(TBMM) - CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, CHP'li belediyelere yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan belediye başkanları ve belediye bürokratlarının sağlık kontrolüne götürülme görüntülerini eleştirerek, "Bizim arkadaşlarımızı tek sıra halinde kollarına ikişer tane polis takarak adeta itibar suikastine uğratan ahlakı biliyoruz. Biz o ahlaka daha evvel 12 Eylül cuntası zamanında tanık olduk. Aynı ahlak Ergenekon’da, aynı ahlak KCK’da, aynı ahlak şimdi İBB’de etkin. CHP’nin yükselen, etkin muhalefetinden korktuğu için AKP haka dansı yapıyor. Azıcık mertliğiniz varsa siz çıkın karşımıza, siyaseti dizayn edelim, beraber bir yarışa girelim" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu. TBMM Genel Kurulu'nda sabaha karşı kabul edilen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin Günaydın, dün TBMM Başkanlığı seçimlerinin ardından infaz düzenlemesinin aynı gece geçirilmesini, muhalefete yönelik bir dayatma olarak nitelendirdi. Günaydın, "Türkiye’de 300 bin cezaevi, tutuklu ve hükümlü kapasitesi olmasına rağmen cezaevlerinde 415 bin kişi kalıyor. Devlet 115 bin tutuklu ve hükümlüye yatacak yer gösteremiyor. Bu bir skandaldır" ifadelerini kullandı.
"8 madde, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere tüm muhalefetin birleşik ve etkin çalışması sonucunda paketten çıkartıldı"
AK Parti'nin ilk dönemlerinde 74 bin kapasiteye karşılık olarak 60 bin hükümlü ve tutuklunun olduğunu kaydeden Günaydın, "22 yılda bu 60 bin tutuklu sayısı 460 bine çıkmış. Artık cezaevi yetiştiremiyorlar ve zaten sorun yeni cezaevi yapılarak çözülemeyecek bir sorun değil. Türkiye’de nasıl bir ceza hukuku uygulanıyor? Türkiye’nin siyasi ve ekonomik koşulları nedir? Suçu yaratan altyapı nasıl ortaya çıkıyor? Bunları çözmeden Türkiye’de bu meseleleri halletmek mümkün değildir" şeklinde konuştu. Günaydın, şunları söyledi:
"AKP uzun zamandır kapalı kapılar ardından pazarlıklar yaptıktan sonra anlaşamayarak kuşa döndürdüğü bir infaz düzenlemesini, TBMM’de 30 madde haline getirdi. Örneğin, salıverilme bekleyen hükümlü ve tutukluya yeni bir şey söylemiyordu. Covid düzenlemesi, 31 Temmuz yasası nedeniyle son derece haksız uygulamalara karşı karşıya kalan yurttaşlarımıza ilişkin bir tek cümle içermiyordu. Dolayısıyla grup başkanvekilleri olarak hem son derece sakıncalı bulunan kimi içeriklerinin çıkartılması hem de aynı zamanda eklenmesi gereken şeylerin sağlıklı bir müzakere ortamında eklenmesi için gerekli gayretleri gösterdik. 30 maddelik düzenlemenin 8 maddesi, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere tüm muhalefetin birleşik ve etkin çalışması sonucunda paketten çıkartıldı. Peki, nedir çıkarılan maddeler?
"Cezaları daha çok arttırmak mı gerekiyor, yoksa burayı daha demokratik, daha adil bir şekilde düzenlemek mi gerekiyor?"
'Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması' suçunun kapsamının genişletilip cezasının arttırılmasına yönelik 12. madde kapsamdan çıkartıldı. Biz, genel güvenlik diye ucu açık, takdir yetkisinin nerelere evrilebildiğini ve muhaliflerin nasıl bu torbaya sokulabildiğini gördük. Cezaları daha çok arttırmak mı gerekiyor, yoksa burayı daha demokratik, daha adil bir şekilde düzenlemek mi gerekiyor? ‘Ulaşım araçlarının kaçırılması ve alıkonulması suçunun yeniden düzenlenmesi', ‘genel güvenliği kasten tehlikeye sokulması’ suçunun insanların toplu olarak bulunduğu yerlerde işlenmesi halinde seri muhakeme usulü yerine genel muhakeme usulünün uygulanması, yani 14. ve 15. maddeler… Düşünün ki bir mitingde veya gösteri yürüyüşünde bir aracın geçmesine engel olunduğu iddiasıyla ya da örneğin soğan fiyatlarını protesto eden üreticinin o soğanı sokağa dökmesi suretiyle ulaşım araçlarının engellenmesi üzerinden bir suç tipi yaratılıyor ve kasten işlenmiş suçlarla, aslında takdirin bile olmadığı bir durum aynı torbaya sokuluyor. Bu kabul edilebilir bir şey değildi. 14 ve 15. maddeler kapsamdan çıkarıldı.
"AKP'nin beceriksizliği, kastı ve önyargıları nedeniyle içeride kalan yüz binlerce insana da ve onların ailelerine de sabır diliyorum"
Çocuk hükümlülere yönelik özel düzenlemeler dünyanın her yerinde vardır. Önemli olan çocuğun suça yönelmesini engellemektir. Burada dengeli bir tutum almak önemlidir. Hem çocukları suçtan uzak tutmak hem çocuğun suç işlemesini engellemek, suç işleyen çocuğun hapishanelerde daha büyük bir suça yönelmesi yerine ıslah olmasını sağlamaktır. Buna yönelik bir düzenleme getirmek gerekirken, 16. ve 17. maddede tam tersine düzenlemeler yapıyorlardı. Bunu da kapsamdan çıkarttık. Nihayet, Bilgi Teknolojileri Başkanı’na re’sen erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkartılması yetkisi… Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen bir kez daha önümüze bir kanun olarak getirildi. 23, 24 ve 25. maddelerde düzenlenen bu yetkiler kapsamdan çıkartıldı. Bu maddeler kanunda olmayacak.
Cumhuriyet Halk Partisi, tıpkı etki ajanlığı gibi, tıpkı kadının soyadı gibi böylesine önemli çalışmaları Meclis'te gerçekleştirerek adeta AKP'nin toplum ve kamu yararına olmayan, aleyhe olacak düzenlemeleri geçirmesini engelliyor ve buna izin vermiyor. Bütün bunlara rağmen, dün akşam itibarıyla Meclis'ten geçen ve muhtemelen bu gece Resmî Gazete'de yayımlanacak olan infaz düzenlemesinden yararlanacak 19 bin hükümlü ve tutuklu için iyi bir bayram dilerim. Ancak bundan yararlanamayan, AKP'nin beceriksizliği, kastı ve önyargıları nedeniyle, Anayasa'daki eşitlik ilkesine uygun davranmaması nedeniyle, o örgüt senin bu örgüt benim tartışması nedeniyle, içeride kalan yüz binlerce insana da ve onların ailelerine de sabır diliyorum. Buna Covid hükümlüleri de dahildir.
"Anayasa Mahkemesi, AKP'nin yarattığı bu soygun düzenine zamanında yürürlüğü durdurma kararı vermeyerek sen de ortak oldun"
Dün gece Anayasa Mahkemesi çok önemli bir iptal kararı verdi. Bu iptal kararıyla, adeta Kur Korumalı Mevduat uygulaması nedeniyle kamu maliyesinin boşaltılması uygulamasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Neydi Kur Korumalı Mevduat? Yani AKP'nin icat ettiği, bilime ve akla aykırı ekonomi politikaları çerçevesinde, Nebati 'gözlerime bak' derken Türkiye 1.4 trilyon TL, başka bir deyişle 60 milyar doları Kur Korumalı Mevduat hanesinde kaybetti. Bu, bizlerin, dar gelirli yurttaşların vergileriyle rantiyecilerin fonlanmasıdır.
