Haber: İleyda ÖZMEN 

(DÜZCE) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "19 Mart darbesi, 82 milyon insanın her birinin cebinden 28 bin lira aldı. Bu darbe yapıldığında harcanan, yakılan rezerv 60 milyar doları aşmıştı. Bugün için Türkiye’de işsiz olanların tamamına 15’er bin lira işsizlik maaşı bağlayabilirdik. Atanmayan öğretmenlerin, bir milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşını peşin verebilirdik. İşte böyle bir parayı, sırf Ekrem İmamoğlu’ndan güya kurtulabilmek için harcadılar, yaktılar. Emeklime mi çiftçime mi işsizime mi asgari ücretlime mi, değil. Tayyip Bey’in korkularına harcadılar. Ama bundan kurtulamazsınız. Bunu yaparak ne Ekrem Başkan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığından, milletimizin takdiriyle bir sonraki cumhurbaşkanı olacak olmasından kurtulursunuz, ne de günü gelince mahşerde bunun hesabını verirsiniz. Aç, yoksul bıraktığınız emeklinin, çiftçinin, emekçinin iki yakası elinizdedir. Seçim sandığı gelince hesabı görmek onların elindedir. Sonunuz yakındır" dedi. 

CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki adresi Düzce oldu.

Mitingte konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları kaydetti:

"Değerli Düzceliler, ellerinde hiçbir delil, hiçbir ispat yok. Tam 8 aydır başsavcı ki kanuna göre bir hâkim siyasete girerse geri dönemez. Bu kişi eskiden hâkimdi, yapmadığı kötülük kalmadı. Sonra ödüllendirildi, bakan yardımcısı oldu, siyasete geçti. O makamdan tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına getirildi. 9 Ekim gününden bugüne kadar sürekli Ekrem Başkan’dan bir suçlu yaratmaya, olmayan deliller, olmayan tanıklar yaratmaya çalışıyor. Biz de buna karşı sabırla, inançla, dirençle mücadele ediyoruz.''

''Kandıra Cezaevi'nde tutuklu bir kişi avukatına haber verilmeden Çağlayan Adliyesi'nde ifadeye götürülmüş''

Özel, partisinden bir milletvekilinin dün Kandıra Cezaevi'ne bir tutukluyu ziyarete gittiğini, ancak söz konusu tutuklunun ''cezaevinde olmadığı'' yanıtı verildiğini söyledi. Bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'tan yanıt beklediğini ifade eden Özel, şöyle devam etti:

''Dün Kandıra Cezaevi’ne bir milletvekilimiz, bir tutuklu arkadaşımıza ziyarete gider. Sorar. 'Cezaevinde yok' Nasıl yok? Cezaevi burası. Firar mı etti?' Hayır. 'Doktorda mı?' Bilmiyoruz, araştırılır. Sorunca: 'Mahkemeye gitti' Mahkemesi yok. Avukatı aranır, 'Haberim yok' Avukat fırlar Çağlayan Adliyesi’ne gider. Çağlayan Adliyesi’nde savcıya gidince, 'Biz çağırdık, ifade vermek istemeyince geri yolladık' der. 'Benim niye haberim yok?' Cevap yok. Arkadaşımızı Kandıra Cezaevi’nden Çağlayan Adliyesi’ne getirip bir odada başsavcı, 2 savcı… Avukat yok, kâtip yok. 'Benim avukatım nerede?' deyince, 'Yanında rahat konuşamıyorsun. İyi ifade vermiyorsun, bak bazıları konuştu, başkasına iftira attı, çocuğuna kavuştu. Senin eşin, dostun, akraban var, gel bak onları da düşün, düzgün bir ifade ver, evine dön' diyor. 'Nasıl vereyim? Olmayan şeyi nasıl söyleyeyim? Ekrem Başkan’a, arkadaşlarıma nasıl iftira atayım?' Deyince 'Sen bilirsin, dön o zaman cezaevine' diyorlar. 12-13 yaşında çocuğu ile kadınları tehdit edenler, 'Bir daha 20 sene kimsenin yüzünü göremezsin' diyenler yargılama yapmıyorlar, savcılık yapmıyorlar. Size açıkça söylüyorum ki kul hakkı yiyorlar, kul hakkına giriyorlar. Bu insanlara attıkları iftira ve yaptıkları bu haksızlık, tarih önünde yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Bir yandan ya sabır çekiyoruz, bir yandan sabrediyoruz. Ama kimse şöyle düşünmesin: Bu yapılanları yanınıza kâr bırakmayacağım, hesap soracağım.

