(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ''Sadece bir gün burada konuşurken, ‘Kişi kendinden bilir işi’ dedim. Sonra döndüm dedim ki, ‘Bizi neyle suçluyorlar? Erdoğan o dönemlerde bunlara neler yapmış.’ Kaçak yapıya bağışla para aldığını itiraf etmiş, billboardları usulsüz vermiş, medyaya para dağıtmış, sonra da satın almış'' dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kent Uzlaşısı” üzerine yaptığı konuşmaları ve söylemleri hatırlatarak eleştirilerde bulundu. Özel, şunları söyledi:
''Daha önce 'Kent Uzlaşısı' diyerek suçladığın DEM Parti’de geçmişte siyaset yapmış, ‘DEM diyemedin Batı’daki Kürtler’ dedin, batıdaki Kürtler seçimi kazanamayacakken onları belediye meclislerine alıp, oyunu alıp belediyeleri kazanıp, onlara ‘temsil imkanı vermeye yönelik bir şeydir’ dedin Kent Uzlaşısına. Oradan, bir belediye meclis üyesi var, bir belediye başkan yardımcısı var diye Şişli Belediye Başkanı’na kayyum atıyorsun, içeride tutuyorsun; diğer taraftan o HDK Kongresi’nden dolayı tutukluların hepsini salıyorsun ki terör örgütü değildir, salınmalıdır. Buradan, ‘Adalet var’ diyorsun ve Erdoğan, kapı gibi arkasında duruyor, dönüyor diyor ki ‘Görüyor musunuz? Her gün bir şeyler ispatlanıyor.’ Ortada ispatlanan bir şey yok. Ortada tek suçları, seçim kazanmak olan ve bir sonraki seçimde Erdoğan’ı yenecek olan arkadaşlarımız ve onurlu mücadeleleri var.''
''AK Parti’nin içinde kabine revizyonu yaklaştıkça birbirlerini yiyorlar''
Özel, bazı medya kuruluşlarının “stok ve sahte videolar kullanarak, yalan delilleri gerçekmiş gibi izlettiklerini” söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
''Devletin televizyon kanalında, birazdan anlatacağım. Stok ve sahte videolarla, yalan delilleri, gerçekmiş gibi izletme faaliyetleri yapılırken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan yine bekledik o açıklamayı. ‘Yargı, bağımsızdır; Türkiye bir hukuk devletidir’ diye. Bu sefer yapamadı. Neden? Çünkü meşgul. Neden? Yeni Şafak gazetesi, geçen hafta odunla Mehmet Şimşek’e vuruyordu. Şimdi Avukat Burak Bekiroğlu, Sayın Tunç’un kardeşinin Bylock kayıtlarını hatırlatarak, Yılmaz Tunç’un üzerine saldırdı. Bunu birileri kuruyor, Yılmaz Tunç’a saldırtıyor. AK Parti’nin içinde kabine revizyonu yaklaştıkça birbirlerini yiyorlar.
Dün, evvel gün, iki tane trol, ekran karşısına geçmişler şunu söylüyorlar: ‘Bildiklerimizi konuşursak hangi Bakan yerinde kalabilir’ diyor öbürü de ‘Doğru’ diyor. Gece gündüz Erdoğan’ı savunanlar, o yayının önemli bir kısmında şunu anlatıyorlar: ‘Bazılarına uyku yok. Örneğin Akın Gürlek’in.’ ‘Çok yakın tanıyorum’ diyor trol, ‘Gecesi gündüzü yok.’ Sayın Erdoğan, gece aklına bir şey takılır, Vali arar, İl Başkanı arar falan ulaşamazsa, ‘Bulun, bağlayın’ der, evden ararlar bir şekilde bağlarlar. ‘Akın Gürlek’te böyle bir şey yok’ diyor; ‘İkinci çalışında en geç gece kaç olursa olsun o telefona açar, Cumhurbaşkanı’mıza gerekli bilgileri verir’ diyor.
Bir diğer taraftan AK Parti’nin içindeki çok yakın çalışma arkadaşları Erdoğan’ın. ‘Akın Gürlek’ten şikayetçiyiz’ diyorlar. ‘Gelip direkt Erdoğan’la görüşüyor, bir şeyler anlatıyor, onay alıp gidiyor, Parti’nin de ülkenin de başını belaya sokuyor.’ Bağımsız yargı, gizli soruşturma...''
