Haber: İleyda ÖZMEN
(DÜZCE) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ''Sayın Erdoğan, etme bulma dünyası. Sen, 31 yıl önce gidilmiş, bol bol fotoğraf çektirilmiş, mezuniyet törenine katılmış, havaya kep atılmış, namusluca alınmış diplomaya dil uzatınca, Düzce gibi güzelim bu memlekette Ekrem’in diplomasını sorgulayanlara, 'Benim diplomamı da sorgulayın' diyenler sana sesleniyor: 'Diplomasız Erdoğan' diye'' dedi.
CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki adresi Düzce oldu.
Mitingte konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Yüreğinde vatanı, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan, Cumhuriyet’e bağlı, vatanına bağlı, birbirine bağlı Düzce, merhaba. Tarih boyunca haksızlığa susmayan, bugün de bu meydanlara sığmayan Düzce’ye selam olsun" ifadelerini kullandı. Özel'in konuşması şöyle:
''Bugün bütün zulümlere karşı Düzce’nin vicdanına sığınmaya, yapılanları anlatmaya ve buradan, Düzce’den tüm Anadolu’ya bir kez daha sesimizi yükseltmeye geldik. 19 Mart darbesinden sonra Türkiye’nin dört bir yanı ayağa kalktı. Yedi gün yedi gece, biz Saraçhane’de, siz memleketlerinizde bu büyük haksızlığa, iftiraya karşı büyük bir mücadele verdiniz. Sabahın erken saatinde kayyum diye kalkanlar, karşısında milleti buldular. Yedi gün yedi gece direndik, sonra Maltepe’de 2 milyon 500 bin ile tarihe geçtik. Ardından her hafta sonu bir ilimizde bir büyük miting yapmaya başladık.
"Artık Düzce ne AK Parti’nin ne bir başkasının, değil sadece milletin kalesidir"
Yarın Antalya’dayız ve bu hafta sonunun mitingi Antalya'daydı Ancak Düzce, bizi öyle çok, öyle içten çağırdı ki, öyle yürekten çağırdı ki buraya gelmeden, sizinle göz göze gelmeden, omuz omuza durmadan bu itirazı buradan yükseltmeden edemedik. 'Nereye gidiyorsun?', 'Düzce’ye' deyince 'Gitme' dediler. 'AK Parti’nin kalesidir' dediler. Düzce’yi tanımamışlar. Düzce’nin koca yüreğini, engin vicdanını, adalet duygusunu unutmuşlar. Buradan ifade edeyim: O eski siyaset, o kutuplaşmalar, o geride kaldı. O kaleler geride kaldı. Artık Düzce ne AK Parti’nin ne bir başkasının, değil sadece milletin kalesidir. 'O kale senin, bu kale benim' öyle bir siyaseti geride bıraktık. Biz artık Türkiye’nin bütün demokratları, bir otokrata karşı birleştik. Sosyal demokratlar, muhafazakâr demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, Aleviler, Sünniler, Düzce’deki bütün renkler, bütün demokratlar bir aradayız. Kaleler geride kaldı. Varsa benim bir kalem, o da bu millete feda olsun.
Düzce Belediyesi’ni en son 1963’te, Bolu’nun ilçesi iken kazanmıştık. O gün bugündür Düzce’de bir belediye kazanamadık. Düzce’de o günden beri çok iyi sonuçlar alamadık. Sağ olsun, emeğiyle, gayretiyle Talih Özcan vekilimizi 2023’te Ankara’ya gönderdiniz, teselli bulduk. Ancak şunu söyleyelim: Artık Düzce, ne eski Düzce; artık Cumhuriyet Halk Partisi, ne eski gücünde; artık biz Düzce’yi tanıdık. Plaka numarası son sırada olsa da bizim gönlümüzde bir numara. Düzce’de düşük oy da alsak, 'kusur bizde' dedik. Düzce’ye küsmedik, kimseye küsmedik. Bundan sonra da kenara, küstürenlere, kavga ettirenlere, kutuplaştıranlara inat; gönül gönüle, göz göze, omuz omuzayız. Biz kazanacağız, iyilik kazanacak, kötüler kaybedecek.
