DEM Parti Meclisi (PM), yeni süreci ve siyasal gelişmeleri değerlendirmek üzere Genel Merkezde toplandı. Toplantı öncesi açıklama yapan Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:

“Ya kriz kaos devam edecek ya da selamet yolu içerisinde Türkiye barışını sağlayarak doğru bir rotada yol alacağız”

“Dünyada, Orta Doğu'daki gelişmeler yakıcı bir şekilde devam ediyor. Artık görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçeklik var. Yeni bir dünya kuruluyor. Yeni bir Orta Doğu kuruluyor. 2025'in ortasına yaklaşırken hem küresel siyaset hem Orta Doğu kendisine yeni bir rota arıyor. Ukrayna savaştan yanıyor. Gazze İsrail saldırılarıyla kanıyor. Irak belirsiz, Suriye paramparça. İsrail'in saldırıları ve güvenlik politikalarıyla belirsiz. Orta Doğu körfez ülkelerinin öncülüğünde savaşla dizayn ediliyor. Eski ittifaklar birer birer çöküyor. Yeni ittifaklar kuruluyor. Yeni diplomasi ve yeni güvenlik arayışları devam ediyor. Bu yeni dönemin tabii ki merkezinde enerji koridorları ve güç dengeleri var. Orta Doğu'da dönüşmeyen artık ayakta kalmayacak gibi bir tablo var. Katı olan her şey de buharlaşacak gibi duruyor. Gerçekliği bence iyi görmek gerekiyor. PKK'nın tarihi dönüşüm kararı aslında bu küresel rüzgarı okumanın bir ürünüdür. Türkiye'de hem dünya hem de bölgedeki yaşanan jeopolitik fırtınalarda kendisine yeni bir yol, yeni bir rota çıkmaya çalışıyor ve işte tam bu noktada önümüzde iki yol var. Ya kriz kaos devam edecek ya da selamet yolu içerisinde Türkiye barışını sağlayarak doğru bir rotada yol alacağız. Tarihin dönüm noktalarında hep beraber biliyoruz. Uluslar ya yükselir ya da çökerler. İşte tam da böylesi bir aslında kritik eşikte bulunuyoruz. 22  Ekim'de Sayın Bahçeli'nin çıkışı, 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu tarihi çağrı, Sayın Erdoğan'ın ortaya koyduğu irade ve yine PKK'nın 12 Mayıs'ta ilan ettiği kongre kararları çok önemlidir. Bu adımlar yarım asırlık düğümü çözdü. Pusulayı savaştan barışa doğru çevirdi. Artık felaket değil selamet yolunu seçtik.

"Oyunbazlar demokratik toplum ve barış sürecini basit bir pazarlık sanıyorlar"

Bazı oyunbazlar demokratik toplum ve barış sürecini basit bir pazarlık sanıyorlar, biz de üzülerek izliyoruz. Oysa bu bir pazarlık değil, bir varoluş meselesidir. Bunu bu ciddiyetle anlamak, algılamak ve buna uygun davranması gerektiğini de özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Küresel ve bölgesel dinamiklerin tamamen değiştiği bir dönemde sadece Kürt meselesini çözmüyoruz, Türkiye'yi ve bölgeyi gelecek yüz yıla da hazırlıyoruz. Biz böyle büyük düşünürken bazıları yine küçük hesaplar peşinde koşmaya devam ediyor. Süreç karşılarına bir kez daha seslenmek istiyorum. İkbaliniz için barış umudunu baltalamayın. Bu  topraklara artık korku ve paranoya ekmeği lütfen bırakın. Ayrıştırma politikalarının hasadı Kars'tan Edirne'ye kadar yalnızca ve yalnızca acı ve gözyaşı geçiriyor. Birlikte yaşamayı öğrenemezsek birlikte bir felaketin içerisine sürüklenebiliriz. Bakın Sayın Öcalan, son yaptığı görüşmelerde buna benzer çok önemli bir belirlemede bulunmuştu. Sayın Öcalan şöyle söylüyor, çok kritik bir uyarı yapıyor aynı zamanda, 'Kürtlerin insan hakları tartışıldığında olumlu bir hava estiğinde kıyamet koparanlar var. Bunlar ortak yaşamın önündeki en büyük engellerdir' diyor. Biz de katılıyoruz. 86 milyon insanımızın da dikkatini bu noktaya çekmek istiyorum. 12 Mayıs'ta PKK'nin açıkladığı  kararlar sadace bir örgütün dönüşümü değil bir coğrafyanın kaderini değiştirecek tarihi bir önemdedir. Silahlar sussun, siyaset konuşsun çağrısıdır. Ne güzel yıllarca siyahlar sussun, siyaset konuşsun diyorduk. Silahlar konuşuyorsa demokrasi susar. Demokrasi konuşursa da silahlar susar. Bu gerçekliği en çok yaşayan ülkelerden birisi biziz. Barış demokrasiyi büyütür. Demokraside Türk Kürt kardeşliğinin en önemli birlikte yaşama teminatı olur.

