Haber: Ahmet ÜN – Kamera: İsmet MİKAİLOĞULLARI

(DİYARBAKIR) - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD)  Genel Başkanı Burhan Özdemir, Diyarbakır’da düzenlenen ''Terörsüz Türkiye Vizyonuna Destek'' toplantısında yaptığı çağrıda, “MÜSİAD olarak bir sorumluluk üstleniyor ve buradan tüm Türkiye’ye bir çağrıda bulunuyoruz, başta iş dünyamızın diğer kıymetli çatı kuruluşları olmak üzere, tüm sivil toplum örgütlerimize, sendikalarımıza, odalarımıza sesleniyoruz, gelin, terörsüz Türkiye vizyonunu sadece izleyenler olmayalım. Gelin, bu vizyonun mimarı, birer ihya neferi olalım. Gelin, bu tarihi sorumluluğu birlikte omuzlayalım” dedi.

MÜSİAD Yönetim Kurulu’nun yeni dönem üyeleri ve Türkiye genelindeki 84 şube ve temsilciğin başkanlarının katılımıyla Diyarbakır’da “Terörsüz Türkiye Vizyonuna Destek” toplantısı düzenlendi. Toplantının açış konuşmasına yapan MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, yeni çözüm süreci ve bölgenin ekonomik gelişmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Türkiye’nin terörle mücadele sürecine ilişkin konuşan Özdemir, “Türkiye, yarım asra yakın bir süredir sadece bir güvenlik sorunuyla değil; birliğimizi, dirliğimizi, kardeşlik hukukumuzu ve ortak geleceğimizi dinamitleyen bir fitneyle mücadele etti. Bu kirli mücadele, toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizin canını bizden almakla kalmadı; aynı zamanda bu bereketli coğrafyanın kalkınma umutlarını, milletimizin refah hayallerini ve en acısı, ciğerparelerimiz olan çocuklarımızın geleceğini de hedef aldı. Fakat hamdolsun bugün, milletimizin sarsılmaz feraseti, devletimizin dirayeti, güvenlik güçlerimizin emsalsiz fedakarlığı ve bölgemizde yükselen o güçlü sağduyu sayesinde tarihi bir kavşağı geride bırakıyoruz. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini lağvetmesi, yalnızca bir örgütün tükenişi değil, asırlardır ilmek ilmek ördüğümüz kardeşliğimizin, akrabalığımızın, yoldaşlığımızın yeniden dirilişinin de müjdesidir.

''Biz, kaderi bir, kıblesi bir, tarihi bir milletiz''

Unutmayalım biz tek bir milletiz. Bu necip halk, bu topraklarda bin yıldır sadece komşu olmadı. Birbirine kız verdi, oğul aldı; dünür oldu, kirve oldu. Hepsinden öte, aynı safta can yoldaşı oldu. Aynı sofra etrafında halkalandı, aynı taziyede omuz verdi, aynı hilal uğruna birlikte şehadete yürüdü. Biz, kaderi bir, kıblesi bir, tarihi bir milletiz. Aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanlar, bizim medeniyetimizin harcını karan bu bağların derinliğini ve kudretini asla anlayamadılar. İşte bugün terörün bitişi, bu kardeşliği hedef alan karanlık senaryoların da ebediyen çöküşüdür. Elbette bu son, kendiliğinden gelmedi. Bu başarı; Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tecelli eden siyasi iradenin, devlet aklının sabırlı ve kararlı stratejisinin, toplumumuzun vicdan sahibi kanaat önderlerinin gayretlerinin ve en önemlisi, bu aziz milletin bir bütün olarak gösterdiği metanetin ortak eseridir. Bu zafer, tek bir kesimin değil, 85 milyonun tamamının ortak zaferidir.''

''Bugüne dek harcanan kaynaklarla, bu topraklara yüzlerce GAP ayarında proje inşa edebilir’

Türkiye’nin terörle mücadelede harcanan kaynaklara da değinen Özdemir, bugüne dek harcanan kaynaklarla, bölgede yüzlerce GAP ayarında proje inşa edilebileceğini söyledi. Terörle mücadelede 2 trilyon doların harcandığını hatırlatan Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu ihanet şebekesi olmasaydı, bugün Türkiye nerede olurdu? Hesaplar ortada. Ülkemizin bu mücadelede doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı kaynak 2 trilyon doları aşıyor. Bu rakam, basit bir ekonomik maliyet değil; ertelenen hayallerin, gasp edilen umutların, Cizre’deki, Yüksekova’daki tarlasına tohum yerine korku ekmek zorunda kalan çiftçinin ahının bedelidir. Bu rakam, o bereketli topraklardan fışkıracak zenginliğin, sadece bölge insanının değil, bütün bir milletin sofrasından çalınması demektir. Urfa’ya sınır Gaziantep şehrimiz gelişmişlik düzeyinde ilk 30 da iken hemen ötesinde ne olmuştur ki Urfa ilk 60’a bile girememiştir. Düşünün, bugüne dek harcanan kaynaklarla, bu topraklara yüzlerce GAP ayarında proje inşa edebilir; Fırat'ın ve Dicle'nin bereketini sadece tarlalara değil, fabrikalara ve yeni istihdam kapılarına dönüştürebilirdik. Bugün ülkemizin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası 3 trilyon doları aşabilir, kişi başı milli gelirimiz ise 30.000 dolar seviyesinin üzerine çıkabilir, ülkemizi harcanan bu devasa kaynakla dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına taşıyabilirdik. Bu analiz, bir karamsarlık vesikası değildir. Aksine bu tablo, Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki en büyük büyüme hamlesinin başlangıç noktasını, en büyük saklı hazinesinin yerini işaret eden bir yol haritasıdır.'' 

