(İZMİR) – Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, görevdeki bir yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kentsel dönüşüm konusunda açıklamalarda bulunan Önal, ekonomik koşullar nedeniyle dönüşümün zorlaştığına dikkat çekerek daha uygun kredi ya da İstanbul'da başlatılan 'yarısı sizden, yarısı bizden' kampanyasının İzmir ve Bayraklı'ya da uygulanması gerektiğini söyledi. Önal, "Kentsel dönüşüm olabilmesi için planlama çalışması kadar kredi olanaklarının da yine merkezi hükümet tarafından tanımlanması gerekiyor. Bu iş siyasetin aslında en temel konusu ama siyasi yaklaşımda ya da siyasi partilerin çekişme alanından çıkarılması gerekiyor" dedi.
Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önül, Belediye Meclis Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında görevdeki bir yılını değerlendirdi. Önal, şunları söyledi:
“Uzun süredir maalesef partimiz çok büyük adaletsizliklerle karşı karşıya. Birçok arkadaşımız maalesef hak etmediği muamelelerle şu an tutuklu durumda. Uzun zamandır belediye başkanlığında hizmetlerimizi yürütmeye çalışırken bir yandan da haksızlığa uğrayan arkadaşlarımızla dayanışma için şehir dışı gitmek durumunda kalıyoruz. Onlarla birlikte o dayanışmayı göstermek için özellikle başta İstanbul olmak üzere birçok yerde yine hizmet üretmeye çalışan belediyelerimizin ayrıca ayrı bir ayrımcılığa uğradığını da hep birlikte maalesef izliyoruz. Yaşadığımız bu zor günler illa ki geride kalacak. Bizler şuna inanıyoruz ki çok daha zor günleri birlikte aşmış büyüklerimizin bize bıraktığı Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in getirdiği demokrasimizin bugün sekteye uğradığı anlar olsa bile inanıyorum ki bu değerlere sahip olan vatandaşlarımızın özellikle 19 Mart sonrasındaki dayanışması ve direnişiyle birlikte birçok zorluğu tekrar üstesinden geleceğiz. Bu zorlu günlerin de geride kalacağına ben yürekten inanıyorum.”
Görev süresi boyunca yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Önal, kentsel dönüşüm konusuna da değinerek "İnsanın canından, hayatından daha önemli hiçbir şey yoktur. Deprem noktasında en yüksek riskli ilçelerin başında geliyoruz. Kentsel dönüşüme dair birçok çalışmamız oldu, oluyor, gelecekte de olacak. Bayraklı'mız, İzmir'imiz ve Türkiye'mizi de bir an önce bu dönüşüme hep birlikte hazırlanmamız gerekiyor" dedi.
İlçede kentsel dönüşüm ofisleri ile vatandaşları bilgilendirdiklerini ve kentsel dönüşüm çalışmalarını sürdürdüklerini de aktaran Önal, şöyle devam etti:
"Umudumuz ve ümidimiz depreme dayanıksız bütün yapıların bir an önce dönüşüme girmesi. Ama yine Polyannacılık yapıp da ya da umut simsarlığıyla biz üstümüze düşeni yaptık demiyoruz. Kentsel dönüşüm olabilmesi için planlama çalışması kadar kredi olanaklarının da yine merkezi hükümet tarafından tanımlanması gerekiyor. Bu iş siyasetin aslında en temel konusu ama siyasi yaklaşımda ya da siyasi partilerin çekişme alanından çıkarılması gerekiyor. Geçmiş yıllarda deprem olduğunda bir dairenin dönüşmesi 200 bin liraya oluyordu. Bugün TOKİ'nin en ucuz verdiği birim metrekare fiyatları üzerinde 100 metrekare için 2 milyonun üzerinde bir maliyet gerektiriyor. 2 milyon maliyetin de bugün kredisini almaya kalktığınızda aylık 60 binin üzerinde geri ödemeli aylık kredi taksitleri oluyor. Ayda 60 bin kredi ödeyebilecek vatandaşımız maalesef Bayraklı'mızda mevcut değil. 60 bin kredi ödeyebilecek vatandaşların da depreme dayanıksız yapılarda yaşamıyor. O sebeple sağlayabildiğimiz emsal artışlarıyla, kat yükseklikleriyle destek olmaya çalışırken bir yandan da daha uygun kredi ya da İstanbul'da başlatılan 'Yarısı sizden, yarısı bizden' kampanyasının bir an önce İzmir'e ve Bayraklı'ya gelmesi gerektiğini sizin aracılığınızla dile getirmiş olalım."
