(VAN)- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Van Demokratik Öğrenci Birliği tarafından düzenlenen panele katıldı. Hatimoğulları, "Biz barış ve demokratik toplum çağrısını Türkiye’nin dört bir yanında emek ve meslek örgütleri, muhalefet partileri, inanç kurumları, kadın hareketleri ve toplumun farklı kesimleriyle gerçekleştirdik. 3 milyon haneyi hedefleyen ev ziyaretlerimiz olacak" dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Van Demokratik Öğrenci Birliği tarafından düzenlenen panele katıldı. Üniversite öğrencileriyle bir araya gelen Hatimoğulları şu ifadeleri kullandı:
"3 milyon haneyi hedefleyen ev ziyaretlerimiz olacak"
"Biz Barış ve Demokratik Toplum çağrısını Türkiye’nin dört bir yanında emek ve meslek örgütleri, muhalefet partileri, inanç kurumları, kadın hareketleri ve toplumun farklı kesimleriyle gerçekleştirdik. 3 milyon haneyi hedefleyen ev ziyaretlerimiz olacak. Bu kapsamda genç arkadaşlarımızın da bu çağrının, yani demokratik toplumun inşasının en önemli motor gücü olarak bu çalışmaların içinde yer alması çok anlamlıdır. Sizleri bu nedenle ayrıca kutluyorum.
"Polis, çok sayıda genç arkadaşımızı şiddet kullanarak gözaltına aldı"
Dün 1 Mayıs’tı. 1 Mayıs, işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Ne yazık ki dün özellikle Taksim’de çok ciddi baskılar yaşandı. Polis, çok sayıda genç arkadaşımızı şiddet kullanarak gözaltına aldı; toplamda 409 kişi gözaltına alındı. Gençliğin kararlı bir duruşu vardı. Taksim çağrısını devrimci ve yurtsever gençlik birlikte yaptı. Gözaltına alınanlardan bir kısmının serbest bırakıldığı bilgisi geldi. Buradan bir kez daha tüm gözaltıların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Bunun altını özellikle çizmek isterim. Önümüzde 6 Mayıs var. 6 Mayıs, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edildiği gündür. Türkiye devrimci hareketine önemli katkılar sağlamış bu isimler, bizim devrimci yönümüzü açığa çıkarmış insanlardır. Eminim birçoğumuz onların kitaplarıyla, anılarıyla büyüdük. Ben bir kez daha, onların anısı önünde saygıyla eğiliyorum.Yurtsever gençlik ve Türkiye devrimci gençliği açısından bu tarih bir köprüdür. Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediği sözleri anımsamak gerekir: ‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!’
"Genç yoldaşlarımızın verdiği her mücadelede çok ağır bedeller ödendi"
Genç yoldaşlarımızın verdiği her mücadelede çok ağır bedeller ödendi. Her kuşakta bu bedeller gençler tarafından taşındı. Aydın Erdem, Şerzan Kurt ve Kemal Kurkut’u da bu vesileyle saygı ve minnetle anıyorum.Barış ve demokrasi meselesine gelince; Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki gelişmelerin, hatta daha geniş bir ölçekte Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki olayların bu süreçlerle bağı sıkıdır. Aynı şekilde Çin-Tayvan arasındaki gerilim ve Rusya-Ukrayna savaşları da küresel krizlerin yansımalarıdır. 2008 yılında küresel kapitalizm çok derin bir buhrana girmiştir. Bugün yaşanan savaşlar, krizler ve ticaret savaşları bunun sonucudur. Sermaye bu krizden çıkmak için çare aramaktadır. Ancak bu çıkış arayışı, milyonlarca işçi ve emekçiyi ezerek, savaşlarla yürütülmektedir. Bu noktada siz gençlerin de ilgisini çeken konular arasında yapay zekâ, Sanayi 4.0 ve yeni sanayi devrimi yer alıyor. Teknolojik gelişmeler üretim biçimlerini, ilişkilerini ve sermaye birikimini dönüştürüyor. Bu da yeni bir uygarlığın oluşumuna işaret ediyor. Böylesi tarihsel kırılma anlarında, halklar örgütlenirse bu krizleri lehimize çevirebiliriz.
Sayın Öcalan’la yaptığımız görüşmede, ulus-devlet yapılanmasının miadını doldurduğunu ve bu tarihsel dönemde alternatifinin demokratik toplum olduğunu ifade etmişti. Bunun için demokratik toplumun inşası şarttır. Dünyadaki ve Türkiye’deki devrimci mücadele tarihine baktığımızda motor gücün gençler olduğunu görüyoruz. 68 ve 78 kuşakları hâlâ hafızalarda. Bugün de demokratik toplumu inşa edecek olan gençliktir. Gençliğin kültürün ve ana dilin taşıyıcısı olduğunu biliyoruz. Genç kuşakta bir kopukluk yaşanırsa sonraki kuşaklara bir şey kalmaz. Bu nedenle ana dilde eğitim hakkını savunuyoruz. Bir dilin yaşaması, halkın geleceğini de güvence altına alır.
"Türkiye’de otoriter bir rejim var. Bu rejim, akademiye ciddi saldırılarda bulunuyor"
Türkiye’de otoriter bir rejim var. Bu rejim, akademiye ciddi saldırılarda bulunuyor. Öğrenci gençlik mücadelesi ve üniversiteler baskı altına alınıyor. Emek alanındaki saldırılar nedeniyle büyük bir beyin göçü yaşanıyor ve bu durum tüm ülkeyi etkiliyor. Akademiye yönelik saldırılar, barış bildirisi imzalayan akademisyenlerle başladı. Kanun hükmünde kararnamelerle ilk hedef akademi oldu. Bugün üniversiteler rektörlerini bile seçemiyor. AKP, YÖK’ü kaldıracağız dedi ama daha baskıcı bir yapıyı sürdürdü. Erdoğan’ın ‘Neden ilk 500’de değiliz?’ sorusu boşuna soruluyor çünkü bilim özgür değil.
Gençlik örgütlenmeli, bilimsel ve ana dilde eğitim için mücadele etmelidir. Faşizme karşı birleşik demokratik gençlik mücadelesi, Kürt halkı ve Türkiye’deki tüm ezilenler için hayati öneme sahiptir. Gençlik dinamiktir; örgütlendiğinde sonuç alınır. Gençliğin eylem ve bilinç hattı değişimi mümkün kılar. Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısında belirttiği gibi: ‘Herkes kendi öz örgütlenmesini kurmalı; bu yolla toplumu dönüştürmeli ve demokratikleştirmelidir."
Tülay Hatimoğulları’nın konuşmasının ardından etkinlik basına kapalı olarak devam etti.