''Bölge, ülke ekonomisinin genelinden stratejik bir kopuş yaşamaktadır''

''Peki, bu ağır maliyetin ardından bölgenin mevcut fotoğrafı nedir? Rakamlar, bize hem yaraların derinliğini hem de potansiyelin büyüklüğünü net bir şekilde gösteriyor'' diyen Özdemir, ''Bölge, ülke ekonomisinin genelinden stratejik bir kopuş yaşamaktadır. Ürettiğimiz her 100 liralık milli gelirin neredeyse sadece 5 lirası bu topraklardan çıkarken; sanayi üretimindeki payı yüzde 3’ün, ihracattaki payı ise yüzde 1,4’ün altına inmiştir. Bu, bölgenin üretim omurgasının zayıfladığını ve küresel rekabetten fiilen tecrit olduğunu göstermektedir. Bu tablo, bir kader değil, çözülmesi gereken yapısal bir sorundur” dedi.

''Artık bekleme değil, şaha kalkma vaktidir''

Bölgenin en büyük ikilemi bereket ve atalet paradoksu olduğuna dikkati çeken Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu topraklar, Mezopotamya’nın kalbinde yer almasına rağmen, tarımsal üretimdeki payı potansiyelinin çok altında, yüzde 13 seviyesinde kalmıştır. Daha da önemlisi, bölgemiz paha biçilmez bir genç nüfus hazinesine sahipken, bu demografik fırsat, istihdam kapılarının darlığı nedeniyle bir göç ve işsizlik sarmalına dönüşmektedir. Ülke genelinde işsizlik yüzde 9-10 seviyesindeyken, bu illerimizde oranın yüzde 25’lere tırmanması, her dört gencimizden birinin umudunun ötelenmesi demektir. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Artık bekleme değil, şaha kalkma vaktidir! Bu devasa kaynağı, teröre karşı savunmada değil, kalkınma için taarruzda kullanma vakti gelmiştir. Biz bu tabloya bir kayıp olarak değil, doldurulmayı bekleyen devasa bir potansiyel, uyandırılmayı bekleyen bir cevher olarak bakıyoruz.''

‘Gelin, bu vizyonun mimarı, birer ihya neferi olalım’

Bu yeni dönemde Türkiye, yegane gücünü yine kendi evlatlarından, yani Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Laz’ıyla tek yürek olmuş aziz milletinden alacaktır. İşte bu tarihi dönemeçte, MÜSİAD olarak bir sorumluluk üstleniyor ve buradan tüm Türkiye’ye bir çağrıda bulunuyoruz, başta iş dünyamızın diğer kıymetli çatı kuruluşları olmak üzere, tüm sivil toplum örgütlerimize, sendikalarımıza, odalarımıza sesleniyoruz, gelin, terörsüz Türkiye vizyonunu sadece izleyenler olmayalım. Gelin, bu vizyonun mimarı, birer ihya neferi olalım. Gelin, bu tarihi sorumluluğu birlikte omuzlayalım.''

“MÜSİAD olarak, bu sürecin sivil hayattaki en büyük takipçisi ve destekçisi olmaya devam edeceğiz”

MÜSİAD olarak üzerlerini düşeni yapmaya hazır ve ilk adımı buradan attıklarını dile getiren Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:

''Vakit kaybetmeden bölgedeki şubelerimizle birlikte, ekonomik ve sosyal kalkınma için özel bir çalışma grubu kuracağız ve bugünden itibaren sahada olacağız. Bölge illerdeki tüm Ticaret ve Sanayi Odalarıyla, Organize Sanayi Bölgeleriyle ve Tarım Kooperatifleriyle yakın ilişkiler tesis ederek sanayi ve tarım alanında kalkınma adına hızla sonuca gidebileceğimiz alanları belirleyeceğiz. MÜSİAD bünyesinde kurduğumuz Müstakil Girişim Sermayesi Fonu ile bölge özelinde girişimcilik ekosistemine destek vereceğiz. Bölgenin potansiyel arz eden ve kalkınmasında lokomotif etkisi yapacağına inandığımız tarım, turizm ve ticaret başta olmak üzere öncelikli sektörlere ilişkin 16 sektör kurulumuz iş geliştirme çalışmalarına başlayacaktır. Bölgenin en büyük gücü olacak gençlerin istihdamını sağlamak ve eleman ihtiyacı duyulan sektörlere ilişkin meslek liselerini merkeze alarak, bölge şubelerimizle beraber hamilik programları tasarlayacağız. Bu bölgelerdeki her bir yatırım, her bir fabrika bacası, sadece bir istihdam kapısı değil; aynı zamanda birliğimize ve kardeşliğimize vurulmuş bir mühür olacaktır. Son olarak tekrar vurgulamak isterim ki, bu süreç bir son değil, şerefli bir yeniden başlangıçtır. Bu süreçte sorumluluk üstlenen tüm tarafların, milletimize verdikleri söze sadık kalacaklarına ve bu topraklara huzurdan başka bir vaatte bulunmayacaklarına olan inancımız tamdır. Biz MÜSİAD olarak, bu sürecin sivil hayattaki en büyük takipçisi ve destekçisi olmaya devam edeceğiz.''

Kaynak: ANKA