(ANKARA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Aile Forumu’nda yaptığı konuşmada, “LGBT sapkınlığına karşı mücadele aynı zamanda özgürlük mücadelesi, haysiyet ve insanlığın istikbalini kurtarma mücadelesidir. Şunun da bilinmesini isterim; her ne kadar ülkemiz içinde muhalefet partileri ve kadın örgütleri tarafından himaye ediliyor olsa da milli bünyemizi açıkça tehdit eden cinsiyetsizleştirme projeleri ile mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Aile Forumu’na katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada aile yapısının “kültür emperyalizmi” tarafından kasıtlı şekilde hedef alındığını savunarak, “Kültür emperyalizmi tüm araç, gereç ve aparatlarıyla aile müessesesini hacklemeye çalışmaktadır” ifadesini kullandı. 2026-2035 dönemini 'Aile ve Nüfus 10 Yılı' ilan ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı, "28 Mayıs'ta doğum yardımı ödemelerini toplu olarak yapacağız. 163 bin 295 haneye, yaklaşık 1,2 milyar liralık ödeme gerçekleştireceğiz" dedi. Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Bunun da gerisinde paylaşan, bölüşen dertleşen, sevinen, kaynaşan bir ailenin kültür emperyalizminin varoluş dinamiklerine tehdit oluşturması bulunmaktadır. Şöyle ki yediğini, giydiğini, kazandığını, hasılı tüketime konu gereçlerin tamamını diğer aile fertleriyle paylaşan dayanışmacı aile yapısı küresel pazar aktörlerinin tercih ettiği, tasvip ettiği, istediği bir durum asla değildir.
Tüketim kültürünün özendirilmesiyle eş zamanlı olarak aile kurumunun itibarsızlaştırılmasının en büyük sebebi işte budur. Birileri ısrarla kabul etmek istemese de ailesinden koparılmış, millet bağı zayıflamış bireyin özgür ve özgün olmasına imkan yoktur.
Dünyanın neresinde olursa olsun aile kurumunun irtifa kaybetmesi ile birlikte insanlar popüler kültürün tüketim nesnesi haline gelmektedir. Özgürlük ambalajı ile sunulan aslında büyük bir esaret ve kölelik düzenidir. Bunun en çarpıcı örneği ise hiç şüphesiz cinsiyetsizleştirme projesidir.
“İbretle takip ediyoruz"
LGBT denilen sapkınlığın, çeşitli sebeplerle bunun önünü açan ülkelerde ne derece vahim boyutlara ulaştığını ibretle takip ediyoruz. Tercihlere saygı denilerek meşrulaştırılan bu sapkınlık bugün farklı hiçbir sese, görüşe tahammülü olmayan bir zorbalığa kelimenin tam manasıyla bir faşizme dönüşmüştür... Sırf LGBT belasını eleştirdiği için sanatçılar, iş adamları, siyasetçiler, bilim insanları linç edilmekte, adeta yaşayan birer ölüye çevrilmektedir.
Bir başka acı verici gerçek ise şudur; cinsiyetsizleştirme projeleri ile insan fıtratını inkar edenler, çocuklarımızın bedenlerine geri dönüşü olmayan tıbbi müdahalelerde bulunarak aslında masum çocukları da istismar etmektedir. Bu ısrarı, bu istismarı kesinlikle seyredemeyiz.
Daha 4-5 yaşındaki yavrularımıza uzanan bu kirli ve rezil ellerin insanı insanlığından utandıran çarpık ilişkileri meşrulaştırmaya çalışması elbette tesadüfi değildir. Bunlar insanlık düşmanıdır, kadın düşmanıdır, çocuk düşmanıdır. LGBT sapkınlığına karşı mücadele aynı zamanda özgürlük mücadelesi haysiyet ve insanlığın istikbalini kurtarma mücadelesidir.
Şunun da bilinmesini isterim; her ne kadar ülkemiz içinde muhalefet partileri ve kadın örgütleri tarafından himaye ediliyor olsa da milli bünyemizi açıkça tehdit eden cinsiyetsizleştirme projeleri ile mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz...
“Doğurganlık hızındaki düşüş bir felaket”
Türkiye'nin doğurganlık hızı tarihimizde ilk kez 1,48'e gerilemiş durumda. Bu bir felaket. Bu rakam kritik eşik olan 2,1'in çok altında bir seviyedir. İster iktidar, ister muhalefet olsun, hiç kimse buna kayıtsız kalamaz.
Tabii biz bunu söyleyince hemen birileri ‘ekonomi’ diyor. Özellikle muhalefet bu meseleyi sık sık istismar ediyor. Bugün muhalefetin adeta üzerinde tepindiği bir gerçeği de burada açıklığa kavuşturmakta fayda görüyorum. Ülkemizde doğum hızının düşmesinin sebebi asla ekonomide yaşanan dönemsel sorunlar değildir.
Tam aksine kişi başına düşen gelirin şu anki seviyenin beşte biri olduğu dönemlerde ülkemizin doğurganlık hızı yaklaşık iki kat daha fazlaydı. Yıllar içerisinde refah seviyesi yükseldikçe birçok sebepten ötürü doğurganlık hızımız düşmeye başladı.
Sadece Türkiye'de değil dünyanın diğer ülkelerinde de benzer bir durum söz konusudur. Bakınız bugün dünya ülkelerinin yarısından fazlasında doğurganlık hızı nüfus yenilenme seviyesinin altındadır.”
“Aile, Türkiye Yüzyılı’nın en sağlam kalesidir”
Konuşmasını, aileyi Türkiye’nin istikbali için ‘temel bir yapı taşı’ olarak niteleyerek tamamlayan Erdoğan, “Milletçe bizi Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak en muhkem köprümüz yine aile olacaktır. Aile, küresel emperyalizm karşısında en korunaklı limanımız, en sağlam kalemizdir” ifadelerini kullandı.
Forumun ortak bildirisiyle, aile kurumuna yönelik bu yaklaşımın Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm uluslararası platformlarda yankı bulacağına inandığını belirten Erdoğan, “Aileye değer verenler olarak inşallah dalga dalga mutlu, sıcak, sevgi dolu bir toplumu birlikte inşa edeceğiz” dedi.