"Sırf Düzce ile kucaklaşmamızı gölgelemek için sahte ihbarlar yapanlara, huzuru bozanlara diyorum ki..."

Bana diyor ki: 'Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanına, meydanlardan çekil, sokaktan çekil, partiye git, orada otur' Yani diyor ki, 'Sokağa çıkarsan, meydana çıkarsan, mücadele edersen seni de yerinden ederim' Buradan, bu tehdidi yapanlara, sokaktayız diye evlat katillerini üstümüze salanlara, bugün bile bu meydanda saldırı olacak diye, sırf katılımı düşürmek, sırf Düzce ile kucaklaşmamızı gölgelemek için sahte ihbarlar yapanlara, huzuru bozanlara diyorum ki: Ben iki emekli öğretmenin oğluyum. Yatılı okulda büyümüş; boğazından geçen her lokma ya devletin anama, babama verdiği maaşla ya da karavanadan çıkanla olmuş bir çocuğum. Bu çocuk, normalde bu kadar koca koca adamların tehditlerinden korkardı… Eğer oturduğu koltuk Gazi Mustafa Kemal’in koltuğu olmayaydı.

"Bilirim ki biz bir santim eğilirsek, millete bunlar diz çöktürecek. Buna izin vermeyeceğiz"

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi, bir siyasi parti olmaktan öte, ileri… 100 yıl sonra bir kez daha mağdurların, mazlumların, ezilenlerin, zor durumda olanların tek umududur. O yüzden bu partiye, bu partinin Cumhurbaşkanı adayına, partinin adayı olmaktan çıkmış, 15 milyon oyla halkın adayı hâline gelmiş Ekrem İmamoğlu’na, partinin kurumsal kimliğine, Genel Başkanına saldırılar kurmaktadırlar. Ancak karşılarında bir santim geri adım atacak, bir santim eğilecek, bir kelime eksik konuşacak kimse yoktur. Bilirim ki biz bir santim eğilirsek, millete bunlar diz çöktürecek. Buna izin vermeyeceğiz.

"Biz savaş meydanlarından geliyoruz. Senden mi korkacağız?"

Parti, 47 yıl sonra 1. parti olacak. Türkiye’de belediyelerin nüfusa göre yüzde 65’ini, ekonominin yüzde 80’ini kazanacak. 1 yıllık hizmetin sonunda memnuniyet oranı yüzde 60’ları aşacak. Ondan sonra birileri, 'Koltuğum gidiyor' diye hesap kitap içerisine girecekler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne operasyon çekecekler. Ne Ekrem Başkanı bırakırız, ne Cumhuriyet Halk Partisi’ni. Biz Kuvayımilliye’yiz. Biz savaş meydanlarından geliyoruz. Senden mi korkacağız?

"12 yaşındaki Çınar’ın da tertemiz devlet memuru Kadriye Hanım’ın da gözyaşlarında boğulacaksınız"

