(ANKARA) - Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Bilin ki Kıbrıs’ın içine düştüğü batak sizlerin aynadaki aksidir. İstihbaratıyla, bakanlarıyla, bürokratlarıyla, siyasetçilerin çocuklarıyla, tepeden tırnağa kadar devletin düşürüldüğü şu hallere bakar mısınız?.. O kasetlerde kimler kimler varmış! Hangi gizli çekimler, hangi şantajlar, kirli ilişkiler, o kasetlerin arşivine girmiş belli değil. Ama koca devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kasetlerin peşine düşmüş. Hem de o mafya imparatoruyla ailevi ve ticari ilişkileri olan birilerini büyükelçi olarak atayarak bu operasyonu tamamlamaya çalışmış” dedi.
Yeni Yol Grubu’nun grup toplantısında gündemi değerlendiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sırrı Süreyya Önder’i rahmetle andığını vurguladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik yumruklu saldırıyı ise şiddetle kınadığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
“Sadece saldırgan değil azmettiriciler de ortaya çıkarılmalı ve hukukun öngördüğü en ağır şekilde cezalandırılmalıdırlar. 2 çocuğunu öldüren bir caninin ıslah edilmeden topluma salıverilmesi bir canlı bombayı sokağa göndermekten başka bir şey değildir. Bugün iktidarın sayılarını artırmakla övündüğü cezaevleri bir ıslah mekanından olmaktan çıkmış suç eğitim merkezleri ve suç örgütü oluşturma istasyonuna dönüşmüştür.”
Hindistan ile Pakistan arasındaki çatışmayı da değinen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dün gece Pakistan-Hindistan gerilimini takip ettik. Dün gece şiddet sarmalı dünyayı 3. dünya savaşının eşiğine getirdi. Hindistan, dostumuz ve kardeşimiz Pakistan’ın Azad Keşmir ve Pencap eyaletlerine hava saldırısında bulundu. İsrail ile Hindistan arasındaki yakın askeri ilişki ve stratejik işbirliği göz önüne alındığında İsrail’in Suriye’ye ve Gazze’ye, Hindistan’ın Pakistan’a aynı hafta içinde kapsamlı hava harekatlarında bulunması bir tesadüf değildir. Trump’un kaotik dünyasında fırsatçılık yapan işgalciler İslam topraklarını adım adım işgal etme, İslam dünyasını sindirme peşindedir. Türkiye bölgesindeki en yakın dostu komşusu Suriye’ye ve dünyadaki en yakın dostu Pakistan’a karşı yapılan bu alçakça saldırılara sessiz kalmamalıdır.
“İslam İşbirliği Teşkilatı ve D8 liderler düzeyinde olağanüstü toplantıya çağrılmalıdır”
İslam İşbirliği Teşkilatı ve D8 liderler düzeyinde olağanüstü toplantıya çağrılmalıdır. Pakistan ve Suriye’ye dayanışmamızı göstermek üzere Cumhurbaşkanlığı düzeyinde kapsamlı heyetlerden oluşan ziyaretler gerçekleştirilmelidir. Suriye ve Pakistan ile acil güvenlik istişare toplantıları gerçekleştirilmeli ve güvenlik ve diplomasi alanında atılması gereken adımlar konusunda ikili mekanizmalar oluşturulmalıdır. Hindistan ile de en üst düzeyde telefon diplomasisi veya doğrudan temas kurulmalı duyulan tepki ve kaygı kendilerine aktarılmalı ve iki ülke arasında yürütülebilecek arabuluculuğun zemini yoklanmalıdır. İki nükleer güç arasındaki tırmanan gerilimin oluşturduğu güvenlik riskleri görüşmek üzere NATO 4. madde gereği acil toplantıya çağrılmalı. Benzer düşüncelere sahip ülkelerle birlikte BM Güvenlik Konseyi toplantıya çağrılmalıdır.”
Ekonomi üzerinden iktidarı hedefine alan Davutoğlu şunları kaydetti:
“Bugün halkımız geçimini sağlayamamaktan mutsuz, trafikte bile bir şiddete maruz kalma korkusuyla güvensiz ve yarın ne olacağım kaygısıyla huzursuz. Hazine ve Maliye Bakanımızın ruhsuz teknokrat sesi duyuldu: ‘Bu sene enflasyonun, Merkez Bankamızın hedef tahmini olan yüzde 19-29 aralığında kalması ihtimalini oldukça yüksek görüyoruz. 2 yıla yakın süredir programın amacı enflasyonu düşürmek. 11 aydır yıllık enflasyon aşağı yönlü devam ediyor. Son yaşanan iç ve dış şoklara rağmen düşüşe devam etmesi olumlu. Önemli olan bundan sonraki süreç’ diyor. Yahu Mehmet Bey yapma Allah aşkına, ne düşmesinden bahsediyorsun? Sen sayıları biliyor musun sayıları? Siyasetçi kimliğine bürünüp gerçekleri örtme, umut tacirliği yapma! Teknokrat kimliğinle takın gerçeklerle yüzleş! Sen millete 2 senedir kemer sıktırdın, dönüp dolaşıp yine aynı yere demir attı. Sonra da millete umut satmaya çalışıyorsun.