"Meclis sürecin denetleyicisi ve şeffaflığında güvencesidir"

Sayın Öcalan'ın yine son mesajında yeni bir sözleşme ve kardeşlik hukuku belirlemeleri vardır. Bunlar aynı zamanda bizim geleceğimizin anahtarlarıdırlar. Bu sözleşme basit bir belge değil, toplumsal bir taahhüttür. Türkiye'nin demokratik geleceği ancak böyle bir toplumsal sözleşmeyle mümkündür. Sayın Öcalan her zaman hep geleneksel kardeşlik kavramını yetersiz buldu. Sık sık kullandığımız ama gereğini yapmadığımız bir kavramdı. Daha güvenceli, daha eşitlikçi bir sözleşme biçimini savundu. Biri değersiz olmaz derken aslında ortak kaderimize işaret ediyordu. Öcalan'ın bahsettiği kardeşlik hukuku eşlik hukukudur. Demokratik ve ortak yaşamın teminatıdır. Bu yeni sözleşmenin mutfağı tabii ki Meclis'tir. Biz de bunu defalarca söyledik. Aslında gezdiğimiz bugüne kadar görüştüğümüz siyasi parti ve toplumsal kesimler de aynı şeyi söylediler. Kardeşlik hukukunun adresi Meclis'tir. Barış ve demokratik dönüşüm ancak Meclis çatısı altında gerçek anlamını bulur. Meclis aynı zamanda sürecin denetleyicisi ve şeffaflığında güvencesidir. 2013-15 yıllarındaki süreci hatırlarsınız. En büyük eksiklerden biri belki de öz eleştiri vereceğimiz noktalardan biri 2013 ve 2015 yılında Meclis'in de süreci dahil edilmedi. Şimdi bu eksikliğini tekrar etmeyelim, tekrarlamayalım diyoruz. 

"Gezmiş olduğumuz siyasi partilerin tamamı Meclis zeminini işaret ediyor"

Sayın Bahçeli'nin Meclis'te komisyon kurulması önerisi önemlidir. Biz de bu çerçevede siyasi partilerle bir görüşme trafiği içerisindeyiz. Bugün sizlerin de olduğunuz bu salonda kurullarımızı da toplayacağız. Bu konuda düşüncelerimizi olgunlaştırıp önümüzdeki günlerde kamuoyuna da açıklayacağımızı belirtmek istiyorum. Herkes Meclis'in tarihi rolüne inanıyor. Gezmiş olduğumuz siyasi partilerin tamamı Meclis zeminini işaret ediyor. Öyleyse herkes çözüm önerilerini de artık sunmalıdır. Mevcut gidişatı sadece eleştirmek yetmiyor. Yerine herkes kendi önerilerini de koymalı. Kamuoyuyla paylaşmalıdır. Kamuoyu bu tarihsel önemli süreçte kimin ne düşündüğünü bence bilmelidir. Artık vakit kaybetme lüksümüz yok. Ayrıntılarda boğulma ayrıntıları tartışma, gerçekleri ters yüz etme noktasında değiliz. 

Bakırhan'dan PM üyelerine: "Her PM üyemiz büyük bir sorumluluk altında çalışmalı"

Parti meclisi üyesi arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum. 27 Şubat çağrısı ve PKK'nın 12. Kongre kararları yeni bir dönemin kapısını açtı. Bu yeni dönemde artık siyasetin en fazla da bizim Parti Meclis üyelerinin omuzlarına da büyük bir yük, sorumluluk düştü ve yükümüz ağırlaştı. Her Parti Meclis üyemiz büyük bir sorumluluk altında çalışmalı. İllerimizde sadece genel merkezden gelen planlamaları beklemeden örgütlenme çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Bu süreci anlatmalıyız, kavratmalıyız. Bu sürecin her yere ulaşması için de büyük bir çaba içerisinde olmalıyız. Özellikle vurgulamak  istiyorum. Bu süreçte demokrat toplum ve barış çağrısı sadece bize yakın ya da örgütlü olduğumuz kentlerde ve tabanımıza bize yakın olanları götürmek gelirse her rengini, her mozaiğine götürmek gibi bir sorumluluğumuz var. Kaygıları gidermek Parti Meclisimizin kurullarımızın işidir. Toplumu ikna etmek bizim en temel vazifemizdir. Köprüler kurmak da bizim temel sorumluluğumuzdur. Bunun için doğru bir dile, kapsayıcı bir örgütlenme tarzına ihtiyaç var. Yeni bir dönem, yeni bir siyaset derken aslında biraz burayı işaret ediyoruz. Polemik değil, paylaşım dili kullanmalıyız. Dışlama değil, içerme diliyle hareket etmeliyiz. Kutuplaştırma değil, kucaklama dilini kullanacağımız yeni bir göreve girdik.”

Kaynak: ANKA