Haber: Mehmet OFLAZ - Kamera: Cemal Berk AYTEKİN
(BURSA)- CHP'nin Bursa'da yarın düzenleyeceği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi öncesi CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, "Yarın burada sadece bir miting yapmayacağız. Burada iktidarın o baskıcı, kuşatmacı, işgalci yapısına karşı itiraz edeceğiz, işsizliğe karşı itiraz edeceğiz, yoksulluğa karşı itiraz edeceğiz" dedi.
CHP'nin Bursa'da yarın düzenleyeceği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitingi öncesi CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, mitingin yapılacağı kent meydanında ANKA Haber Ajansı'na İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yapılan (İBB) 4. dalga operasyona ilişkin açıklama yaptı. Sarıbal, şunları söyledi:
"Bu operasyonların bütünü bir siyasal operasyondur. Mevcut iktidarın, saray iktidarının, kendi saltanatını istediği gibi sürdürebilmesi için kendisinin rakip gördüğü kim varsa onlara imha politikasıdır, itibarsızlaştırma politikasıdır, yok etme politikasıdır. Bütüne baktığımızda aslında diktatörlüğün egemen olduğu, faşizmin egemen olduğu bir tarihsel dönemi ülke topraklarında yaşıyoruz. Hep şöyle bakardık, darbeler merkezi yapıya karşı alttan gelir, asker üzerinden gelir, başka yapılar üzerinden gelir ama görüyoruz ki şu anda saray iktidarı, muhalefete ve toplumun kendisine itiraz etme iradesi olan bütün her şeye darbesini görüyoruz. 19 Mart'ta bir siyasal ve sivil darbedir. Bu darbenin sorumlusu iktidardır. Yapmak istediği de kendisine ve kendi 22 yıldır uygulamış olduğu bütün ekonomik politikalara ve sosyal ve siyasal politikalara karşı halkın iradesini yok etme anlayışıdır. Ekrem İmamoğlu'nu yok etme, onu itibarsızlaştırma, onu seçim dışında bırakma politikasının bir parçasıdır. İstanbul özelinde de zaten söylemişti ilgili kişi. Demişti ki, 'İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder'. Üst üste iki defa İstanbul'u kaybedince kendisinin kaybedeceğini anladı. Kamu gücünü, yargıyı, emniyeti bütün kamu kurumları vesayet altına aldığı için onlar üzerinden halkın iradesine dayalı değil devletin ona sağlamış olduğu olanaklar üzerinden kendisine muhalif olan, düzenine, sistemine, rejimine muhalif olan bütün kesimleri yok etme politikasıdır. Dolayısıyla İstanbul'a yapılan 5. Dalga Operasyonu'nun özü iktidarın siyasal darbesinin devamıdır."
"Uygulanan rejimin adını çok net koyalım; yağmacı, talancı, liberal, faşist, gerici, diktatöryal bir yapıdır"
Miting öncesi billboardlara afiş verme talebi TMSF tarafından reddedilmesine tepki gösteren Sarıbal, sözlerine şöyle devam etti:
"2016 Fethullah Gülen darbe sürecinden sonra uygulanan OHAL sürecinin biraz önce bahsettiğim darbe meselesi devam etmekte Türkiye'de. Bu darbe meselesi iktidarın 20 Temmuz 2016'da ortaya koymuş olduğu OHAL düzeniyle devam ediyor. Bugün de almış olduğu yetkiyle 2017 referandumu Anayasa değişikliği, 2018 tek başına keyfi yönetimine geçtiği rejim, 2023'te benim hiçbir zaman kaybettiğimizi düşünmediğim, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaybettiğini düşünmediğim bu seçim sonrasında bir kişinin saltanatı üzerinden bu darbe meselesi devam ediyor. Ne demek bu? İstediğim kurumu el koyarım, istediğimi kontrol ederim, istediğim bankayı kapatırım, istediğim şirketi alaşağı ederim. Yani benim keyfim ne isterse onu yaparım. Peki nasıl? Yeni rejim sistemiyle yeni rejimin adı da tek adam keyfi yönetimi. Güçler ayrılı değil, yani bağımsız ve tarafsız bir yargı maalesef yok. Kuvvetler ayrılıkları dediğimiz yürütme hükümetin elinde. Elbette meclis yasama falan yapmıyor. Meclisteyim iktidarın kendi oynayıp kendi kurguladığı bir düzeni görüyoruz. Hazırlıyor tasarıları meclisle, kanun tasarlarını getiriyor, el çokluğuyla oylanıp çıkıyor. Yani ortada bir meclis iradesi, halk iradesi yok. Oysa meclisi kim seçiyor? Halk seçiyor ama iradesi var mı? Hayır. Saray ne derse onu yapıyor. Dolayısıyla böyle bir süreçte TMSF'ye billboardların geçmesi ya da daha önce bütün o kurumlara el atmaları, bugün İstanbul'a el koymaları, rejimin bir parçası. Uygulanan rejimin adını çok net koyalım; yağmacı, talancı, liberal, faşist, gerici, diktatöryal bir yapıdır."
