(TBMM) - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Meclis’in Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin toplumsal barışının inşa edilmesi gibi tarihi bir sorumluluk karşısında hala hiçbir adım atmamış olması, hala bir çözüm çerçeve yasasının çıkmamış olması, sürece katkı koyacak hiçbir yasal düzenlemenin yapılmamış olması ve komisyonun kurulmamış olması kabul edilemez. O anlamıyla derhal, Meclis tatile girmeden ilk iş olarak bu komisyonun kurulması gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor" dedi.
Koçyiğit, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, 9 Haziran'da hayatını kaybeden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in ailesi ve CHP'ye başsağlığı diledi.
"Büyük bir abluka süreciyle karşı karşıyayız. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle (İBB) başlayan ve dalga dalga devam eden CHP ve onun yerel yönetimlerine yönelik büyük bir operasyonla karşı karşıyayız. Bu operasyonun en nihayetinde muhalif belediyeleri çökertmeye dönük olduğunu görüyoruz" diyen Koçyiğit, bugün itibarıyla 11 CHP’li belediye başkanının tutuklu bulunduğunu anımsattı.
Bu tutuklamaların çoğunun itirafçı beyanları, haksız ve hukuksuz soruşturmalar sonucunda gerçekleştiğini ifade eden Koçyiğit, "Tutuksuz yargılamak esasken, görevinin başında kalarak bu yargılama süreci devam edebilecekken, tutuklu yargılanarak aslında bir nevi gerçek anlamda yerel yönetimi çökertmeye, halkın iradesini gasbetmeye dönük bir operasyonun odağı olduğunu görüyoruz. Bu sadece CHP’li yerel yönetimlere yönelik bir operasyon değil, en temelinde aslında halkın demokratik tercihlerini cezalandırmaya, sınırlandırmaya, yargı kıskacıyla el değiştirmeye zorlamanın bir aracıdır" diye konuştu.
Partisinin, siyasetin ranta, yolsuzluğa, talana bulaşmaması; şeffaf, halka hesap verebilir ve adil olması gerektiğini hep söylediklerini belirten Koçyiğit, şunları kaydetti:
"Fakat muhalif belediyeler söz konusu olduğunda bu meselenin farklı işlediğini çok açık ve net bir şekilde görüyoruz. Burada hukukun değil, iktidarın kendi ajandasının belirleyici olduğunu görüyoruz. Yolsuzluk altında yürütülen bütün soruşturmaların aslında belediyeler muhalefete geçtikten sonra başladığını görüyoruz. Türkiye halklarının demokratik geleceğinin bu tarz yargısal müdahalelerle sekteye uğratılması, Türkiye’nin demokrasisinin geriye kalan bütün kırıntılarının yok edilmesini kabul etmediğimizi ve halkın iradesinin yanında olduğumuzu, yapılan bu operasyonları asla kabul etmediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Kimse bu siyasi operasyonları adli meseleler üzerinden, yolsuzluk meseleleri üzerinden hafifletemez. Derhal bu operasyonlardan vazgeçin.
"Ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir ortamda mutlaka yıl ortasında ara zam yapılmalıdır"
Ülkenin çok büyük ekonomik sorunları da var. Tabii AKP’nin tuzu kuru, onun yanında duran sermayedarların da tuzu kuru. Onlar açısından her şey güllük gülistanlık. Çünkü onların alım gücü diye bir sorunu yok, işsizlik diye bir sorunu yok, kira ödemek diye bir sorunu yok. Tek dertleri var; yandaşı semirtmek, ceplerini doyurmak. 'Sermayeyi daha fazla nasıl palazlandırırız' üzerine bir dertleri olduğunu görüyoruz. Sayın Mehmet Şimşek demiş ki, ‘En zorlu dönem geride kaldı.’ En zorlu dönemin geride kaldığını gidip tarladaki Mehmet amcaya, kendi ürettiğini satmaya çalışan Ayşe teyzeye sorduğumuzda herhalde diyecektir ki, ‘Ne diyorsunuz, dalga mı geçiyorsunuz bizimle?’ Aklımızla oynamaya çalışıyorlar gerçekleri çarpıtarak, kah TÜİK eliyle, kah yandaş firmalar eliyle rakamları manipüle ederek sanal bir ekonomi tablosu yaratarak bunun içerisinde günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Temmuz ayı geldi, ara zam zamanı geldi ama AKP’nin ara zammı hiçbir şekilde dile getirmediğini görüyoruz. Geçen yıl ara zam yapmadılar ve koca bir yılı aynı zam oranıyla işçinin, emekçinin çalışmasına vesile oldular. Bu enflasyon koşullarında, alım gücünün bu kadar düştüğü, ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir ortamda mutlaka yıl ortasında ara zam yapılmalıdır. Bizim ara zam talebimiz de bugün itibarıyla asgari ücret ve en düşük emekli maaşları için yoksulluk sınırının en az yarısı olmalıdır ki o da yaklaşık 40 bin liraya denk geliyor. Ancak bu insan onuruna yaraşır asgari bir geçim ücreti olabilir. O da gerçek anlamda bir ücret olmayacak ama bunu bir başlangıç ücreti olarak da kabul etmemiz gerekiyor.
"Filistin halklarının yaşam, mülkiyet hakkını ne zaman savunacaksınız?"
