyorum bu işe. Ama sen de bir an önce otur masaya. Gel oturalım şu işi çözelim. Senden istediğim bu uranyum zenginleştirmesinden vazgeç. Silah üretiminden o programlarından vazgeç’ şeklinde” dedi.
“Bu durumun, önümüzdeki kısa dönemde hakikaten Türkiye’ye ağır bir maliyeti olacak”
Türkiye’nin Orta Doğu’da yaşanan son gelişmelerden nasıl etkileneceğine ilişkin olarak Tan, “Şimdi petrolün varili, 75 dolarda değil; birden yükseldi ve durmadı orada. 100'e ulaştı; hatta geçti diyorlar. Bu durumun, önümüzdeki kısa dönemde hakikaten bize ağır bir maliyeti olacak. İkincisi, şu aşamada, silah sistemlerimizin hepsinin yenilenmesi sürecini yaşıyoruz. Orada herhangi bir istikrarsızlık halinde hakikaten zorlanacağız demektir” dedi.