"İşsizliğe karşı itiraz edeceğiz, yoksulluğa karşı itiraz edeceğiz"
Bursa mitingi öncesinde Sarıbal, mitinge ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Miting öncesinde şunu söyleyeyim; Bursa Türkiye'nin önemli bir kenti, nüfus gücüyle önemli bir kenti, dördüncü büyük kenti, ekonomisiyle çok önemli bir kent ve çok kimliliğiyle, ekonomisiyle, üniversite kenti, gençlik kenti olmasıyla, turizm kenti olmasıyla, sanayi kenti olmasıyla, tarım kenti olmasıyla ve benzeri birçok kimliği, birçok iş olanağını kendi içerisinde barındıran ve en önemlisi bir taraftan Kafkasya'dan, bir taraftan Trakya'dan, bir taraftan Avrupa'dan, bir taraftan Anadolu'nun değişik yerlerinden iç göç alarak kendini var eden Türkiye mozaiği bir kent. Bu kent demokrasi kentidir, bu kent barış kentidir. Bu kentte işverenin sorunu var, işçilerin sorunu var, çiftçilerin sorunu var, bütün kesimlerin ciddi sorunları var. En önemlisi işsizlik sorunu var, çok üzgünüm ama uyuşturucu sorunu var, madde bağımlı sorunu var, sanal kumar sorunu var. Yani bütünüyle Türkiye genelinde var olan sorunların aynısı burada da var. Yarın burada sadece bir miting yapmayacağız. Burada iktidarın biraz önce konuştuğumuz o baskıcı, kuşatmacı, işgalci yapısına karşı itiraz edeceğiz, işsizliğe karşı itiraz edeceğiz, yoksulluğa karşı itiraz edeceğiz.
"Bursa'da topyekün büyük bir ses çıkartıp, 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz' diyeceğiz"
Çünkü sorun şu, ortada bir yoksulluk yok. Para var, 86 milyon insan sabahtan akşama kadar bu hükümete, bu iktidara para veriyor. Şimşek ve Erdoğan politikaları bu ülkede şu anda bütün halkı gasp etmiş durumda. Hepimiz modern köleyiz. İktidara çalışıyoruz. İlk dört ayda 2.8 trilyon vergi toplanmış. Bunun çok üzgünüm ama her 100 lirasının 26 lirası faiz. Yaklaşık 650 milyar bu paradan faize gitmiş ve bu faize giden paranın büyük bir kısmı da çalışan emekçilerin gelirlerinden kesilen para. Dolayısıyla herkes para veriyor. 86 milyon vergi doğuruyor adeta, haraç topluyorlar. Ben vergi de demiyorum ona, haraç toplanıyor. Çünkü kendi rızanızın olmadığı bir gelir size rağmen alınan bir gelirdir. Ben bunu haraç toplama diyorum. Çok kısa sürede toparlanabilir. Dolayısıyla para var ama iktidarın da tercihleri var. Sadece faize odaklanmış bir ekonomi programıyla karşı karşıyayız. İşte yarın burada emekliler, emekçiler, köylüler, çiftçiler, işsizler, atanamayan öğretmenler bütün toplumun değişik kesimleri yaşadıkları güncel ekonomik ve sosyal sıkıntılarla ilgili seslerini en yüksek şekilde iktidara götürüp, 'Biz erken seçim istiyoruz' diyeceğiz. Çünkü bizim temel isteğimiz bu. Erken seçim olmadan, dünyanın güvendiği bir iktidar gelmeden, demokratik, laik, toplumcu ve bütünüyle kuvvetler ayrılığının oluştuğu bir düzen gelmeden Türkiye'nin bu ekonomik zorluktan çıkma şansı yok. O yüzden yarın burada sadece bir miting yapmıyoruz. Toplumun yaşadığı temel sorunları, iktidarı oradan aşağı indirecek olan erken seçim çağrısına dönüştürüp demokrasiyi, özgürlüğü, adaletin inşası için Bursa'da topyekün büyük bir ses çıkartıp, 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz' diyeceğiz."