Deprem sonrası inşaat maliyetlerinin karşılanabilmesi için belediye olarak plan notlarıyla katkı sunduklarını anlatan Önal, "Deprem sonrasında imkan anlamında belediyeler para sağlayamazsa bile inşaat maliyetlerinin yarısını sağlayacak bir plan notuyla özellikle korunacak alan diye belirttiğimiz geçmiş yıllardan özellikle kooperatiflerden gelen inşaat artışlarının resmileştirerek bunun yanı sıra riskli yapıların parsel bazında yüzde 20 inşaat artışı, ada bazında yüzde 30 inşaat artışlarıyla yaklaşık maliyetlerin yarısı belediyenin bu planlama çalışması neticesinde karşılanmış oldu. Şimdi biz şunu talep ediyoruz. Plan eliyle emsal artışlarıyla, inşaat maliyetlerinin yarısını karşılayan belediyelerin yanı sıra merkezi hükümetten de diğer yarısıyla ilgili ivedilikle bir kredi çalışmasının yapılması gerekiyor. İstanbul'a hak görülen yarısı sizden yarısı bizden kampanyasının bir an önce başta Bayraklı olmak üzere Türkiye'nin deprem riski yüksek olan diğer ilçelerine diğer illerine de taşınması belirtmek istiyorum" dedi.
"Kuruşun hesabını yapıyoruz"
Belediyenin mali yapısına ilişkin ise Önal, şöyle konuştu:
"Mali yapıyla ilgili belediyeler olarak evlerden çok farklı değiliz. Ev ekonomilerinden ev ekonomilerinizden de çok da uzak da değiliz. Yani her hane gibi, her aile gibi bizler de ekonomik çıkmazda payımıza düşeni alıyoruz. Maalesef özellikle 2020 sonrasında pandemiyle birlikte birçok mali yapısı bozulan kurumlar gibi belediyelerimiz de mali disiplinlerin biraz yitirmiş durumdalar. Ama sancılı bir sürecin başlangıcında olduğumuzu biliyorduk. Bir yıl boyunca özellikle hayal ettiğimiz belli çalışmaları eksik yapmış olsak bile bunları yine hayata geçirmek için o iradeye sahibiz ama mali durumumuzu büyük ölçüde en azından kendi maaşlarımızı günümüzde ödeyebilecek duruma getirebildik. Ancak bu mali disiplinsizlikten de öte 2018 yılında özellikle personel kanunuyla ilgili çıkarılan bir kanun hükmünde kararname vardı. Sonrası düşünülmeden sadece o gün dışarıdaki şirketlerde çalışan taşeron dediğimiz şirketin belediye şirketlerine aktarılmasıyla, sigorta vergileri düşünülmeden inanılmaz ayrı bir yükün de belediyelere aktarıldığını biliyoruz. Belediyeler bu yönüyle maalesef yasal düzenlemesi eksik olan birçok sorunun beraberinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıyla gelmiş olduğu durumun sonucunu yaşıyorlar. Bizler Bayraklı Belediyesi olarak kuruşun hesabını yapıyoruz. En başta seçim döneminde de sözüm alın teri döken emekçi arkadaşlarımın önce maaşlarını ödeyebilmek ve sonrasında Bayraklı'mızdaki bütün yurttaşlarımıza verdiğim sözleri tek tek hayata geçirebilmekti. Ne mutlu ki yaşadığımız belli sancılı dönemlerden sonra büyük ölçüde daha öngörülebilir bir duruma geldik. Umuyorum hem ülkemiz hem de ilçemiz için daha iyi ekonomik bir dönemi yaşarız."
