(TBMM) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği KHK ile rektör atama düzenlemesine ilişkin TBMM'ye yeniden konuya ilişkin kanun yapılması için verilen 12 ay sürenin 11 ayının dolduğunu hatırlatarak, “Bu konuyla ilgili iktidarı defalarca uyardık. Hatırlattık. Bu konunun önemine dikkat çektik. Bizler defalarca basın aracılığıyla ve sosyal medya aracılığıyla iktidarı bu konudaki düzenlemesini geciktirmemeye davet ettik. Fakat geride kalan 11 ayda rektörler ve YÖK üyeleri Anayasa’ya ve AYM kararına aykırı olarak atanmaya devam etti. Tabi iktidarın bu düzenlemeyi yapmamış olması belirli gerekçeler nedeniyleydi. 26 Temmuz 2024'te 11 üniversite, Ağustos'ta 13 üniversite, 21 Eylül'de altı üniversite, 21 Aralık'ta 14 üniversite, 10 Nisan'da 13 üniversite olmak üzere beş farklı kararname ile toplam 56 üniversiteye eski yöntemle rektör atandı” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, TBMM’de üniversitelerdeki rektör atamaları ve Silivri’de tutuklu bulunan üniversiteli öğrenciler hakkında konuştu. Özçağdaş, CHP’nin 4 Haziran 2018'de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) rektör atanmasına ilişkin KHK ile yapılan düzenlemenin iptali için yapılan başvurunun altı yıl sonra sonuçlandığını hatırlatarak, Mahkeme'nin Anayasa'ya aykırı olarak iptal ettiğini söyledi.
“Cumhurbaşkanı 11 ayda rektörler ve YÖK üyeleri Anayasa’ya ve AYM kararına aykırı olarak atamaya devam etti”
Özçağdaş, şunları kaydetti:
"Bu verilen 12 ayın 11 ayını tamamlamış bulunuyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi siyaset anlayışı nedeniyle 11 ayda 7 milyon üniversite öğrencisinin 200 bine yakın akademisyenin ve 86 milyon vatandaşımızın geleceğini ilgilendiren üniversitelere yönelik bu düzenleme hala gerçekleştirilmedi. Bu konuyla ilgili olarak iktidarı defalarca uyardık. Hatırlattık. Bu konunun önemine dikkat çektik. Bizler defalarca basın aracılığıyla ve sosyal medya aracılığıyla iktidarı bu konudaki düzenlemeyi geciktirmemeye davet ettik. Fakat geride kalan 11 ayda rektörler ve YÖK üyeleri Anayasa’ya ve AYM kararına aykırı olarak atanmaya devam etti. Bugün bir kez daha kendilerini uyarıyoruz. Yüce Meclis'in çatısı altından sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Tabi iktidarın bu düzenlemeyi yapmamış olması belirli gerekçeler nedeniyleydi. 26 Temmuz 2024'te 11 üniversite, Ağustos'ta 13 üniversite, 21 Eylül'de altı üniversite, 21 Aralık'ta 14 üniversite, 10 Nisan'da 13 üniversite olmak üzere beş farklı kararname ile toplam 56 üniversiteye eski yöntemle rektör atandı. Bunların arasında Anadolu Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe, Atatürk Üniversitesi gibi köklü öğrenci sayısı, fakülte ve belim sayısı çok fazla olan büyük bütçelere sahip üniversiteler de var.”
“1946'dan 80'e kadar da öğretim üyelerinin seçimiyle belirleniyordu”
Özçağdaş, Türkiye'de rektör belirleme ve atamalarının daha önceki dönemlerde hiçbir şekilde bugünkü kadar "keyfi" yapılmadığını söyleyerek, "Tek parti iktidarı dedikleri ağızlarını her açtıklarında cumhuriyete ve cumhuriyetin kurucu kadrolarına hakaret eden, saldıran Adalet ve Kalkınma Partisi bilmelidir ki; rektörler 1946 yılından 1980'e kadar öğretim üyelerinin seçimiyle geliyordı. Çok daha demokratikti. 1980 darbesiyle beraber 1980-92 arasında YÖK'ün önerdiği üç aday arasından cumhurbaşkanı seçiyordu. 92-2016 yılları arasında öğretim üyelerinin belirlediği altıdan yükün indirdiği üç isimden birini cumhurbaşkanı atıyordu. Yani askeri rejimlerde bile bugünkü atama düzeninden çok daha demokratik bir yöntem vardı. 1946'dan 80'e kadar da öğretim üyelerinin seçimiyle belirleniyordu” dedi.
