(TBMM) - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, süreçle ilgili çok önemli açıklamaların yapıldığını belirterek "Dün Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada 'barış havası kalıcı ve gerçekçi olmalıdır, siyasi ve hukuki adımlarla siyasetin güçlendirilmesi' belirlemesini çok değerli buluyor ve bu yapıcı yaklaşımı yürekten destekliyoruz. Yine aynı şekilde Sayın Özgür Özel’in 'kalıcı toplumsal barışın olması atılacak adımların samimiyeti hukukiliğine bağlıdır' tespiti de son derece kıymetli ve değerlidir. İşte tam da bu açıklamalardan sonra bu vesileyle insanı ve somut ve güven arttırıcı bazı düzenlemelerin bayram sonrasına bırakılmadan yapılması Türkiye’nin önünü açacaktır, Kurban Bayramını çifte bayram haline getirecektir. Bu konuda da yürütme erkinin üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesini beklediğimizi belirtmek istiyorum" diye konuştu.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan'ın konuşma yaptığı kürsünün yanına, geçen günlerde hayatını kaybeden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in fotoğrafı yerleştirildi. Ayrıca 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı'nı kutlayan Kürtçe yazılı dövizler sıralara bırakıldı.
Konuşmasına, 11 yıl önce Manisa Soma’da yaşamını yitiren 301 madenciye rahmet dileyerek başlayan Bakırhan, davanın takipçisi olacağını söyledi. Bakırhan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar ise şöyle:
"Çok önemli bir tarihin sürecin içerisindeyiz. Yıllardır umutla beklediğimiz bir sürecin kapısı aralandı. Toplum yıllardır bugünlerin hayalini kuruyordu. Evet, bugün o günlerin kapısı aralandı. Şimdiden Türkiye halklarımıza hayırlı olsun. Milyonların bugünü beklediği bir süreci yaşıyoruz. Biz Kürtler bu geçmiş 40 yıl içerisinde öyle günler yaşadık ki o zulüm, acı, baskı altındaki her gün neredeyse bir yıl gibiydi. Umarım biz de günleri gün olarak yaşar, acısız, kavgasız, çatışmasız şekilde yaşadığımız günlere hep birlikte kavuşuruz.
"12 Mayıs artık Türkiye’de bir takvim yaprağı değil, geçmişin büyük yüklerini hafifletmenin başlangıç günüdür"
5-7 Mayıs 2025 tarihinde PKK’nin yaptığı kongre ve ardından 12 Mayıs’ta açıklanan kararlar demokratik çözüm için bir şans, barış için çok önemli fırsat ortaya çıkarmıştır. 12 Mayıs artık Türkiye’de bir takvim yaprağı değil, geçmişin büyük yüklerini hafifletmenin başlangıç günü olarak tarihe geçecektir. Geldiğimiz noktada mücadele eden arkadaşlarımızın, bedel öden sizlerin, bugün aramızda olmayan canlarımızın, en önemlisi de anne babalarımızın dualarıyla buraya geldik. Barış ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz her bir canımızı minnet ve saygıyla anıyor. Onların anıları önünde saygıyla eğiliyor, bu güzel alkış tutan tertemiz yüreklerle birlikte onların barış, demokrasi ve özgürlük bayraklarını taşıyacağımız sözünü veriyorum.
"Bu karar yalnızca Kürtlere değil, Türkiye kamuoyuna ve uluslararası kamuoyuna da verilmiş çok önemli bir mesajdır"
Dün Türkiye’de Orta Doğu’nun en tarihi günlerinden birini yaşadık. 27 Şubat’tan 12 Mayıs’a uzanan bu kısa ama tarihi süreç bir dönemin kapanışını, yeni bir dönemin açılışını ilan etti. Sayın Öcalan’ın öncülüğünde yaşanan dönüşüm hem Kürt siyasal tarihi hem de Türkiye tarihinin belki de en sarsıcı olaylarından birisidir. Şimdi büyük bedellerle yürütülen mücadele yerini artık meselenin çözümü ve demokratik toplumun inşasını bırakıyor. Bu karar Kürt-Türk ilişkilerinde demokratik zemini kurma, ortak bir vatan fikrini büyütme ve barışçıl bir çözüm fikrini büyütme çağrısıdır. Bu karar yalnızca Kürtlere değil, Türkiye kamuoyuna ve uluslararası kamuoyuna da verilmiş çok önemli bir mesajdır.
