(BAYBURT) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik başlatılan operasyonların üzerinden 87 günün geçtiğine dikkati çekerek, "O günden bugüne ne bir kuruş yolsuzluk, ne bir kuruş rüşvet, ne de hesabını veremeyeceğimiz bir tane soru soramadılar. Ben, her siyasi görüşten Bayburt’un ne olduğunu bildiğim bu meydanda Bayburtluların gözünün içine baka baka söylüyorum ki, söylenenlerin tamamı iftiradır, iftiradır, iftiradır. Bunun için burada Sayın Erdoğan’a bir kez daha büyük bir özgüvenle sesleniyorum ki: Sen savcına mı güveniyorsun? Ben arkadaşlarıma güveniyorum. Hadi o zaman iddianameyi hazırlayın, kanıtları çıkarın, mahkemeyi TRT’den yayınlayın. Hodri meydan" diye konuştu.
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük ve erken seçim talebiyle başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin onuncusunun adresi Bayburt oldu. Genç Osman Stadı önünde düzenlenen mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle konuştu:
"Asgari ücretli 22 bin lirayla geçinmeye zorlanıyor. Bugüne kadar asgari ücret zam aldığından itibaren 3 bin 300 lira eridi bile, TÜİK rakamlarına göre. Eski AK Parti geldiği gün, asgari ücretle yedi çeyrek altın alınıyordu. Bugün asgari ücretli üç çeyrek altın alabilir duruma geldi. Herkes hesabını yapsın. AK Parti’den önce yedi çeyrek, AK Parti gelince üç çeyrek.
Diğer taraftan en düşük emekli maaşı malum. Biz en düşük emekli maaşının asgari ücret olmasını savunuyoruz ama 14 bin 500 lira veriyorlar. AK Parti gelmeden önce en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın, şimdi iki çeyrek altın alıyor. Emekliler, AK Parti’nin yaptığını görmek lazım. Nasıl her zamda cebinizden, biraz biraz alarak sizi nasıl bugünkü hesapla - o beğenmedikleri Ecevit’in, Bahçeli’nin birlikte koalisyon yaptıkları dönemde, o çok eleştirdikleri Bülent Ecevit’in sekiz çeyrek altın verdiği - bugünkü parayla en düşük emekli maaşı 45-50 bin lira arasında oluyor, oralardan 14 bin liralara getirdiler.
Bunu hak ediyor mu? Bu durumu asgari ücretli hak ediyor mu? O zaman seçimden önce 'Asgari ücrete dört kere yılda zam yapacağım' deyip bir kuruş zam yapmayanlara, emekliyi artık açlığa, sefalete mahkûm edenlere karşı, temmuz ayında ya o ara zam mı asgari ücretli için, emekli için de seyyanen zam mı alacağız, ya da bu büyük mücadeleyi meydan meydan taşıyacağız. Bursa’da başladık. 'O toplanmazlar, gelmezler! deyip de gelip ta Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı’na kadar doldurduğunuz bu meydandan duyması gereken herkes duysun: Ara zam hakkımız, söke söke alırız.
"TÜİK, emekliyi üzüyor, asgari ücretliyi üzüyor, şimdi de kamu işçisini üzecek"
Bayburt bugün bir tarih yazıyor. Bayburt’ta emekliler ve emekçiler omuz omuza, ara zam hakkını söke söke almanın, bir şekilde almanın mücadelesini veriyor. Hepinizi kutluyorum, hepinize teşekkür ediyorum. Bir de kamu işçileri var. Kamu işçilerinin 350 bini 6 aydır bekliyor, 250 bini de 3 aydır bekliyor. Sendikaları Türk-İş ve Hak-İş, 27 Şubat’ta tekliflerini sundu. Bugüne kadar sustular, 2 haftadır hep birlikte dile getiriyoruz. Dediler ki: 'Gerçek enflasyona göre değil, hedef enflasyona göre zam vereceğiz'.
