HABER: Mehmet OFLAZ
(ANKARA) - "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla tutuklanan avukat Burak Saldıroğlu, "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı" ile "ifade özgürlüğü"nün ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine (AYM) tedbir talepli bireysel başvuruda bulundu.
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun X hesabının engellenmesinin ardından, paylaşımlarını sokaklarda dağıtan ve bu görüntüleri sosyal medya hesabında paylaşan avukat Burak Saldıroğlu, 92 yaşındaki bir vatandaşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elini öpmesiyle ilgili sosyal medya paylaşımında "Erdoğan aklı yerinde bir insan olsa utana sıkıla iki büklüm olurdu burada" ifadesini kullandığı gerekçesiyle, Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Saldıroğlu, Avukat Hakları Grubu üyesi avukatı Çağlar Dilber aracılığıyla AYM'ye tedbir talepli bireysel başvuruda bulundu.
Başvuru dilekçesinde, Saldıroğlu'nun "kişi hürriyeti ve güvenliği" ve "ifade özgürlüğü" haklarının ihlal edildiği belirtildi. ANKA Haber Ajansı'nın ulaştığı başvuru dilekçesinde, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bazı maddelerine atıf yapılarak, şunlar kaydedildi:
"Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.
Nitekim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ihdası ve Cumhurbaşkanının 'nitelik ve tarafsızlığı'nı düzenleyen Anayasa'nın 101. maddesinde yapılan değişiklik sonrasında, anılan madde başlığı 'Adaylık ve seçimi' olarak değiştirilmek ve 'Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer' ibaresi yürürlükten kaldırılmak suretiyle yeniden düzenlenmiştir.
Bu itibarla, Cumhurbaşkanının aynı zamanda 'tarafsız olmayan siyasi bir kimliğe' sahip olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Kaldı ki, mevcut Cumhurbaşkanının halihazırda bir siyasi partinin genel başkanlığı görevini yürütmesi dikkate alındığında, kamuoyunun yakından tanıdığı ve her türlü eleştiriye açık bir figür olmayı kendi iradesiyle tercih ettiği hususunda herhangi bir tereddüde yer yoktur.
AİHM'in kararına dikkat çekildi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Vedat Şorli v. Türkiye kararı da açıkça göstermektedir ki, Cumhurbaşkanına yöneltilen eleştirilerin cezai yaptırımlarla bastırılması, demokratik toplum düzeniyle bağdaşmaz ve ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi de siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır.
Kuvvetli suç şüphesinin kanıtlanamadığı açıktır. Tutuklamanın temel koşulunun dahi sağlanamadığı somut olayda, basmakalıp ifadelerle tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakimliği ve tutuklama kararına itirazı reddeden Asliye Ceza Mahkemesi, 'suçun kanunda yazılı ceza miktarına göre şüphelinin kaçacağı, saklanacağı şüphesinin bulunması nedeniyle tutuklama sebeplerinin mevcut olduğu' gerekçesine dayanmıştır. Ancak somut olayın koşulları dikkate alınmaksızın, başvurucunun tutuklandığı adliyeye yaklaşık yüz metre mesafede ofisi bulunan, haftanın birçok günü aynı adliyede duruşmalara katılan ve iş takibi yapan bir avukat olduğu; sabit ikametgahında gözaltına alındığı gibi önemli hususlar göz ardı edilerek, alt sınırı bir yıl hapis cezası olan bir suçtan dolayı infazdan kaçma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle tutuklama kararı verilmesi, açıkça Anayasa'nın 19. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulamadığı, kaçma ve delil karartma olasılığının da söz konusu olmadığı, dolayısıyla tutuklama nedenlerinin bulunmadığı, suçun türü, cezanın alt ve üst sınırı itibariyle tutuklamanın gerekli ve ölçülü olmadığı açık olup, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlal edilmiştir."
Başuruda, AYM'den, Saldıroğlu'nun "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan tutuklanmasına ilişkin Sulh Ceza Hakimliği kararı ve bu karara itirazı reddeden Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile oluşan hak ihlallerinin tespit edilmesi ve 500 bin lira manevi tazminata hükmedilmesi talep edildi.