"Düzce’de düşük oy da alsak, 'kusur bizde' dedik"
Düzce Belediyesi’ni en son 1963’te, Bolu’nun ilçesi iken kazanmıştık. O gün bugündür Düzce’de bir belediye kazanamadık. Düzce’de o günden beri çok iyi sonuçlar alamadık. Sağ olsun, emeğiyle, gayretiyle Tali Özcan vekilimizi 2023’te Ankara’ya gönderdiniz, teselli bulduk. Ancak şunu söyleyelim: Artık Düzce ne eski Düzce, artık Cumhuriyet Halk Partisi ne eski gücünde, artık biz Düzce’yi tanıdık. Plaka numarası son sırada olsa da bizim gönlümüzde bir numara. Düzce’de düşük oy da alsak, 'kusur bizde' dedik. Düzce’ye küsmedik, kimseye küsmedik. Bundan sonra da küstürenlere, kavga ettirenlere, kutuplaştıranlara inat; gönül gönüle, göz göze, omuz omuzayız. Biz kazanacağız, iyilik kazanacak, kötüler kaybedecek.
"Bizim derdimiz bu ülkenin güzel insanlarıyla değil; varsa bir haksızlık yapan, onlar düşünsün"
Zaman zaman bir slogan, 'Aman' diyorum, 'Yapmayın, yanlış anlaşılmasın' Diyorlar ki: 'Gün gelecek, devran dönecek, AK Parti hesap verecek'. Buradan açık söylüyorum: Evet, gün gelecek, devran dönecek ama hırsızlar, uğursuzlar, darbeciler hesap verecek. Ben AK Parti üyesiyim, eyvallah. Torun mülakata girecekti, AK Partili oldum, eyvallah. Geçmişte çok beğendim, oy verdim, eyvallah. Ancak şimdi yokluk var, yoksulluk, işsizlik, enflasyon... Televizyonda gördüklerime gönlümde rıza yok ve bundan sonra ben aslında 'AK Parti gitsin istiyorum ama ya gelince bana bir şey olursa?' Düzce’den bütün AK Partililere şunu söylüyorum: AK Parti üyesi olmak, geçmişte oy vermek, onun döneminde işe girmiş olmak... Bunlardan kimse endişe etmesin. Bizim derdimiz bu ülkenin güzel insanlarıyla değil; varsa bir haksızlık yapan, onlar düşünsün. Sizi kucaklıyoruz.
"Kanal İstanbul’un peşine düşenler, Melen Barajı’nı yapmıyorlar"
Bu iktidar yıllarca Düzce’nin oyunu aldı. Hizmet etmeye gelince de pek ortalarda görünmedi. Düzce’yi yalnız bırakmayan biri vardı. 2002’deki son depremin ardından koşup Düzce’ye gelen, Düzce’nin ihtiyaçlarını saptayan, sekiz ilçesinde projeler geliştiren, 42 bin 300 metre su şebekesi ve kollektör hattı yapan, 2 bin 500 metre deşarj hattını yapan, çok sayıda projesi burada devam eden Ekrem İmamoğlu’ndan başkası değildi. Düzce, söz verip de unutanları çok gördü. Kanal İstanbul’un peşine düşenler, Melen Barajı’nı yapmıyorlar, yapamıyorlar. Yapım kararı 1990’da alındı, 2012’de imzalar atıldı. Bitmeyen barajdaki çatlakları Ekrem Başkan’ın ekipleri ortaya çıkardı. Milletin 1 milyar lirasını — o günün parasıyla — çarçur ettiler. Hem de hiçbir şey ortaya koymadılar. Ama Düzce ve sekiz ilçesinde harıl harıl çalışan, hem de yapmasa 'neden yapmadın' denmeyecek olan Ekrem Başkan ile İSKİ’nin Genel Müdürü Şafak Başak maalesef şimdi Silivri Cezaevindeler. Buradan hem Şafak Bey’e hem Ekrem Başkan’a yürekten bir selam yolluyoruz.
"31 yıl önce kendisine verilen diplomayı sırf 'Cumhurbaşkanı adayı olamasın' diye İstanbul Üniversitesi’nden iptal ettirdiler"
Düzce’nin, Karadeniz’in, Anadolu’nun Ekrem Başkanı ile muhabbeti birilerini rahatsız etti. O zamanlar kendi söyledi: 'Birilerinin Ekrem ağrısı tuttu' diye. Ekrem İmamoğlu ile sandıktan yarışmaya korkanlar, demokrasi tarihimize kara bir leke sürdüler. Aynı 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi, 15 Temmuz gibi bir darbe kalkıştılar. Darbe bu kez postalla, tankla değil; savcı cübbesi ile geldi. 18 Mart’ta, bir iftar vakti Ekrem Başkan İstanbul’da iftar sofrasındayken, 31 yıl önce kendisine verilen diplomayı sırf 'Cumhurbaşkanı adayı olamasın' diye İstanbul Üniversitesi’nden iptal ettirdiler. Buradan diplomayı gerçekte veren, iptaline direnen İşletme Fakültesi’nin dekanına, hocalarına teşekkür ediyoruz. Ancak onlar iptal etmeyince, üniversitenin yönetimini toplayıp ring araçları, duvarın boyasını, çevre temizliğini yapmaya yetkilendirenlerin diplomayı iptal ettiğini unutmadık. Onu yapanlardan bunun hesabını er geç soracağız.''