Siyasetin görevi apaçık ortadadır. Barış sürecini kalıcı ve hukuki ve siyasi düzenlemeleri yapma sorumluluğu da siyasete düşen görevdir. Uluslararası kamuoyuna düşen de bu sürece gerçek anlamda destek olmak ve omuz vermektir. Başta Meclis olmak üzere siyasi partiler, sivil toplum, demokratik kitle örgütleri, aydınlar, yazarlar, sanatçılar bu sürecin gerçek sahipleridir. Bu sürecin başarıya ulaşmasında ellerinden geleceklerini ardına koymayacaklarından kuşkumuz yoktur.
"Yürütme erkinin üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesini bekliyoruz"
Bu süreçle beraber çok önemli açıklamalar da yapıldı. Dün Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada 'barış havası kalıcı ve gerçekçi olmalıdır, siyasi ve hukuki adımlarla siyasetin güçlendirilmesi' belirlemesini çok değerli buluyor ve bu yapıcı yaklaşımı yürekten destekliyoruz. Yine aynı şekilde Sayın Özgür Özel’in 'kalıcı toplumsal barışın olması atılacak adımların samimiyeti hukukiliğine bağlıdır' tespiti de son derece kıymetli ve değerlidir. İşte tam da bu açıklamalardan sonra bu vesileyle insani ve somut ve güven arttırıcı bazı düzenlemelerin bayram sonrasına bırakılmadan yapılması Türkiye’nin önünü açacaktır, Kurban Bayramı'nı çifte bayram haline getirecektir. Bu konuda da yürütme erkinin üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesini beklediğimizi belirtmek istiyorum.
Düşünün hep beraber bir köydeyiz, hepimizin besleneceği su dolu bir kuyu var. Bu kuyu için yıllardır didişiyoruz, kavga ediyoruz. Biz kavga ettiğimiz için o kuyunun suyunu hiçbirimiz kullanamıyoruz, kuyunun suyu kuruyor. Şimdi bir noktaya geldiğimiz için karar vermemiz lazım ya o kuyunun suyu kuruyacak ya da el ele tutuşarak omuz omuza o kuyunun suyunu yeniden ortaya çıkaracak, çevremizi yeniden güçlendirecek, yeşertecek bir pratik içerisinde olacağız.
"12 Mayıs'ta PKK'nın yeni bir dönemin kapısını aralayan kongre kararları eşit ve demokratik bir geleceği müjdeliyor"
22 Ekim'de Sayın Bahçeli'nin cesur çıkışı, 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın tarihi çağrısı, 10 Nisan'da Sayın Erdoğan'ın süreci sahiplenmesi ve gösterdiği kararlılık barışı limanına ulaştırmanın rehberi olmuştur. 12 Mayıs'ta PKK'nın yeni bir dönemin kapısını aralayan kongre kararları ise eşit ve demokratik bir geleceği müjdeliyor. Emin olun zor ve zahmetli bir yolda olduğumuzun farkındayız. Ama siyasetin iradesi, gençlerin inancı, kadınların gücü ve hepinizin duasıyla birlikte bir gün bu topraklarda mutlaka barışı sağlayacağımızı belirtmek istiyorum. Artık ölümden değil yaşamdan, çatışma ve şiddetten değil barıştan yana olma zamanıdır. Olmayanları da artık sizin vicdanlarınıza emanet ediyorum. Niye olmadıklarını da anlamak zor. Bir silah ve çatışma son buluyor. Güvenli limanlarında rahatsız olan bir küçük azınlığı da görüyoruz. Kanla beslenen, silahla beslenen, gençlerimizin yitirdikleri yaşamdan beslenen bu insanlara da o akıl fikir versin. İnşallah bu süreç ilerledikçe onlar da yanlış yaptıklarını göreceklerdir.