"İç şok 19 Mart operasyonu ise açıkça söylesene"
Yapma Mehmet Bey yapma. Bak enflasyonun düşmemesinin suçlusunu bulmuşsun. ‘İç ve dış şoklar’ diyorsun. Dış şokları anladık, ‘dış mihrak’ gibi bir ucube bir şey. Peki ‘iç şok’ neyin nesi? Açık konuşsana, kim bu iç şoku yapan ya da yaptıranlar. Mesela Bakanlar Kurulu’nda Cumhurbaşkanının huzurunda İçişleri Bakanı’na dönüp şu soruyu sorsana ‘Bir iç şok çetesi var benim yaptığım her şeyi yerin dibine batırıyor diye sorsana. İç şok 19 Mart operasyonu ise açıkça söylesene. İç şok dediğin şey de güvenin yok edilmesidir. Bana sözlerini tercüme ettirme. Fakirin fukaranın ümüğünü sıktın, TCMB Bankası rezervlerini artırdın da ne oldu? O kıymetli Merkez Bankası rezervlerinden 60 milyar dolar bir siyasi operasyona, senin deyiminle bir ‘iç şoka’ kurban gitti. Bırak üreticinin, çiftçinin yakasını, işçinin cebini. Üreticiyi değil, rantçıyı vergilendir. Benimle birlikteyken savunduğun imar yasasını çıkar, imar rantlarını kamuya aktar. Yurt dışına servet kaçırmış olan kara para aklayıcılarının, siyasilerin peşine düş! Siyasi ahlak yasasını çıkar ve o yasaya bir madde ekle ve de ki ‘son yirmibeş yılda bu yasaya aykırı bir şekilde servet edinmiş olan bütün siyasilerin ve bürokratların mal varlıklarını araştıracağız; maaşlarıyla orantılı olmayan servet artışlarını vergilendireceğim’ de.
"Sebep sizsiniz, sonuç da bu ülkenin geldiği uçurum"
Üretici kamyonlarının yolunu keseceğine TBMM’nin bakanlıkların önüne bir masa koy ve her bir siyasetçinin ve bürokratın ve tabi birinci derece yakınlarının banka cüzdanlarını iste. Kamyonlardan elde edeceğinin en az yüz mislini elde etmezsen gel bana sor hesabını. Gönüllüyüm hesabımı incele 1 kuruş fazla bulursan el koy, vergilendirme. Sonra bütün dünyayı araştır, 1 cent bulursan hesabımda onu da al ama sonra o arkamdan getirilen düşük profilli başbakanı getir bakalım, bak neler alacaksın. Bin kamyonluk servet seni bekliyor, kamyonla değil hazineye gemilerle gelecek o para gemilerle. Yeterki yüreğin yetsin be adam. Şimdi sadece sen değil bütün iktidar seçkinlerine sesleniyorum. Bütün bu yokluklar, bütün bu bereketsizlikler nedendir herkes çok iyi biliyor.Bütün bu çaresizlikler, yokluklar, yoksulluklar, sizin kurduğunuz bu yoz düzenin sonuçlarıdır. Hani dediniz ya yıllarca ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ diye.Yok, o öyle değil; buz gibi biliyorsunuz ki kifayetsiz muhterislerle kurduğunuz sistemik yolsuzluk düzeni sebep, adaletsizlik, fakirleşme ve ahlaksızlaşma sonuçtur. Siz, kendi ellerinizle yarattınız bu düzeni. Sebep sizsiniz, sonuç da bu ülkenin geldiği uçurum.