Değerli Bayburtlular, enflasyon gerçekte biliyorsunuz, geçen sene yüzde 100’dü, bu sene de yüzde 80 hesaplıyor ENAG. Geçen sene 100 lira olan mal bu sene 180 liraysa, enflasyon 180’dir. Ama ne diyor TÜİK? T.Ü.İ.K.: Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistik Kurumu. Kimi üzüyor? Emekliyi üzüyor, asgari ücretliyi üzüyor, şimdi de kamu işçisini üzecek.
Ne yaptılar geçen sene, hatırlayalım. Gerçek enflasyon yüzde 80, TÜİK yüzde 45 dedi. 45’i bile vermediler, yüzde 30 verip yüzde 15 herkesin cebinden çaldılar. Şimdi de kamu işçisine, enflasyon TÜİK’e göre yüzde 35 iken, ilk altı ay yüzde 16, ikinci altı ay yüzde 8 vereceğiz diyorlar. Sendika da demiş ki: 'Bu yaz hareketli geçecek'. Vallahi zaman zaman sendikaları eleştirdiğimiz oldu ama işçi sendikaları çıkıp 'Direneceğiz, meydanlardayız, mücadele edeceğiz' diyorsa: Arkanızdayız, arkanızdayız, arkanızdayız.
Özel, işçilere seslendi: "Kale gibi arkandayız, kaya gibi arkandayız"
Bayburt’tan bir söz alalım: Kamu işçisi için, emekli için, emekçi için kim yollara düşerse, kim meydanlara koşarsa, kim eyleme çıkarsa sonuna kadar arkasında durmaya var mıyız? İşte bu sesi Bayburt’tan duyun. Kocaeli Gebze’den değil, Bursa’dan değil, Bayburt’tan sesleniyoruz işçi sınıfına: Kale gibi arkandayız, kaya gibi arkandayız.
Mağdurlar sadece emekli, asgari ücretli, kamu işçisi değil, büyük bir kurumsal çöküşün içindeyiz. Türkiye’de son 10 yılın en yüksek işsizlik rakamları açıklandı. İşsiz olan, iş aramaktan yılmış, iş aramaya bile çıkamayan bütün kesimleri hesaplayınca TÜİK yüzde 33 işsizlik buldu. Geniş tabanlı işsizlik. Bu gençlerde yüzde 38, kadınlarda yüzde 40. Son 10 yılın en yüksek rakamı var.
Hepiniz biliyorsunuz, geçen sene 3.2 milyondu, 4.7 milyona çıktı 'ev gençleri'. Ne demek ev genci? Ne okulda, ne işte, ne eğitimde, ne istihdamda. Maalesef sobanın dibinde, anasının dizinin dibinde, ev genci: 4.7 milyon. Bu gençler bunu hak etmiyorlar. Bu gençler bu haksızlığa gitmiyorlar. O yüzden işsizlik sorununu çözmek, diğer tüm sorunlar kadar kritiktir, önemlidir.
"Mağdur edilen kardeşlerime söylüyorum, bir daha kimsenin böyle peşine takılmamak lazım"
Bir buçuk milyon atanamayan, atanmayan öğretmenimiz var. Staj ve çıraklık mağdurlarımız var. Ve özellikle KHK mağdurları var. 17-25 Aralık’tan önce etle tırnaktık. Hep beraberdik. 'Bankasını ben açtım, dershanesine ben gittim, ne istedilerse verdim, hiç geri çevirmedim' diyor. Gariban memurun çocuğu burslu olarak dershaneye gitmiş, hayatını karartıyor. Ya da bir iftira geliyor, mahkemeden dönüyor, memuru iade etmiyor. Yargılanıyor, beraat ediyor ama birilerinin zihninde beraat edemiyor.