''O öyle değil, 'Diplomasız Erdoğan'''
Bu sırada vatandaşlar ''Hak, hukuk, adelet'' sloganları attı. Özel, ''Diploma deyince 'Diplomasız Tayyip diyenler' var o öyle değil... 'Diplomasız Erdoğan''' diyerek, atılan slogana eşlik etti. Özel, şöyle devam etti:
''Sayın Erdoğan, etme bulma dünyası. Sen, 31 yıl önce gidilmiş, bol bol fotoğraf çektirilmiş, mezuniyet törenine katılmış, havaya kep atılmış, namusluca alınmış diplomaya dil uzatınca, Düzce gibi güzelim bu memlekette Ekrem’in diplomasını sorgulayanlara, 'Benim diplomamı da sorgulayın' diyenler sana sesleniyor: 'Diplomasız Erdoğan' diye. 19 Mart sabahı ise, bu kez sahur vaktinde, yüzlerce polis aracı, binlerce polisle Ekrem Başkan’ın kapısına dayandılar. Evinden, ailesinin yanından, daha bir yıl önce bütün İstanbul’da her iki oydan birinden fazlasını alan, 'Şehrin emin insanı, biz Murat Kurum değil, ona güveniyoruz' diyen, beş yıl önce de 'Başbakan, Meclis Başkanı tanımam, Ekrem Başkan’a güveniyorum' diyen, İstanbul’un iradesine sabahın köründe darbe yaptılar, gözaltı yaptılar.
"Erdoğan, kendisine yapılmayanları bugün masum rakibine yapmaktadır"
Düzce’nin güzel insanları, adil insanları, vicdanlı insanları, size bunu hatırlatmak isterim ki Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Ekrem Başkan’a atılan bu iftiraların her birine muhataptı ve yargılandı. Rüşvetten, ihaleye fesat karıştırmaktan, terör örgütüne yardım etmekten yargılandı. Ama bir gün evine sabah polis yollamadılar. Çoluğunun çocuğunun, eşinin yanından alarak, koluna girerek emniyete götürmediler. Emniyette, nezarette tutmadılar. Yargılamayı bir gün bile tutuklu yapmadılar. Erdoğan yargılandı, ceza aldı, yine tutuklamadılar. Ta ki ceza kesinleşene kadar beklediler. Ceza kesinleşmişken bile polis göndermediler. Çağırdılar, Saraçhane’ye çıktı, miting yaptı, davul ile zurna ile Pınarhisar Cezaevi’ne yollandı. Orada da dört ay boyunca kim istiyorsa yanında kaldı. Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretine geldiler. Kendi deyimiyle, Pınarhisar Cezaevi’nde dedi ki: 'Pınarhisar’ı milletimizle kucaklaşmak için medreseye dönüştürdük'. Günde yüzlerce ziyaretçi… Pınarhisar’da bir şiir albümü çıkardı, imzaladı Türkiye’ye yolladı. Albüm bütün Türkiye’de satıldı, kimse engellemedi.
Oysa Ekrem Başkan’ın sosyal medya hesaplarına kadar engel getiriyorlar. Milletvekilleri dışında ziyaretlere engel oluyorlar. Ben buradan bütün Düzce’ye hatırlatmak isterim ki, dünün mağduru Erdoğan, bugünün zalimi olmuştur. Erdoğan, kendisine yapılmayanları bugün masum rakibine yapmaktadır. Şu an Ekrem Başkan için yalnızca iddia var, iddianame yok; iftira var, kanıtı yok; cezaevi var, yargılama yok. Olsa karar yok, olsa kesinleşme yok. Ama sanki suçluymuş gibi Ekrem Başkan’ın resimlerine, posterlerine, afişlerine yasak getiren, onun resminden bile korkan bir anlayış var. İşte 'İmamoğlu’na özgürlük' yazan bu görselleri ellerinden toplamaya çalışanlara, bugün bile gençlik kolunun elindeki resimleri polise toplattıranlara, kalkanlara şunu söylüyoruz: Afişleri, posterleri toplamakla bir sonraki Cumhurbaşkanını bu gençlerin yüreklerinden, gönüllerinden sökemezsiniz."
(Sürecek)