“Türkiye’de 21 kişilik bir kurulun tamamını tek bir kişi atıyor”
Özçağdaş, şunları kaydetti:
“Bu kapsamda çıkarılan 676 sayılı KHK ile rektör atamaları doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından yapılmaya başlandı. 2018 yılında başkanlık sistemine geçildikten sonra aynı yıl çıkarılan 703 sayılı KHK ile doğrudan atama usulüne devam edildi. Anayasa Mahkemesi'nin 4 Haziran 2024 tarihli iptal kararında yer alan düzenlemeyi bu kapsamda bir kez daha hatırlayalım. AYM, YÖK üyelerinin üniversiteler arası kurul tarafından seçilen kısmı için üniversiteler arası kurulun seçmesinin yeterli sayılmadığı ayrıca Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmasının istenmesinin gerekliliğini iptal etti. YÖK'ün 21 üyesi var. Bunların yedisini Cumhurbaşkanı kendisi atıyor. Yedisini yine Cumhurbaşkanı tarafından atanması yapılmış bakanlardan oluşan bakanlar kurulu atıyor. Geri kalan yedisini yine üyeleri bizzat Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen üniversite arası kurul yapıyor ve Cumhurbaşkanı, bu tek adam sisteminde yedi kişiyi de ‘ben onaylarım’ diyordu. İşte iptal edilenlerden biri budur. Düşünün, Türkiye’de 21 kişilik bir kurulun tamamını tek bir kişi atıyor. Tabii hal böyle olunca 31 yıl sonra hak etmiş olduğunuz bir diploma konuyla hiçbir ilgisi, bilgisi, liyakatı olmayan bir grup tarafından diplomanızın iptaliyle sonuçlanabilir. Ekrem İmamoğlu'nun otuz bir yıl sonra kendisiyle birlikte 27 vatandaşımızla diplomasının iptal edilebilmiş olması işte bu emir komuta zincirinin bir sonudur.”
Özçağdaş, YÖK’ün tamamıyla siyasetin güdümüne girdiğini söyleyerek, "YÖK Başkanı yüce Meclis'in milletvekillerinin telefonlarına çıkmamakta, cevap vermemektedir ve ne yazık ki bu kadarı 12 Eylül askeri rejiminde bile yapılmamıştır” dedi.
“49 gencimiz mahkemede suçlu bulunsalar dahi bir gün yatmayacakları bir suçtan hapishanelerde”
Silivri Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle başlayan olaylarda tutuklanan üniversite öğrencilerinin 49’un hala tutuklu olduğunu hatırlatan Özçağdaş, “49 gencimiz mahkemede suçlu bulunsalar dahi bir gün yatmayacakları bir suçtan hapishanelerde ve bu gençlerimizin bir kısmının davaları 3 Ekim'e ertelendi” diye belirtti.
“Evlatlarının katili olmuş birini azmettirilmesini engelleyemediler”
Özçağdaş, dün İstanbul’da toprağa verilen TBMM Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninden ayrılırken saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i yetkililerin korumayı başaramadığını söyleyerek şöyle konuştu:
“Evlatlarının katili olmuş birinin azmettirilmesini engelleyemediler. Devletin istihbarat birimleri devletin kolluk güçleri ana muhalefet partisinin genel başkanına yapılan bir saldırıyı engelleyemediler. Çünkü Cumhuriyet Halk Partililerin telef olacağına dair bir iddiası olan zihniyetin diliyle yaygınlaştırdığı şiddetin azmettiriciliğin sonucudur yaşanan. Üniversite öğrencilerin de akademisyenlerin de siyasilerin de hukukçuların da yaşadığı budur. Savunma hakkını yapan avukatların tutuklandığı bir ülke maalesef bizim ülkemiz olamaz. Bu yüzden tüm bunlarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi'ni verdiği mücadele devam edecektir.”