"Mali disiplini sağlayamazsanız yapacağınız hiçbir çalışmanın sürdürülebilirliği olmaz" diyerek sözlerini sürdüren Önal, şunları kaydetti:
"Sürdürülebilir olmayan hiçbir çalışmada günlük anlık popülizm sağlasa da anlık sözü bir yerde büyütmüş olsa da sonrasında çok büyük hayal kırıklığı yaratır. Ben sürdürülebilir olmayan hiçbir çalışmanın içerisinde olmadım. İlk 6 ayımızda bir sistem kurmaya dönük ciddi adımlar attım. Bayraklı'mızın kronikleşmiş onlarca sorununu giderecek vatandaşımızın uzun yıllardır yine sadece belediyecilik hizmetlerinden bahsetmiyorum. Başta kentsel dönüşüm olmak üzere her şeyi çözebileceğimi iddia etmeden yapamadıklarımızı da niye olmadığını vatandaşa anlatarak samimi bir şekilde çok şeffaf bir şekilde bütün durumları anlatıyorum."
"Siyasi popülizmle atılan adımların yükü önümüze çıkabiliyor"
İZBB'nin ilçelere hizmetlerinin sorulması üzerine ise Önal, şunları söyledi:
"Büyükşehrimizin bütün ilçeler eşit hizmet götürdüğünü düşünüyorum. Ancak büyük şehrimizde son birkaç aydır silkelemeden nasiplerini aldılar. Bizler milyarlarca birikmiş borçları bir kere de isteyip ödeyemediğimizde de haciz gönderilmesini adil bulmuyoruz. Ve bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kamu kuruluşunun buradaki yöneticileriyiz. Buradaki çalışan her birimizin ortak amacı kendi vatandaşlarımıza en iyi hizmeti yapabilmek. Ama iş, hizmetin de dışında neredeyse personel maaşı ödeyemeyecek duruma getirmekse kusura bakmayın burada sorunun sorulması gereken bizler değiliz. Bunu yapanlar. Borç olduğunda borcun istemesi kadar normal bir şey yok. Yasal düzenlemesi olmayan sadece yine seçime giderken seçim kanunu dediğimiz Türkiye'de geçmişten süre gelen bir kavram var bilirsiniz. Seçime giderken o siyasi parti oy alabilmek için iktidarda ülkeye çok büyük zarar olabilecek ve sadece kendisine oy getirebilecek adımları atabiliyor. Bu sadece bu dönemde değil, çok geçmiş yıllardan Türkiye'nin önünde ve Türkiye'nin geleceğini düşünmeden ağırlık siyasi popülizmle atılan adımların yükü olarak önümüze çıkabiliyor. Geçmiş dönemde de yine yasal düzen yapılmadan bir çalışmayla taşeron yasası kaldırıldı. Bunların sigorta, vergi yükü yine düşünülmeden belediyenin üstüne bırakıldı. Süregelen 2018-2019 yılından sonra birikmiş sigorta vergilerinin milyarı bulan yani benim bütçem kadar borcum var belediye başkanı seçiliyorum. Bütün borcu bir kere de benden istiyorlar. Ödenemeyeceğini, isteyenin de bilgisi olmuyor mu? Bilmiyor mu? Bütçemden yatırım bütçemi kesersiniz. Tamam, hizmetimle cezalandırıldığımı düşünürüm. Ama onun çok da ötesinde büyükşehirinde aylardır maruz kaldığı her ay 1,5 milyar paranın kesildiği yerde beklediğimiz bütün hizmetlerin gelemeyişi normal karşılarım.
Bizim 657'de olduğu gibi yapılan bu değişiklikle tanımın getirilmesi gerekiyor. Belediyeye örnek söylüyorum. Bunlardan bir tanesi de EYT. Bu kapsamlar seçimde sadece oy almak üzere yapıldığında dayanağı olmuyor. Dayanağı olmadığı için de belediyenin şu an her ay tahakkuk eden 50 milyon sigorta vergi borcu var. 50 milyon bizim yatırım bütçemizle yatırım payımız yok ki. Bu yükle belediye sınanıp yeri geldiğinde de bir sopa olarak kullanılıp hadi ben senden bu parayı bir kerede istiyorum. Bir kerede alırım. Bunlar doğru olmayan, adil olmayan durumlar. Bunun yasal düzenlenmesi olması gerekiyor. Bu sadece bununla ilgili değil. Mesela su fiyatlarının yüksek olmasında belediyelerin talebi ne? En büyük bizim giderimiz elektrik. Elektrik tüketimindeki belli vergileri almadığınızda biz suyu bu kadar pahalı satmak durumunda kalmayız. Bununla ilgili söylüyorum belediye şirketlerinde bu sigorta vergilerle ilgili bir düzenlemenin yapılması lazım. Yani belediyenin karşılamayacağı yükü sadece seçim öncesinde, sonrası düşünülmeden yapılan bir yasal değişiklikten günümüz artık belediyelerin bütçelerini yaşam borçlarına dönmüş durumda. Bunların da bir kerede istenilmesi adil değil, adaletli değil. Bugün ödeyebilir belediyeler de gelecekte ödeyemeyecek duruma geleceğini öngörüyorum ben."