KYK mağdurlarını da atanmayan öğretmeni de staj ve çıraklık mağdurunu da Türkiye’nin dört bir tarafındaki tüm mağdurları da büyük bir dayanışma duygusu ile biz sahipleniyoruz. Halk Partisi sahipleniyor. Milletine, vatana ihanet edenden, altındaki tankı üstüne sürenden, F-16 ile Meclis bombalayandan asla bahsetmiyoruz. Onlar cezalarını sonuna kadar çeksinler. Ama 'Sen bu bankaya kirayı yatır', 'Sen bu kursu al', 'Sen bu sıkıntı içinde buraya gel' deyip de mağdur edilen kardeşlerime söylüyorum: Bir daha kimsenin böyle peşine takılmamak lazım.
"Filistin meselesi Türkiye’nin ulusal ve milli meselesidir"
Bu ülkede peşine takılacak bu topraklarda yolundan, izinden gidilecek iki Mustafa var. Bir, Peygamberimiz s.a.v Muhammed Mustafa, bir de bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk. Allah kimseyi ne Peygamberimizin izinden ne de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayırmasın. Onun dışındaki bütün yollar batıldır. Ülkemizin çevresi yangın yeri. Rusya-Ukrayna savaşı sürüyor, Suriye'deki istikrarsızlık sürüyor, Filistin'de İsrail’in Gazze'deki katliamları sürüyor. Şimdi, 50 binden fazla Filistinli, çoğu kadın ve çocuk katledilmişken, buna karşı önce ABD sessiz kaldı, sonra da Trump geldi 'iyi oldu' dedi resmen. 'Bunları buralardan ötelere götürelim' dedi. 'Burayı güzel bir sahil kenti yapayım, kumarhane açayım' dedi. Birileri Trump’a hiçbir şey demedi. Bu iktidar partisinin İsrail'e, kısık sesle, küçük harflerle konuşması; Trump’a karşı ise sus pus olması çok çok üzücü, çok rahatsız edici, çok endişe verici, çok şüphe çekici bir iştir. Biz iki gündür İsrail’in İran’a yaptığı saldırıları kınıyoruz, İran’ın misillemeleriyle işin büyümesinden, nükleer sızıntıdan, yanı başımızda yeni bir savaştan endişe ediyoruz. Bunun için başta Sayın Erdoğan’ın sadece İsrail’e laf söyleyerek değil, 'Sen buna niye yüz veriyorsun, niye şımartıyorsun, niye tepemize bindiriyorsun, niye Müslüman kanı döküyorsun?' diye Trump’a karşı bir dik duruş bekliyorum. Biz yarın, Saadet Partisi’nin davetiyle, çok sayıda muhalefet partisiyle yarın akşamüstü Üsküdar’da toplanıyoruz. Filistin’e sahip çıkıyoruz, İsrail’e meydan okuyoruz. Filistin’le dayanışma gösteriyoruz. Ben bu konuda bütün Türkiye’nin birlikte olması gerektiğini, Filistin meselesinin Türkiye’nin ulusal meselesi olduğunu, milli meselesi olduğunu hatırlatıyorum. CHP olarak da herkes şunu bilsin ki, üçüncü genel başkanımız, başbakan Bülent Ecevit’in Yaser Arafat’la ilişkisi neyse, bizim Filistin ile ilişkimiz odur.