Şimdi Anayasa Mahkemesi diyor ki; 'Hazine, Merkez Bankası'na Kur Korumalı Mevduat'ı desteklemek için para aktaramaz. Bunun usullerini Cumhurbaşkanı tek başına belirleyemez.' Soralım, biz bu kanun için ne zaman Anayasa Mahkemesi’ne gitmişiz? 18 Mart 2022’de. Peki, Anayasa Mahkemesi iptal kararını ne zaman vermiş? 6 Mart 2025’te. Sonra bu 6 Mart’ta verilen karar, Resmî Gazete’de 3 ay sonra yayımlanmış. Bununla da yetinmemiş, Anayasa Mahkemesi, yürürlüğünü de dokuz ay ileriye bırakmış. Böylece, bizim başvurumuzdan iki yıl sonra yürürlüğe girecek bir iptal kararı vermiş. 2022’de, 2023’te bu kararı verseydi, hatta on yıldır vermediği yürürlüğü durdurma kararını verseydi Türkiye bu 60 milyar doları kaybetmeyecekti.
Şimdi, adeta 2026’nın başında yürürlüğe girecek bu düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümeyecek ve aynı zamanda da atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş olacak. Dolayısıyla, ey Anayasa Mahkemesi, sana buradan seslenmek istiyorum: AKP'nin yarattığı bu soygun düzenine zamanında yürürlüğü durdurma kararı vermeyerek, iptal kararını yıllarca öteleyerek sen de maalesef ortak oldun. Ha denilebilir ki Anayasa Mahkemesi bu kararı verseydi AKP buna uyacak mıydı? Arkadaşlar, bırakın da siyaset onun koşullarını belirlesin. En azından Anayasa Mahkemesi bu işe seyirci kalarak ortak olmasın. Güzel ve yalnız ülkem böyle soyuluyor. Kur Korumalı Mevduat'ta 60 milyar dolar kaybettik. Ekrem İmamoğlu tutuklanınca 60 milyar doları bu memleket bir kere daha AKP üzerinden yaktı. Böylece 120 milyar dolar buharlaştı, havaya uçtu. Bu 120 milyar doların yapabileceği çok şey vardı.
Tabii bu 120 milyar dolarla tarım dizayn edilebilirdi. 22 bin liraya inim inim inletilen ve ara zam vermemek için direndiğin milyonlarca asgari ücretli ve asgari ücretin de altında maaş alan milyonlarca emekli maalesef bayrama buruk giriyor. 4 bin TL’lik bayram ikramiyesi ile torununa bir hediye alamayan emekliyi maalesef bu yaşlarda bu duruma AKP iktidarı sokmuştur.
"Adı B ile başlayan Beşiktaş Belediyesi’nde hırsız ve rüşvetçi ama adı B ile başlayan Başakşehir Belediyesi’nde pürüpak"
An itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yanında; Esenyurt, Beşiktaş, Beykoz, Şişli, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Gazi Osman Paşa, Avcılar, Adana, Ceyhan ve Seyhan belediye başkanlarımız tutuklu. Neden tutuklandılar arkadaşlar? Çünkü İhsan Aktaş diyor ki, 'Ben bu belediyelerle iş yaptım. Bu belediyeler benden ihale almak için araba istediler, para istediler' Peki İhsan Aktaş, CHP’li belediyelerin dışında başka belediyelerle iş yaptı mı acaba? Evet. Bakıyorsunuz Trabzon Büyükşehir ile iş yapmış, Kahramanmaraş Büyükşehir ile iş yapmış, Isparta İl Belediyesi ile ve Elazığ İl Belediyesi ile iş yapmış. Elazığ Belediye Başkanı bundan dolayı 'Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına' yönelik karar aldı.