"Geçmişe takılmadan demokratik Türkiye'yi inşa etmeye çalışacağız"
Bugün de yol arkadaşımız Ahmet Türk aramızda oturuyor. O da geçmişte Diyarbakır zindanında yaşamış olduğu işkenceleri bize anlatıyordu. Emin olun tahmin etmeyeceğiniz derecede büyük işkenceler yaşayan bir arkadaşımızdır. Ama kendisiyle beraber 30 yıldır siyaset yapıyoruz. Bir gün kin ve nefret duymadı. O geçmişte yaşadığı acıları bir tarafta tutarak sürekli 'Barış, demokrasi ve çözüm' dedi. Bu kıymetli duruşu desteklemek ve savunmak gerekiyor. Bizler elbette geçmişi unutmayacağız. Geçmişle yüzleşeceğiz. Ama geçmişe takılmadan da demokratik, eşitlikçi ve barışçıl bir Türkiye'yi de inşa etmeye çalışacağız. Yeter ki cesur ve kararlı olalım. Yeter ki siyasi ikballerımızı o kandan, ranttan beslenen anlayışları barışın önüne koymayalım.
"'Egemenlik karşısız şartsız milletindir' sözü artık gerçeğe dönüşsün"
Bütün bu temellileri gerçeğe dönüştürecek barışın ve çözümün adresi Meclistir. Sayın Öcalan da Meclisi işaret etti. PKK yaptığı kongrenin sonuç bildirgesinde onlar da Meclisi işaret etti. Biz de diyoruz ki 'egemenlik karşısız şartsız milletindir' sözü artık gerçeğe dönüşsün bir zahmet. Meclis milletin barış çağrısına kulak versin. Meclis barışın kurucu gücü olsun. Cumhuriyeti kuran bu Meclis, 100 yıl sonra Cumhuriyeti demokratikleştirsin. Kürt meselesinin çözümü ve ülkemizin demokratikleşmesi için tarihi bir görev Meclisin önünde duruyor. Başta Meclis olmak üzere tüm erklerin artık sorumluluk üstlenme zamanıdır. Görevlerini yerine getirme zamanıdır. Bu tarihi süreçten artık kimsenin kaçarı olmadığını belirtmek istiyorum. Silahlar susuyorsa demokratik siyaset konuşmalıdır. Silahlar susuyorsa demokratik siyasetin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Demokratik siyaset ve çözüm emin olun hepimizi birlikte güçlendirecek ve zenginleştirecektir. Demokratik siyaset ve çözüm 100 yıllık Kürt sorunu ve demokrasi sorununa 50 yıllık çatışmalı sürece son verme gücüdür.
"Türkiye'nin iç barışı Orta Doğu'nun barış havzası haline gelmesinin garantisidir"
Barış kendiliğinden gelmeyecektir. Geleceğinizi bu gündem şekillendirme sorumluluğu hep bizimdir. İç barışını sağlamış güçlü bir Türkiye, Orta Doğu'da barışın, huzurun ve istikrarın rüzgarını estirir. Kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye'nin iç barışı Orta Doğu'da istikrarın sigortasıdır. Türkiye'nin iç barışı Orta Doğu'nun barış havzası haline gelmesinin garantisidir. Bu bir son değil, değerli yoldaşlarım, ülkemiz ve bölgemiz için en güzel ve en yeni bir başlangıçtır.
Yine ömrünü barışa ve hakların kardeşliğine adamış, yüreği daima ezilenlerin, emekçilerin safında atmış değerli yol arkadaşımız Sayın Sırrı Süreyya Önder ve bu partiye büyük emekler vermiş Batman İl Eş Başkanımız Mustafa Mesut Tetik şahsında bu uzun ve zorlu mücadelede yitirdiğimiz bütün canları saygıyla anarak sözlerimi tamamlamak istiyorum."