''Türkiye’de kimin hapse gireceğine dünya liderimiz, kimin hapisten çıkacağına dünya liderleri karar veriyor''
CHP Genel Başkanı Özel, Erdoğan'ın Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı'nda İspanya Başbakan’ı Pedro Sanchez’in ''Free İmamoğlu'' dövizini kaldırmasına tepki gösterdiğini hatırlatarak, buna yönelik eleştirilerini sıraladı. Özel, şöyle devam etti:
“Hatırlayın, geçen hafta çok kızdım. Benim yoldaşım, Erdoğan’ın da zaman zaman ‘Dostum’ dediği Pedro Sanchez geldi Türkiye’ye. Bizim davetlimiz, Sosyalist Enternasyonel’in o başkanı; ben, yardımcısı. 89 Parti’den biri, Türkiye’ye geldi; uluslararası ilişkiler gereği, Erdoğan’ı ofisinde ziyaret etti. Sonra da bizim yanımıza geldi. Üç gün toplantılarımızı yaptık. Toplantıda da ‘İmamoğlu’na Özgürlük’ pankartlarımızı kaldırdık. İmamoğlu’na özgürlük istediği ve Türkiye’de yapılanın demokratik olmadığı ifade ettiği bildirinin altına da imzasını attı. Erdoğan bozulmuş, ‘Dost bildiklerim, geldiler; Türkiye’deki son yaşanan tutukluluk sürecini sordular. İşin aslını kendisine anlattım, şaşırdılar. Sonra gitmiş pankart kaldırmış’ diyor.
Sayın Erdoğan, dosya gizli, dosyada gizlilik kararı var. Birtakım bilgileri, avukatlara bile sanıklara bile söylemiyorlar. Dosyanın içeriği, kendi neyi servis ediyorsa onu okuyoruz. Bir de kendi arkadaşlarımıza sorulan sorularla verilen cevapların tutanağını biliyoruz. Sen, Pedro Sanchez’e işin aslını anlatıyorsun. Sonra da ‘Türkiye’de yargı bağımsız’ diyorsun.
Arkadaşlarımızın özgürlüğünü gidip de bizim, Pedro Sanchez’den istememizi istiyor. Neden? Çünkü Türkiye’de kimin hapse gireceğine dünya liderimiz, kimin hapisten çıkacağına dünyanın diğer liderleri karar veriyor. Rahip Brunson’da olduğu gibi. Rahip Brunson’da ‘Ver Papaz’ı, Al Papaz’ı’ diyordu; Trump aradı, bağırdı, çağırdı. Brunson, nasıl Oval Ofis’e uçtu, kendi bile inanamadı. Türk gazeteci Deniz, hapiste tutuluyordu. Merkel’in telefonuyla gitti; açıklaması şu; ‘Gözaltına alıp tutuklamam ne kadar hukuksuzsa serbest kalış sürecim de o kadar hukuksuz oldu Türkiye’de’ diye. Büyükada tutukluları, Alman Cumhurbaşkanı’nın telefonuyla bırakıldı. Fransız gazeteci, Macron arayınca bırakıldı. Ama şimdi, işin aslını Pedro Sanchez’e kendisi anlatıyormuş; neden içeride kalmaları gerektiğini. Aynen şunu söyleyeyim: Gayet iyi anlatabilir. Bütün yönleriyle anlatabilir, bundan hiçbir şüphem yok. Ama gerçeği değil; sanrısını, kafada kurduğunu, olduğunu sandığını anlatıyor. Neden? Çünkü kişi, kendinden bilir işi. Şimdi ondan bahsedeceğim.''