"Söylenenlerin tamamı iftiradır"
Değerli Bayburtlular, 19 Mart darbesinin üstünden tam 87 gün geçti. Cumhurbaşkanı adayımız, 15,5 milyon oy ile cumhurbaşkanı adayı gösterdiğimiz sevgili Ekrem İmamoğlu tam 87 gündür içeride tutuluyor. Bunun için 60 milyar dolar rezerv sattılar. Borsa çöktü, yabancı yatırımcı kaçtı, adalete güven dip seviyelerde altına ulaştı. Biz bu kabustan Türkiye’yi çıkarmak için, bu darbeye teslim olmamak için, esas olanın milli irade olduğunu bir kez daha söylemek için, o gün bugündür önce Saraçhane’de yedi gün yedi gece, sonra Maltepe’de 2,5 milyonla, ardından Samsun’dan yola çıkarak ve tüm Türkiye’yi meydan meydan, adım adım gezerek bu haksızlıklara, bu iftiralara karşı direniyoruz. Şunu söyleyelim: Bu iftiraların tamamı, örneğin ilk gün 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 560 milyar lira çalmışlar' dediler. Bunun altı yıl boyunca İstanbul’un bütçesinin 496 milyon lira olduğu, bunun yüzde 60’ını yüzde 70’ini sadece ödemelere gittiği, bütün hizmetlerin buradan yapıldığı, Sayıştay denetiminde bir kuruşun hesabının verilemediği ortaya çıktı. Bir daha konuşmuyorlar ama her gün yeni bir doğrusu çıkınca bir daha susuyorlar. Her gün yeni bir iftira atıyorlar. Masum kadınları evlatlarıyla tehdit ediyorlar, iş adamlarının şirketlerine çöküp 'Buraya bir imza at, şirketinin başına geç,' diyorlar. 'Eğer bu imzayı atarsan evine gidersin, yoksa 20 yıl yersin,' diye insanları itirafçılık adı altında iftiraya zorluyorlar. Ama o günden bugüne ne bir kuruş yolsuzluk, ne bir kuruş rüşvet, ne de hesabını veremeyeceğimiz bir tane soru soramadılar. Buradan yiğit Bayburtluların gözünün içine baka baka söylüyorum: Sayın Erdoğan, bundan tam üç ay önce demişti ki, 87 gün önce, 'Göreceksiniz, bir ay sonra birbirlerinin yüzüne, birbirlerinin gözüne, ailelerinin yüzüne bakamayacaklar.' Ben, her siyasi görüşten Bayburt’un ne olduğunu bildiğim bu meydanda Bayburtluların gözünün içine baka baka söylüyorum ki, söylenenlerin tamamı iftiradır, iftiradır, iftiradır.
Anketler, Tayyip Erdoğan’ın atadığı siyasi savcıya inananlar yüzde 25; geri kalan insanlar inanmıyor. Şimdi bilmiyor musunuz Bayburt’ta AK Parti güçlü, MHP güçlü; siz de şahitsiniz, Bayburt’ta bu iftiralara inanan var mı? Namuslu, şerefli insanlara kara çalmak, aileleriyle uğraşmak, çocuklarıyla tehdit etmek, yıllarca emek emek biriktirilmiş olan mal varlıklarına çökmek, daha sonra da dediğim gibi iftira, al buradan çık demek, hukuk değildir. Yapılan iş siyaset de değildir. Bunun için burada Sayın Erdoğan’a bir kez daha büyük bir özgüvenle sesleniyorum ki: Sen savcına mı güveniyorsun? Ben arkadaşlarıma güveniyorum. Hadi o zaman iddianameyi hazırlayın, kanıtları çıkarın, mahkemeyi TRT’den yayınlayın. Hodri meydan.
"1980 darbesinden beri ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yöneticisi cezaevine konmuştur"
Bu yörenin bir evladı var, benim değerli kardeşim Baki Aydöner. Parti Meclis üyemiz, sizin evlat, bizim yoldaş. Genç yaşında – bazıları bilmiyor Parti Meclisi’ni- Parti Meclisi bir partinin en üst yöneticisi demek, genç yaşında oraya kadar yükselmiş. Depremde, selde, afette hep en önde görev adamı, vicdan sahibi ve partinin de, ülkenin de bayrağını elinden bırakmayan, sizin değerli bir evladınız. Onu alıp cezaevine koydular. Baki Aydöner’in önemi şudur ki, 1980 darbesinden beri ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yöneticisi cezaevine konmuştur. Yani, 80 döneminde, 45 yıl önce postallı darbecilerin yaptığını şimdi cübbeli darbeciler yapmaktadır. Buradan hemşerimiz Baki Aydöner’e selam olsun. Bizi bu meydanda buluşturan değerli il başkanım Haktan Yücel’e teşekkür ediyorum, sağ olsun, var olsun. Benim ortaokulu, liseyi yatılı okuduğum Bornova’ya, sizin emanetiniz olarak gelen, Bornova’yı seven, orada okuyan, büyüyen, yerleşen, siyaset yapan, sizin emanetiniz Bornovalıların Bornova’ya emaneti Ömer Ekşi’yi, evladınızı kutluyorum. Geçen gün cezaevi ziyaretinde, İzmir’de Buca Cezaevi’nde, Maçka’nın evladı Mehmet Murat Çalık’ı ziyaret ettim. Mehmet Murat Çalık’ın Bayburt’la bir bağı var, sizin damadınızdır. Sevgili Zehra Evin Çalık’ın eşidir. Bayburtlular nasıl insanlar diye düşününce, en yakın tanıdığım Bayburtlu’ya bakıyorsunuz. Bayburtluların yüreği büyük, zihni açık. Hem inancı, itikadı tam hem de bilime saygısı tam. Fevkalade pratik, iyi ve dürüst bir siyasetçi tanıyorum. Genel Başkan Yardımcım, 31 Mart seçim zaferinin mimarı Gökhan Zeybek için hepinize teşekkür ediyorum. 'Genel başkanım Kilis geldi, Kütahya geldi, Afyon geldi, ümit ediyorum bir dahakine Bayburt geldi' diyecek.
"Bayburt, kardeşlerimizin kalesidir, bu milletin kalesidir"
Sabah otelde bir arkadaş anlattı. Biz Manisa’da, Ege’de, Aydın’da, Denizli’de ‘keşkek’ deriz, siz ‘herse’ diyorsunuz, doğru mu? Diyor ki: 'Başkanım, herse kaynatıyorlar. Her şeyi iyi niyetle, güzel yaparsa iyi olur. Yanlış yaparsan katran olur. Bu 31 Mart’ta siz seçimi kazanıp da birileri hazmedemeyince, geldiler bir herse kazanı yaktılar. Altına yalanı kattılar. Altındaki ateş yalan, içine iftira kattılar, başına cübbeli bir aşçı getirdiler. Yalanı havlıyor, iftirayı karıştırıyor. Hersenin dibi tuttu, katran oldu. Bayburtlu bu yalanı yemez artık' diyor. Doğru anlamış mıyım?
Şu kadarını söyleyeyim: bu kadar yağmuru yediniz, ayrılmadınız. Allah sizden razı olsun. Şurada gördüğünüz yiğit evladınız Ekrem İmamoğlu var ya, seviyor muyuz? O cumhurbaşkanı olunca, bu ülkede yoksulluğu bitirecek, gelir adaletini getirecek, haksızlığı bitirecek, mahkeme adaletini getirecek. Eşitsizliği bitirecek, sosyal adaleti getirecek. İmamoğlu gelecek, köylü yeniden milletin efendisi olacak. İşsizin, emeklinin, emekçinin karnı doyacak. Tüm gençler hayallerini dışarıda değil, Türkiye’de kuracak, Bayburt’ta kuracak. Bu toplum artık huzur bulacak. Buradan cumhurbaşkanı adayımıza bir yürekten alkış alalım.
Ekrem Başkan’a, bütün arkadaşlarımıza, tüm yol arkadaşlarımız olarak Mansur Başkanımızla birlikte, hep birlikte sahip çıkıyoruz. Türkiye sahipsiz değil. Hep birlikte bu Türkiye’yi kurtaracağız, size söz veriyorum. İyi ki varsın Bayburt. İyi ki bu kadar mertsin, iyi ki bu kadar ev sahibisin. Bundan sonra Bayburt, kardeşlerimizin kalesidir. Bu milletin kalesidir."
CHP Genel Başakın Özgür Özel'in konuşması sırasında alandaki yurttaşlar, "Hükümet istifa" sloganları attı.
(Son)