(ANKARA) – Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 8’inci dönem toplu iş sözleşmesi sürecine ilişkin basın toplantısı düzenledi. KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, “Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emeklilerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, hak verilmez mücadele ile alınır ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir. Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam, güvenli gelecek, demokratik ve adil bir çalışma yaşamı, halktan yana bir kamu hizmeti, grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı gerçek bir toplu pazarlık sistemi için tüm konfederasyonları, sendikaları Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz” dedi.
KESK, 8’inci Dönem Toplu İş Sözleşmesi sürecine ilişkin "7 TİS’te sefalette anlaşanlara karşı emek mücadelesi kazanacak" başlığıyla Ankara’da bir otelde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya KESK Eş Genel Başkanları Ayfer Koçak ve Ahmet Karagöz’ün yanı sıra, Genel Sekreter Sevgi Yılmaz ve konfederasyonun Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri katıldı. Açıklama öncesi konuşan KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, Çalışma Bakanlığı'ndan 1,5 yıldır randevu talep etmelerine rağmen randevu alamadıklarını belirtti. KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, şu açıklamayı yaptı:
“14 yıldır sadece adı toplu sözleşme olan gerçekte ise deve desen deve değil, kuş desen kuş değil bir sistem bulunuyor”
“Normal koşullarda bir ülkede çalışanlar, emekçiler toplu sözleşme süreçlerini dört gözle bekler. Toplu sözleşme masasını yaşadığı sorunların çözümü için bir fırsat olarak görür. Ancak ne yazık ki ülkemizde tam tersi bir tablo ile karşı karşıyayız. 14 yılda yapılan her toplu sözleşmeden sonra ortaya çıkan tablo bugün milyonlarca kamu emekçisini ve emeklisini toplu sözleşme süreçlerinin başlamasından heyecan değil endişe duyar hale getirmiştir. Çünkü başta kamu emekçileri ve emeklileri olmak üzere tüm kamuoyu biliyor ki 14 yıldır sadece adı toplu sözleşme olan gerçekte ise deve desen deve değil, kuş desen kuş değil misali bir sistem bulunuyor. Milyonlarca kamu emekçisi ve emekli gerçek bir toplu sözleşme ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan bu sistemle 14 yıldır oyalanmaktadır.
“Hakem Kurulu'na dava bile açamıyoruz”
14 yıldır sürdürülen bu sisteme göre masada sözde iki taraf bulunuyor. Ama işveren tarafı ‘konuyu, tarafları, kapsamı, masaya getirilen teklifin bu kapsama girip girmediğini ben belirlerim’ diyor. Sendikamız diye nitelendirdiği konfederasyonu tüm kamu emekçilerinin ve emeklilerin tek yetkilisi olarak görüyor. Öyle ki bu sistemde uyuşmazlık halinin bile baştan önlemi alınmış durumda. Hani olur da iktidarın ‘sendikamız dediği, kraldan çok kralcı yapı kamu emekçilerinin taban baskısı sonucunda mutabakata imza atamadı. Ne olacak? Hakeme gidilecek. Peki hakem kim? İki taraf arasında bir sorun olduğunda, tarafları dinleyip bağımsız karar veren bildiğimiz hakem mi? Tam tersine ortada hakem değil, adeta iktidarın fanatik taraftarı bir yapı oluşturulmuş durumda.
Toplam 11 üyeden oluşan ‘Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’ adlı bu yapının başkan dahil 6 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyelerden oluşuyor. Kurulda çalışanları temsilen 1’si öğretim üyesi olmak üzere 5 üye bulunuyor. Ama çalışanları temsil edecek olan bu üyelerden öğretim üyesi bile konfederasyonların gösterdiği 7 aday içinden seçip atama yetkisi yine Cumhurbaşkanı’na verilmiş durumda. Bu kadar önleme rağmen ola ki oylar eşit çıkarsa diye bir önlem daha alınmış durumda. Oyların eşitliği halinde Hakem Kurul başkanın yani Cumhurbaşkanının atadığı başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılıyor. Üstelik bu Hakem Kurulu’nun kamu emekçisi ve emeklisi ile 7 milyon kişinin yaşamı, geleceği hakkında verdiği kararlara itiraz dahi edilemiyor. Yargıya başvurulamıyor.
“Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir”
Geldiğimiz noktada kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan, hak arama yollarını kapatan, TÜİK’in çarpık enflasyon rakamlarına endeksli maaş artışlarına indirgenen, temel hiçbir sorunumuzu çözmeyen mevcut bu garabet ‘toplu sözleşme’ sistemi çoktan iflas etmiştir. Gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan mevcut toplu sözleşme sistemi devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Sözlerimizi kamu emekçilerine, emeklilere seslenerek tamamlamak istiyoruz. Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler kim kendini nasıl nitelerse nitelesin her süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl yetki sizlerdedir. Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin elindedir.
Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte birleşik bir mücadelenin büyütülmesidir. Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emeklilerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, hak verilmez mücadele ile alınır ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir. Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de bir emek örgütü olmanın gereğini yerine getirmek için, kamu emekçilerinin, emekliklerin ortak hak ve çıkarlarını savunmak için üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız. Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam, güvenli gelecek, demokratik ve adil bir çalışma yaşamı, halktan yana bir kamu hizmeti, grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı gerçek bir toplu pazarlık sistemi için tüm konfederasyonları, sendikaları Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz."