(İSTANBUL) 19 Mart operasyonuyla tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mesajı, “Avrupa Günü” resepsiyonunda okundu. İmamoğlu, mesajında, “Popülist liderler, kendi politik gündemlerine uğruna, hemen hiçbir şeyi manipüle etmekten kaçınmıyorlar” dedi. İmamoğlu, operasyon günlerine ilişkin de “Yıllardır yürüttüğümüz yerel yönetim anlayışı, halkı dışlamayan, ötekileştirmeyen, kapsayıcı yönetişime, yönetmeye dayalı bir vizyon sundu. Biz bu vizyonu hayata geçirdikçe, Türkiye'ye yaymaya çabaladıkça, üzerimizdeki baskılar arttı. Biliyorsunuz ki 19 Mart sabahı evim, yüzlerce polis tarafından kuşatıldı. Siyasi güdümlü, hukuki mesnetten yoksun suçlamalarla tutuklandım. Belediyemiz abluka altına, çalışma arkadaşlarım gözaltına alındı. Ancak halkımız, bu siyasi operasyon karşısında sessiz kalmadı.” ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Ossowski ev sahipliğinde Beşiktaş'ta  “Avrupa Günü” resepsiyonu düzenlendi. 19 Mart operasyonuyla gözaltına alınıp bir süre tutuklanan, ardından serbest bırakılan ve sonrasında haklarında "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçundan 6’şar aydan 3’er yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 7 gazetecinin özel davetli olduğu resepsiyonda ilk konuşmayı Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Ossowski yaptı. Ossowski’nin ardından konuşan İBB Başkanvekili Nuri Aslan da TBB ve İBB Başkanı, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun mesajını uluslararası camiayla paylaştı.

“Otoriterleşme dalgası, ortak değerleri ve hak temelli uluslararası düzeni de erozyona uğratıyor”

İmamoğlu, Aslan aracılığıyla paylaştığı mesajında şunları söyledi:

“Geçen yıl birlikte ev sahipliği yaptığımız Avrupa Günü’nün tersine, bugün fiziksel olarak aranızda olamıyorum. Ancak bizleri buluşturan demokratik değerlere olan ortak inancımıza verdiğim güçlü desteği ifade etmek adına, bu özel günde sizlere bir mesaj yollamak istedim. İstanbul, Avrupa’nın kültürel başkentlerinden biri olarak, iki kıtayı birleştiren eşsiz konumuyla, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de Avrupa'nın çoğulcu ve açık toplum vizyonunun önemli bir simgesidir. Bizi üç kere seçen halkın iradesi sayesinde 2019 yılında göreve gelen sosyal demokrat belediyemiz, bu vizyonu katılımcı ve kapsayıcı bir yerel yönetim anlayışıyla, yorulmadan hayata geçirmeye kararlıdır. Bugün dünyanın ve Avrupa’nın pek çok bölgesinde yaşanan demokratik gerilemeler, sadece temel hak ve özgürlükleri hedef almıyor; uluslararası ilişkilerin de zeminini sarsıyor. Otoriterleşme dalgası, demokratik kurumları zayıflatmakla kalmıyor; ortak değerleri ve hak temelli uluslararası düzeni de erozyona uğratıyor.

“Popülist liderler, kendi politik gündemlerine uğruna, hemen hiçbir şeyi manipüle etmekten kaçınmıyor”

Popülist liderler, kendi politik gündemlerine uğruna, hemen hiçbir şeyi manipüle etmekten kaçınmıyorlar. Ukrayna ve Gazze’de yaşanan büyük kayıplar, acı ve yıkımın ardından barış girişimlerinin yeniden başladığına tanıklık ediyoruz. Türkiye'de ise, ülkemizin en sancılı meselelerinden biriyle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Haftanın başında, terör örgütü PKK, silah bıraktığını ve kendini lağvettiğini açıkladı. Ancak unutmayalım ki, silahların susması, tek başına barış anlamına gelmez. Ateşkeslerin arkasında sosyal adalet, onurlu bir yaşam ve demokratik bir düzen olmazsa; temel haklar ve özgürlükler güvence altına alınmaz, eşit yurttaşlık ve toplumsal katılım sağlanmazsa, silahlar bir gün daha da yüksek sesle dönebilir. Adil bir toplumsal ve siyasi düzen kurulmadan, kalıcı barışa ulaşmak mümkün değildir. Dolayısıyla, bu çerçevede kilit bir noktayı vurgulamak isterim: Kürt meselesi konusunda hayati öneme sahip bir süreç, iktidarın yapmak istediği gibi, az sayıdaki siyasetçinin kapalı kapılar ardında yürüteceği görüşmelerle yönetilemez. Günü kurtarmayı amaçlayan, kısa vadeli ve dar siyasi hesaplarla ve sorunun bölgesel boyutu göz ardı edilerek, sonuca ulaşılamaz.

“Lozan” mesajları

Bu vesile ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu metinlerinden birini oluşturan Lozan Antlaşması’na da değinmek istiyorum. Demokratik Cumhuriyetimizin temeli olan Lozan'da, Türkiye'nin içinde her yurttaşın başı dik, onurlu ve özgür bir biçimde, kendi kimliğiyle yaşayabileceği dünyaya ilan edilmiştir. Lozan Konferansı, aynı zamanda savaştan yeni çıkmış ve barışı öncelemiş Türkiye’nin büyük bir diplomatik zaferidir ve her yurttaşımız bu zaferle haklı bir gurur duyar, duymalıdır. Şunun altını çizmeliyim ki; Türkiye için her zaman öncelik, ‘yurtta ve dünyada barış’ ilkesidir. Bu ilke, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bize mirasıdır. Lozan Antlaşması da işte Avrupa ile eşitlik, bağımsızlık ve barışa dayanan ilişkilerin başlangıç noktasıdır. İstanbul'da da 100 yılı aşan bu demokrasi mirasını ve kapsayıcılığı koruyan politikalar izledik.

“Halkımız, bu siyasi operasyon karşısında sessiz kalmadı”

Yıllardır yürüttüğümüz yerel yönetim anlayışı, halkı dışlamayan, ötekileştirmeyen, kapsayıcı yönetişime, yönetmeye dayalı bir vizyon sundu. Biz bu vizyonu hayata geçirdikçe, Türkiye'ye yaymaya çabaladıkça, üzerimizdeki baskılar arttı.  Biliyorsunuz ki 19 Mart sabahı evim, yüzlerce polis tarafından kuşatıldı. Siyasi güdümlü, hukuki mesnetten yoksun suçlamalarla tutuklandım. Belediyemiz abluka altına, çalışma arkadaşlarım gözaltına alındı. Ancak halkımız, bu siyasi operasyon karşısında sessiz kalmadı. Üniversite öğrencilerinden kadınlara, gençlerden emeklilere milyonlarca insan, tüm engellemelere karşı demokratik protesto hakkını kullandı. Bu konuda açıklamalar yapan, dayanışma gösteren Avrupalı liderlere, parlamento üyelerine ve özellikle belediye başkanı dostlarıma teşekkür ediyorum. Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri günübirlik çıkarlarla değil, uzun vadeli bir vizyonla şekillenmelidir.

“Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne bağlı bir Türkiye, Avrupa’nın güvenliği ve ortak geleceği için vazgeçilmezdir”

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, Türkiye'nin yerinin demokratik, çoğulcu, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı ülkelerin arasında olduğuna inanıyoruz. AB ile ilişkilerin sadece teknik alanlarda değil, değerler ve ilkeler temelinde ve kurumsal düzeyde yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne bağlı bir Türkiye, Avrupa’nın güvenliği ve ortak geleceği için vazgeçilmezdir. Bu ilişkinin göç-güvenlik-mali destek üçgeni arasına sıkışması ya da bazı üye ülkelerin iç gündemlerine tutsak olması, her iki tarafa da zarar verir. Avrupa Gününüzü kutlar, katılımınız için teşekkür ederim.”

Kaynak: ANKA