“Bizim arkadaşlarımıza atılan iftirada bini bir para bile değil”
Özgür Özel, “Bizim arkadaşlarımıza atılan iftiranın bini bir para bile değil. ‘560 milyarlık yolsuzluk’ dediler; İBB’nin 6 yıllık bütçesi, 497 milyar çıktı. ‘Bavullarda para var’ dediler; Kadir Topbaş’tan kalan jammerlar çıktı” diyerek, şunları kaydetti:
''‘İmamoğlu’nun lüks araçları’ dediler; MHP’li vekilin araçları çıktı. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı’mızın kasasından, ‘Belediyede gizli kasaya ulaşıldı’ diyor TRT, stok görüntü kullanıyor, hem TRT hem yaymışlar diğer medya, kj, alttaki yazı ‘Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde kasa açıldı.’ İçinden paralar çıkıyor. ‘Ne alaka. Belediye’nin kasası mı, veznenin kasası mı? 'Hiç olmaz böyle bir şey, nasıl olmuş’ dedim. Polisin arama tutanağı bizde. Polisin video kamera kaydı var. Bizimkilerin video kamera kaydı var. Polisin arama tutanağına göre, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı’nın makamındaki kasasından bir adet belediyenin resmi mührü ile belediye bilgisayarlarının yedeği olan bir hard disk ele geçirilmiş. 1 TL para yok ama ‘Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin kasasına ulaşıldı’ deyip içeriden dolarları çıkaran görüntüyü görünce adamın annesi bile inanır. TRT’den yapıyorsun bunu. Merkez medyadan yapıyorsun bunu, yandaş kanalından yapıyorsun bunu...
''Mermi çıkan kasaya, para görüntüsüyle servis etmek kadar alçaklık olamaz''
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun özel koruması, ‘koruma müdürü Mustafa Bey’in yayla evindeki gizli kasası bulundu.’ Yine benzer dolar çıkarma görüntüleri. Olayın aslı, ‘Kendisi gözaltına alınınca başka bir ikametin var mı, orada bir yayla evin var’ diyor. Biliyorsunuz bu yayla evlerinin çoğu, tapu kaydından görülmez. Kendi söylüyor. Yolluyorlar jandarma ekibini. Bu, içeride. ‘Evde arama yaptık, kasa bulduk’ diyorlar. ‘Doğru’ diyor. ‘Kapalıymış’ diyorlar, şifresini telefonda kendi söylüyor, gözaltındayken. Açıyorlar kasayı, görüntüler başlıyor. Jandarmanın arama tutanağı, beylik silaha ait iki kutu mermi çıkıyor. Bu dosya, yolsuzluk dosyası olsa, bu iddialar gerçek olsa, ne gerek var bu yalancılığa? Kanıtı koyarsın, suçu söylersin, cezayı verirsin, boynumuz kıldan ince. Boşu boşuna değil, isyanımız; sesimizi duyurmaya çalışmamız. Mermi çıkan kasaya, para görüntüsüyle servis etmek kadar alçaklık olamaz. Mühür çıkan kasadan ‘para çıkmış’ algısı yaratılarak, bir davada adalet sağlanamaz. Kişi, kendinden bilir işi.''
''Rüşvet dedikleri, İBB’ye yapılan resmi bağış çıktı''
Özel, ayrıca geçmişte AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde çıkan ''yolsuzluk haberlerini'' göstererek, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
''Bugünkü Grup Toplantısı’nın ve bundan öncekilerin, hep söylediklerimizin bir gizli değil; bir gerçek tanık, gerçek yaşanmışlık, ağzından çıkmış, hepimizin duydukları üzerinden bugün yaşananların kişi kendinden bilir işi belgeseline geçiyorum. Buyurun. Erdoğan, iki yılın bilançosunu açıkladı: ‘Kaçak yapılara ruhsat verip Belediye’ye bağış alıyoruz.’ ‘Suya zam yapmayacağım dememiştim’ dediği ara başlık da var. Altında uzun uzun anlatıyor. ‘Kaçak yapılara ruhsat verip Belediye’ye bağış alıyoruz.’ Arkadaşlarımıza en çok sorulan soru: ‘Buraya niye bağış aldın? Buraya, niye bağış yaptılar?’ Belediye’ye bağış... Kaçak yapıya ruhsat vererek... ‘İmar değişikliği karşılığında rüşvet alındığı’ iddiası... Rüşvet dedikleri, İBB’ye yapılan resmi bağış çıktı; imar değişikliğin yapan komisyonun başı da AK Partili çıktı, geçen dönem çünkü 2019-2024 arası, çoğunluk onlardaydı. Komisyon’un Başkanı AK Partili çıktı, bizim iddiada da. Burada itiraf var: ‘Kaçak yapılara ruhsat verip Belediye’ye bağış alıyoruz’, Erdoğan’ın.