Buraya gelirken Gümüşova’da, Halilbey Köyü’ndeydim. Halilbey Köyü’nde Kafkaslardan gelmiş Abaz bir ailenin çayını içtim, sohbet ettim. O ev, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun özel kalem müdürü, sizin evladınız Kadriye Kasapoğlu’nun evidir. Kadriye Hanım bir siyasetçi değil; sizin yetiştirdiğiniz, tertemiz bir insan, bir devlet memuru. Özel kalem müdürü… Yıllardır bu görevi yapan, kimseyi incitmeyen, “öf” demeyen, bir kuruşa zaten işi olmuş, temas etmeyen; telefona bakan, randevuları ayarlayan nazik bir insan. Ekrem Başkan’a yapılan saldırılarda; kendisi, mesai arkadaşları, belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz, bürokratlarımız, Ekrem Başkan’ın ailesi… Yetmedi, sıra özel kalem müdürü Kadriye Hanım’a kadar geldi. Geçtiğimiz günlerde onu alıp 4 gün tuttular. Sonra 'Araban 3 yıl önce yurt dışına çıkmış' diye sordular. Cevap: 'Arabayı bir yıl önce aldım, elden düşme aldım, o zaman bende değildi' deyince bir şey yapamayıp saldılar. Daha doğrusu, o şartta bile savcı tutuklama istedi de utanmadan… Vicdanlı bir hâkim, evladının yanına yolladı. Bu sefer, bir iki hafta sonra bir daha… Kanun bir daha yapamazsın demesine rağmen, doğrudan aynı savcıya gidecek demesine rağmen gözaltı, 4 gün tutma, emniyette sorgu… Başka bir hâkimin yanına çıkarıp oradan tutuklama yaptılar. O tutuklamayı yaptıkları gün, evladının 13. yaş günüydü. Alırken evden çocuğu tek başına bıraktılar. Dört gün tutup, Çınar’ın yaş gününde annesini alıp Silivri’ye koydular. Hemşerinizi ziyaret ettim. Gözleri yaşlı ama dimdik ayakta, alnı açık, başı dik. Buradan, hemşerinize bu zulmü yapanlara diyorum ki: 12 yaşındaki Çınar’ın da, tertemiz devlet memuru Kadriye Hanım’ın da gözyaşlarında boğulacaksınız. Siz kaybedeceksiniz. Adalet kazanacak, iyiler kazanacak, biz kazanacağız.

"Aç, yoksul bıraktığınız emeklinin, çiftçinin, emekçinin iki yakası elinizdedir"

Meydanda olmaz dediler, doldu taştı. Bir de bariyerlerin arkasına Düzceli yanaştı. Hepinizi yürekten selamlıyorum. Oraya bakınca ben, 19 Mart darbesinin faturasını ödeyenleri görüyorum. 19 Mart darbesi, 82 milyon insanın her birinin cebinden 28 bin lira aldı. Bu darbe yapıldığında harcanan, yakılan rezerv 60 milyar doları aşmıştır. Dünyada itibarlı sayılan, o güne kadar 'saygın bir ekonomist' diye bilinen Mehmet Şimşek’in aslında darbenin mali ayağı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu 60 milyar dolar niye gitti denince, 'Bu günler için biriktirmiştik, bugünler için harcadık' diyebilmiştir. Bariyerlerin kenarında bizi izleyen Düzcelilerden 14 bin 500 lira emekli maaşı alanlar var. 14 bin 500 liralık maaşları, bu parayla 30 bin lira yapılabilirdi. Bariyerlerin arkasından bakan Düzce’nin çiftçilerinin bütün borçlarını, Türkiye’deki bütün çiftçilerin borçlarını kapatabilir, faiziyle bir o kadarını da onlara verebilirdik. Bugün için Türkiye’de işsiz olanların tamamına 15’er bin lira işsizlik maaşı bağlayabilirdik. Atanmayan öğretmenlerin, bir milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşını peşin verebilirdik. İşte böyle bir parayı, sırf Ekrem İmamoğlu’ndan güya kurtulabilmek için harcadılar, yaktılar. Emeklime mi çiftçime mi işsizime mi asgari ücretlime mi, değil. Tayyip Bey’in korkularına harcadılar. Ama bundan kurtulamazsınız. Bunu yaparak ne Ekrem Başkan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığından, milletimizin takdiriyle bir sonraki cumhurbaşkanı olacak olmasından kurtulursunuz, ne de günü gelince mahşerde bunun hesabını verirsiniz. Aç, yoksul bıraktığınız emeklinin, çiftçinin, emekçinin iki yakası elinizdedir. Seçim sandığı gelince hesabı görmek onların elindedir. Sonunuz yakındır."

(Sürecek)

Kaynak: ANKA