Şimdi ben size bir plaka göstereceğim, bir araç göstereceğim: Bu 32 AK 111. Bu, İhsan Aktaş’ın Isparta Belediye Başkanı’na armağan ettiği ve halen Isparta İl Belediye Başkanı’nın kullandığı Audi A8 Long araç. Şimdi bu bir rüşvet suçu olmuyor, bu ihaleye fesat karıştırma olmuyor. Ama mesele CHP’li belediyelere gelince İhsan Aktaş birdenbire rüşvet dağıtan, ihaleye fesat karıştırılmasına vesile olan bir adam oluyor. Bir kişi düşünün ki, adı B ile başlayan Beşiktaş Belediyesi’nde hırsız ve rüşvetçi ama adı B ile başlayan Bahçelievler ve Başakşehir Belediyesi’nde pürüpak. Yargıtay’la çalışırken, Meclis’le çalışırken, İl Özel İdareleriyle, hastaneleriyle, Dahiliye’yle, kamu kurumlarıyla, Türk Hava Yolları’yla çalışırken aynı İhsan Aktaş pürüpak.
"CHP’nin etkin muhalefetinden korktuğu için AKP haka dansı yapıyor"
Ben sizlere sesleniyorum: Amacınızı biliyoruz. Bizim arkadaşlarımızı tek sıra halinde kollarına ikişer tane polis takarak adeta itibar suikastine uğratan ahlakı biliyoruz. Biz o ahlaka daha evvel 12 Eylül Cuntası zamanında tanık olduk. Aynı ahlak Ergenekon’da, aynı ahlak KCK’da, aynı ahlak şimdi İBB’de etkin. Arkadaşlarımızın onuru onurumuzdur. Bunu altını çizerek söyleyelim. Ve buradan da AKP’ye söyleyelim: Yaptığınız haka dansı nedir? Avustralya’da yerliler, vahşi hayvanlardan korktukları için onlara acayip hareketler yaparak onları korkutmaya çalışırlar.
İşte CHP’nin yükselen, CHP’nin etkin muhalefetinden korktuğu için AKP haka dansı yapıyor. Ama söyleyeyim size, adliye koridorlarının arkasına saklanmaktan, emniyetin nezarethanelerinden siyaseti dizayn etmeye çalışmaktan vazgeçin. Çıkın karşımıza. Karşımıza memleketin kolluk kuvvetini ve araçsallaştırmış yargıyı çıkartmayın. Azıcık mertliğiniz varsa siz çıkın karşımıza, siyaseti dizayn edelim, beraber bir yarışa girelim. Demokratik bir yarış olsun, memleket ayırsın kim haklı kim haksız. Vatandaşın alamadığınız rızasını böyle operasyonlarla, böyle alçak itibar suikastlarıyla geri kazanamazsınız. Hiçbir CHP’liyi de yıldıramazsınız. Buradan da bunun açıkça ifadesini ve deklarasyonunu sizlere yapayım."
CHP’li Günaydın, infaz paketinden çıkarılan maddelerin tekrar TBMM gündemine gelip gelmeyeceği sorusu üzerine şunları ifade etti:
“Bu düzenlemelerle ilgili bize Mevzuat Genel Müdürünü getirdiler, Mevzuat Genel Müdürü bir şeyler anlattı. Ben de onlara dedim ki: Bu anlatımınız Meclis Genel Kurulu'na gelmiş, Genel Kurul ara verirken mi yapılmalı yoksa komisyona inmeden siyasal partilere bilgilendirme mi yapmalısınız? Çok samimiyetle söylüyorum. Bunların içerisinde karşılıklı konuşmayla birbirimizi ikna edebileceğimiz hususlar olabilir ama son gün dayatmayla bunları geçireceksiniz diye bir şey olmaz. Dolayısıyla geri çekildi. Geri çekmenin anlamı şudur: Biz bunu olgunlaştırmadan getirdik ve muhalefet bunu itti. Yarın gelirse yarın aynı muameleyi görürler. Ama getirip de burada bir müzakere ortamı açarlarsa ve bizi ikna edebilecek bir demokratik adil düzenleme olur ise bunlarda bir sorun olmaz.”