"'Billboardlarda yolsuzluk var' deyip şirketlere el koydular; ne ortada delil ne mahkeme kararını beklediler"
İkinci, billboard davası. ‘Billboardlarda yolsuzluk var’ deyip şirketlere el koydular. Ne ortada delil ne mahkeme kararını beklediler. Ama Erdoğan’ın billboard davası... ‘AKP liderinin de aralarında bulunduğu 18 sanığın reklam tabelası ihalesinde, 50 trilyon 7 milyar liralık yolsuzluk iddiasıyla yargılanmalarına başlandı..’ Billboard davası... Neymiş? Kişi, kendinden bilir işi.
Üç, ‘Medyaya milyonlar dağıttılar’ dediler. MASAK raporundan bir kuruş çıkmadı; tertemiz çıktı. Bunu neden söylediler? Çünkü ‘Albayrak’lara baskın...’ ‘Yeni Şafak gazetesinin patronları gözaltına alındı.’ Burada, bize iddia ettikleri ne varsa burada yapmışlar, yargılanmışlar. Bu yargılanmaların hiçbirisi bu dönemde bitmemiş. Tutuksuz yargılanmış, arkasından Başbakan olmuş; dokunulmazlık almış. Sonra, ama kanuni değişiklikle ama yargıdan dosyayı düşürerek ama bilmem neyle hepsinden kurtulmuşlar.
Dört, ne iddia ediyor bize, ‘Her açılan kasadan para çıktı.’ Biraz önce anlattığım. Bizde yok. 17-25 Aralık, ‘Paralar saçıldı. Üç Bakan’ın oğlu ve iş adamlarının adının karıştığı yolsuzluk operasyonunda polisin baskın görüntüleri ortaya çıktı. Milyonlarca doların nakit halde saklanması dikkat çekti.’ Bu paralara, ‘Yok’ dediler mi? İlk önce birkaçı, ‘Polis koydu’ dedi; sonra, faiziyle geri aldılar paralarını, geri istediler. Erdoğan, bu paralara ne dedi? ‘Yolsuzluk olması için devletten çıkmış olması lazım’ dedi.
''‘Sakın valiz taşımayın’ diyor; sonra bize jammerın olduğu şeye bile ‘Mutlaka içinde para vardır’ diyor”
Beş, korumaların taşıdığı valizlerde, ‘Para var’ demişler bize. Valizlerden önceki döneme ait jammerlar çıkmış. Habertürk gazetesi, 26 Aralık 2013, Erdoğan uçakta soruları yanıtlıyor. ‘Çanta artık suç aleti’ diyor. ‘Pakistan dönüşü konuşan Erdoğan, operasyon görüntüleri için ‘Sakın artık çantayla bir yere girip çıkmayın. Çanta suç oldu’ dedi.’ Ve diyor ki ‘Egemen Bağış’la ilgili görüntüler üzerine.’ ‘AB ofisimize çantaları ile girdi, çantasız çıktı diyorlar. Teslim edilirken görüntü var mı? Yok. Belki de kitaptır. Sakın çantayla bir yere girip çıkmayın. Çanta artık suç aleti olmuş. Hele hele valiz, valizleri unutun’ Erdoğan...
Sadece bir gün burada konuşurken, ‘Kişi kendinden bilir işi’ dedim. Sonra döndüm dedim ki, ‘Bizi neyle suçluyorlar? Erdoğan o dönemlerde bunlara neler yapmış.’ Kaçak yapıya bağışla para aldığını itiraf etmiş, billboardları usulsüz vermiş, medyaya para dağıtmış, sonra da satın almış. Bilmeyen var mı havuz medyası ne demek? Binali Yıldırım’ın bir havuz yaptığını, o havuza AK Parti’nin işaret ettiği bütün iş adamlarının para attığını, o havuzla bu gazetelerin satın alındığını biliyor muyuz, bilmiyor muyuz? Ortaya paralar saçılınca ‘Devletten mi çıktı?’ diyor, valizle girip çıkmalar ispat edilmeye kalkınca da ‘Sakın valiz taşımayın’ diyor. Sonra da dönüyor bize jammerın olduğu şeye bile ‘Mutlaka içinde para vardır’ diyor.''
(Son)