Yanıbaşımızda Filistin’e karşı yürütülen bir soykırım savaşı var ve bu savaşın gün geçtikçe gerçekten insanlığı utandıran, her birimizin yaşamlarımızda tanık olmadığımız tablolara tanık olmamıza yol açan görüntülerle karşı karşıya olduğumuz da açık ve net. Çadır kampları hedef alınıyor, Netzarim koridorunda yardım bekleyen insanlara ateş ediliyor. Tıbbi yardımdan insani yardıma kadar Gazze’ye hiçbir şeyin ulaşmasına izin verilmiyor ve bütün bunlar dünyanın gözü önünde oluyor. Filistin halklarının yaşam, mülkiyet hakkını ne zaman savunacaksınız? Filistin halkının tarihsel mücadelesinin yanındayız, İsrail’i 1967 sınırlarını çekilmeye, BM kararlarını uygulamaya bir kez daha davet ediyoruz."
"Meclisin, Kürt sorununun demokratik çözümünün inşası sorumluluğu karşısında adım atmamış olması kabul edilemez"
Koçyiğit, 3 Haziran'da yapılan seçimlerde TBMM Başkanlığına Numan Kurtulmuş'un yeniden seçildiğini anımsattı. Bu görevin Kurtulmuş’a çok büyük sorumluluklar da yüklediğini söyleyen Koçyiğit, şöyle devam etti:
"Çünkü Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor. Çok uzun yıllardır devam eden Kürt sorunu, 40 yılını aşkındır çatışmalı geçen Kürt sorununun çözümü açısından kritik bir eşikteyiz. Bu eşiğin aşılması, toplumsal barışın ilerlemesi, kalıcılaşması ve nihayete ermesi açısından bu Meclisin tarihsel bir sorumluluğu olduğunu hep ifade ettik. Sayın Kurtulmuş'un siyasi partilere yaptığı ziyaretlerde, tüm partilerin yapıcı bir üslupla sürece katkı sunması ve yeni dönemin başlatılması gerektiğine dair verdiği mesajlar çok önemli ve değerli. Mecliste kurulacak bir komisyonun bugün toplumsal barış ve demokratikleşme konusunda çok önemli, en acil görevlerden biri olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Meclisin Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin toplumsal barışının inşa edilmesi gibi tarihi bir sorumluluk karşısında hala hiçbir adım atmamış olması, hala bir çözüm çerçeve yasasının çıkmamış olması, sürece katkı koyacak hiçbir yasal düzenlemenin yapılmamış olması ve komisyonun kurulmamış olması kabul edilemez. O anlamıyla derhal, Meclis tatile girmeden ilk iş olarak bu komisyonun kurulması gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bunu sadece teknik bir komisyon olarak ele almıyoruz. Aynı zamanda halkın taleplerini, acılarını, umutlarını temsil eden ve güçlü bir toplumsal iradeyi yansıtan bir mekanizma olmalıdır.
Bu komisyon ne yapacak? Öncelikle sürecin nasıl ilerletileceğini, hangi adımların atıldığını, atılması gereken adımları, çalışmaların nasıl yürüdüğünü ve hangi mutabakatların oluştuğunu şeffaf biçimde anlatmakta ve bütün bu süreci denetlemek, yürütmekle mükellef bir komisyon olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Halkın iradesinin tecelli ettiği yer olan Meclisin daha fazla bu sürece sessiz kalması, daha fazla bu süreci görmezden gelmesini kabul etmiyoruz. Tatil gibi bir gerekçeye hiç kimsenin sığınmaması gerektiğini düşünüyoruz. Meclis tatile girecek ama bu komisyon derhal kurulmalı, yaz boyunca da çalışmalı, yeni yasama dönemine de acil bütün yasal hazırlıkları yaparak bu sürecin ilerlemesi için de sorumluluk almalı."
"Sayın Öcalan gazetecilerle, aydınlarla, kadınlarla buluşmak, farklı siyasi partilerle bir araya gelmek istiyor"
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Koçyiğit, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın İmralı adasında siyasi parti temsilcileri ve toplumun farklı kesimlerinden insanlarla buluşmak istediğine ilişkin iddiaların sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
"Bütün siyasi partilerin mutlaka İmralı’ya gitmesi, Sayın Öcalan’la bu süreci tartışması, gerçekten Kürt sorununun demokratik çözümü ve barış açısından kendi görüşlerini orada iletmesi ve Sayın Öcalan’la bu tartışmayı yürütmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Sayın Öcalan gazetecilerle, aydınlarla, kadınlarla buluşmak, farklı siyasi partilerle bir araya gelmek istiyor. Biz bunun yürüyen sürece büyük bir katkı sunacağını, daha da geliştireceğine inanıyoruz. Bütün siyasi partilerin gitmesi önünde hiçbir engel olduğunu düşünmüyoruz. Bunun yolunu Adalet Bakanlığı ve hükümet bir an önce açmalıdır."
Koçyiğit, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe'nin hakkında yürütülen yolsuzluk soruşturmasında tutuklanmasının ardından belediye meclisinde yapılan seçim sonucu AK Partili Eray Karadeniz'in Belediye Başkan Vekili olarak seçilmesine ilişkin de şunları söyledi:
"Yerel yönetimlerin manipülatif yöntemle el değiştirmesini doğru bulmuyoruz. Yerel yönetim seçimlerinde belediye meclisiyle beraber belediye başkanları ayrı oylanıyor ve seçiliyor. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı’nın tutuksuz yargılanması mümkünken, adil yargılama sonucunda bir hüküm verilerek gereği yapılması gerekirken önden tutuklanması ve görevden uzaklaştırılarak da halkın iradesine yapılan saldırıyı kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Belediye meclisinden seçilmesi bir yöntem olarak demokratikmiş gibi görünebilir fakat burada tutuksuz, adil yargılanmanın esas olduğunun altını çizmemiz gerekiyor."