Haber/Analiz: Zülfikar Doğan
(ANKARA) - Mayıs ayındaki aradan sonra 19 Haziran’daki Para Politikası Kurulu’ndan (PPK) faiz konusunda çıkacak karar tartışılıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in "enflasyonda hızlı düşüş sürecine girildiği, yıl sonunda yüzde 24-29 bandındaki hedef aralığında kalınacağı" yönündeki açıklamaları, faiz indirimlerinin başlayacağı şeklinde yorumlandı.
Son iki haftadan bu yana Merkez Bankası’nın (MB) haftalık repo ihalelerinde bankaları yüzde 46 oranındaki politika faizi üzerinden yoğun şekilde fonlaması, bankalara yüksek tutarda TL kaynağı aktarılması para piyasalarında faiz indirimine hazırlık olarak değerlendiriliyor.
Faiz kararıyla ilgili gündemdeki üç olasılık
Anketlerde faiz politikasına yönelik öne çıkan üç olasılıktan birisi; PPK’nın haziran ve temmuz toplantılarında politika faizini 150’şer baz puan indirerek yüzde 43 seviyesine düşürmesi.
İkinci olasılık; haziran ve temmuzda 300’er baz puanlık radikal indirimlerle politika faizinin yüzde 40 düzeyine çekilmesi.
Son olasılık ise 19 Haziran’da faizin yüzde 46’da sabit tutulup 3 Temmuz’da açıklanacak haziran enflasyonunun beklenmesi, gelişmelere göre 24 Temmuz’daki PPK’da 300 baz puan indirimle faizin yüzde 43’e düşürülmesi. Ağustos’taki aradan sonra da 11 Eylül’deki PPK’da temmuz ve ağustos enflasyon verilerine göre 300 baz puanlık yeni bir faiz indiriminin daha yapılması.
Maliye politikaları eksik programla bütçe açığı 5 ayda trilyonu aşacak
İki yıldır uyguladığı programı sadece para-faiz-kur politikalarına endeksleyen Şimşek ve ekonomi yönetimi, kamuda tasarruf, maliye ve vergi alanındaki düzenlemelerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna edemediği için topal bir programla durumu idare ediyor. İki yıl önce açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan Kamu İhale Kanunu (KİK) reformu, kamu ihalelerinde şeffaflık ve yapısal düzenlemeler bir türlü gündeme gelemedi. Vergi muafiyetleri ve istisnaları, bütçe ödeneklerini tüketen Kamu-Özel İş Birliği Projelerine (KÖİ) verilen hazine garantileri ve aktarılan milyar dolarları kontrol altına alacak adımlar atılamadı. Bakan Şimşek’in vergi muafiyetlerini elemeden geçirme vaadine rağmen 2025 bütçesinde devletin 3 trilyon lirayı aşan vergi alacağından vazgeçildi.
Şimşek ve ekonomi yönetimi Erdoğan’ı aşamadığı için bütçe açığını tırmandırıp hazineyi daha fazla borçlanmak zorunda bırakan bu tabloyu çaresizce seyrediyor. Nisanda 885 milyar liraya yükselen 4 aylık bütçe açığı, 16 Haziran’da açıklanacak mayıs ayı rakamlarıyla büyük ihtimalle beş ayda 1 trilyonu geçecek. 2025’te 1,9 trilyon lira öngörülen yıl sonu bütçe açığının yarısından fazlası beş ayda verilmiş olacak. Kalan 7 ayda daha da hızlanacak bütçe açıklarıyla yıl sonu hedefi aşılacak, hazine daha fazla borçlanmaya mecbur kalacak.
Erdoğan, seçimi kaybetme ihtimaline karşı yeni iktidara yüksek faiz ve borç tuzağı kuruyor
Muhalefet belediyelerine karşı "silkeleyin" talimatıyla, SGK borçlarına yönelik icra-haciz yanında bütçeden ve İller Bankasından aktarılan kaynakları kesip iş göremez konuma getirme süreci başlatan iktidar diğer yandan hazineyi yüksek faizle uzun vadeli borçlandırmaya hız verdi.
Bu hamleler siyaset ve ekonomi kulislerinde mali reform, maliye politikalarında gelir artırıcı düzenleme, kamu harcamalarında tasarruf, bütçe disiplini politikalarına adeta set çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, seçimi kaybetme ihtimaline karşı yeni iktidara "borç kapanı" kurma çabası olarak değerlendiriliyor.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Bakan Şimşek’in enflasyonun düşüşe geçtiği açıklamaları ve piyasalardaki faiz indirimi beklentilerine karşılık, hazinenin enflasyon hedefinin çok üzerinde yüksek sabit faizli, uzun vadeli borçlanmaya hız vermesi dikkat çekiyor.
MB son enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon hedefini 2026 için yüzde 12, 2027’de yüzde 8 ve sonrasında yüzde 5 olarak ilan etti. Buna karşılık, hazinenin haftada iki kez gerçekleştirdiği milyarlarca liralık iç borçlanma ihalelerinde 2031-2032 vadeli değişken faizli borçlanma senetlerinde faiz yüzde 50-51; 2026, 2027, 2029 vadeli sabit faizli borçlanma senedi ihalelerinde yüzde 37-47 oldu. Şimşek ve ekonomi yönetiminin gelecek 2-4 yılda vadesi dolacak borçlarda hazineyi enflasyon hedefinin 4-6 katı sabit faizle borçlandırması, ülke ekonomisine yüksek faiz tuzağından öte bir şey değil. Kredi risk puanı (CDS) düşüyorsa, enflasyon 2026’da yüzde 12, 2027’de yüzde 8, 2029’da yüzde 5 olacaksa, faizler de bu seviyelere düşecekse, hazineyi bugünden 2029’a kadar yüksek borç ve yüzde 37-47 sabit faiz yükü altına sokmanın amacı nedir?Geçen ay 2 milyar dolarlık 5 yıl vadeli tahvil ihracında dolar faizi yüzde 7,5’a varan rekor düzeyde gerçekleşti. Bakan Şimşek, tahvil ihracına 4-5 misli talep gelmesiyle övünüyor. Yüzde 7,5 dolar faizli tahvile 10 kat bile talep gelebilir. Dolara böylesine yüksek faiz vererek borçlanmak çok da övünülecek bir şey değil.
Hazinenin son dönemde iç ve dış borçlanmaya hız vermesi, özellikle faiz ve enflasyonda düşüş beklenirken rekor düzeyde yüksek sabit faizlerle uzun vadeli borçlanması, olası bir erken seçim ve iktidar değişikliği ihtimaline karşı yeni gelecek iktidarın ağır borç ve faiz yüküyle karşı karşıya kalmasının planlandığı şeklinde yorumlanıyor. İktidar ittifakının Erdoğan’ı tekrar aday yapıp seçtirebilmek için 2027 Kasım ya da 2028 Mart olarak hedeflediği erken seçimde iş başına gelecek yönetim kucağında çok ağır bir borç ve faiz yükü bulacak. Şayet iktidar muhalefete geçerse yeni iktidar bu ağır borç ve faiz yüküyle vaatlerine kaynak bulmakta zora düşecek. Eğer Erdoğan tekrar seçilerek iktidarını sürdürme imkânını elde ederse, muhtemelen kurulan borç kapanından çıkış için yeni bir Mehmet Şimşek bulacak. Halktan da yine sabır, şükür, itaat istenecek.