"Benim vicdanıma sığmıyor"
Belediyenin personel sayısıyla ilgili de konuşan Önal, şunları kaydetti:
"Çok büyük bir fazlalık olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle onu söyleyeyim fazla olmuştur. O da biraz da yönetim anlayışıyla kişinin hizmetlerindeki çeşitliliğiyle personelin arzı fazlayla tartışılır. Ama sorunun bundan gelmediğini herkesin bilmesini istiyorum. Kendi arkadaşlarımla da sözleşme döneminde görüştüğümde şunu söyledim. İki tarafın haklı olduğu bir süreci yaşıyoruz. İnsanlar geçinebilmek için 50 lira maaş istediklerinde bu sana çok fazladır demek benim vicdanıma başta sığmıyor. Çünkü biliyorum ki evi olmayan bir vatandaş bugün gidip en dezavantajı mahallede bile 20 binin altında neredeyse kiraya ev bulamıyor. Bir aile geçindirdiğini düşünün. Tek aile geçimini bilen birinin bu parayı istemesi çok en doğal hakkı. Bir yandan da belediye tarafından düşünüyorsunuz. Hani bunu verdiğinizde yarın belediyenin bütçesi bunu karşılamayacak. Belediye başkanı olarak 300 bin nüfusu bir kente hizmet etmek vatandaşı talep etti. Yaşadığı her zorlukta yanında içinde ayrı bir bütçe oluşturmanız gerekiyor. Ben belediye başkanı olarak bu hizmetlerle beraber attığım adımda bunları düşünürken ay sonunu getirmeye çalışan çocuğuna emin olun kırmızı eti de geçtim. Ayda bir kere tavuk etini yedirebilmek için bunu talep edenin de ben en az benim kadar haklı olduğunu düşünüyorum. O sebeple dediğim gibi bazı sistemsel sorunlar düzelmedikçe bunlar dediğim gibi seçim öncesinde sadece oy alma kaygısıyla davranılmadıkça ortak yol bulunabilir. Bununla ilgili çalışma yine yasal anlamda sağlanıp daha sorunlarımızın çözümü merkezi hükümetin geçeceği yasalarla geçilebilir."
"Herkese neyse bize de o olsun"
Vergi borçlarına karşılık mülkiyet devrine dair ise Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, "Bayraklı Belediyesi'nin şu an ticarete konu edebileceği hiçbir parseli, bağımsız parseli yok. O sebeple talep edebilecekleri bir durum yok. Ancak vergi dairesi borçlarının mahsuplaştırılmasıyla ilgili elimizdeki okul ve cami yerlerini bizler de bakanlığa gönderdik. Aylardır bekliyoruz. Umuyorum, diğer AK Partili belediyelerde olduğu gibi bizim belediyelerimizde de yine eşit bir şekilde adil bir şekilde yaklaşırlar. Ama benim demin söylediğim ayrı bir pencereden bakmak. Biz bugün okul yerlerine Milli Eğitim'in onlarca okulun mülkiyeti belediyelerimizde. Bunların tahsisi yerine devri yapıldığında Hazine Bakanlığı'na devir işlemleriyle birlikte o borçlarımızdan düşülebilir. Ancak bu bugünün çözümü olur. Benim bahsettiğim yani bu borç yine birikmeye devam edecek. Bu sorunla ilgili yasal düzenlemeyi getirerek ayrı bir çözüme kavuşturulması gerekiyor. Keşke onlarda uyguladıklarını, bize de uygulayabilseler. Bunu çok da ötesinde yakın zamanda Menemen'de biliyorsunuz devletin arazisini alıyor, parayla geri satıyor. O kadar imtiyaz da istemiyoruz. Herkese neyse bize de o olsun" değerlendirmelerinde bulundu.