"Yazıklar olsun sizin devlet adamlığınıza, yazıklar olsun devleti içine soktuğunuz itibarsızlaşmaya"
Hollanda'da öldürülen Cemil Önal'ın iddiaları üzerinden iktidara yönelik eleştirilerini sürdüren Davutoğlu, şunları ifade etti:
“Bilin ki Kıbrıs’ın içine düştüğü batak sizlerin aynadaki aksidir. İstihbaratıyla, bakanlarıyla, bürokratlarıyla, siyasetçilerin çocuklarıyla, tepeden tırnağa kadar devletin düşürüldüğü şu hallere bakar mısınız? Biz size bu tür adamlarla fotoğraf bile vermeyin, makamlarınıza kabul etmeyin dedikçe, sizler bırakın fotoğraf vermeyi, ortaklıklar bile kurmaktan geri durmamışsınız. Yazıklar olsun sizin devlet adamlığınıza, yazıklar olsun devleti içine soktuğunuz itibarsızlaşmaya. Belli ki ne kendinizi ne devleti ne de bu toplumu dert edinmişsiniz. Amerikanın kırmızı bültenle aradığı adamı kendinize ortak etmişsiniz. Ne uğruna? İktidarda kalmak için ihtiyaç duyduğunuz kirli rant kaynakları uğruna. Şu hale bakın ki, şehitlerin kanı üzerinde kurulmuş yavru vatan trilyonlarca liralık, milyarlarca dolarlık kara para adasına çevrilmiş, adam o çarka kimse çomak sokamasın diye kasetler kaydetmiş. O kasetler ve paylaşım savaşı adına öldürülmüş ama koca devlet peşine düştüğü o kasetleri bir türlü bulamamış.
"O mu, başkaları mı henüz belli değil ama bataklığın merkezinde devletin üst düzey bürokrasisinin olduğu açığa çıkmış"
O kasetlerde kimler kimler varmış! Hangi gizli çekimler, hangi şantajlar, kirli ilişkiler, o kasetlerin arşivine girmiş belli değil. Ama koca devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kasetlerin peşine düşmüş. Hem de o mafya imparatoruyla ailevi ve ticari ilişkileri olan birilerini büyükelçi olarak atayarak bu operasyonu tamamlamaya çalışmış. Onu da yüzüne gözüne bulaştırmış. İddia o ki merkeze çekilen o elçi müsveddesi söz konusu 45 kasetten 5’ini iç etmiş. O mu, başkaları mı henüz belli değil ama bataklığın merkezinde devletin üst düzey bürokrasisinin olduğu açığa çıkmış. Üstelik öğreniyoruz ki; bu kara para imparatoru öldürüldüğü halde sistem aynıyla vaki devam etmekte. Bazı kadrolar değişmiş o kadar. Tüm yasa dışı bahis, kara para aklama, uyuşturucu, fuhuş, rüşvet, şantaj batağı aynıyla vaki sürmekte. Peki kimlerden öğreniyoruz tüm bu iddiaları? Bu kirli çarkın iç yüzünü? O da ayrı bir vahamet. Hani şu çeteci, çetecilerin akıl danesi eski İçişleri Bakanı’nın ipliğini pazara çıkaran bir suç örgütü liderinin video ifşalarından, sonra da Amerika’nın kırmızı bültenle aradığı, suikastla öldürülen bahisçinin, kara paracının kasası denen adamdan.
"Hollanda’ya yanaşan gemilere ve orada servet saklayanlara dikkat edin"
Peki adam nerede konuşuyor? 16 ay hapis kaldığı Hollanda’da. Bütün Avrupa’ya ve dünyaya ‘İşte Türkiye’de ve Kıbrıs’ta işler böyle yönetiliyor; listesi de bu’ diye ilan ettiği ifşaatlardan. Üstelik şimdi de bu adam bir suikastla ortadan kaldırıldı. Avrupa’nın göbeğinde, kaldığı otelde. Hem de Amerikan ve Hollanda istihbaratının koruması altında olduğu iddialarına rağmen. Bu Hollanda’ya dikkat edin. Orada görev yapanlara dikkat edin. Hollanda’ya yanaşan gemilere ve orada servet saklayanlara dikkat edin. Hep söyledik; kirli işlerle elinizi kolunuzu bir yerlere kaptırırsanız, Raflara dosyaları dizdirirseniz, gün gelir size değil, bütün bir ülkeye silah olarak döner diye. Sen devletsin devlet! Bu millet o emaneti sana vermiş. Bu devletin bir onurlu bir tarihi, haysiyetli bir dış politika geleneği; kadim bir devlet ahlakı arşivi var. Eski bir sorumlu başbakan olarak, bu devletin en üst kademelerinde alnının akıyla rol almış, ve ‘düşmana benzememe’ ilkesini şiar edinip devleti öyle yönetmiş bir şahsiyet, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ve içim yanarak, bir kez daha soruyorum: Rant hırsı yüzünden kirli ilişkiler çarkına bu derece batmış bir devlet, uluslararası arenada ne tür bir itibar kaybına uğrayacak? Adaya ilişkin, enerji sahalarına ilişkin, uluslararası hukuktan doğan haklarını nasıl savunacak? Savunamıyor da zaten. Kıbrıs’ın üzerine tüm organlarıyla abanıyor ama gelin görün ki ne Kıbrıs’ın iç işleyişine ne de dış politika zeminine hakim olabiliyor. Türkleşmekten, başörtüsünden, devletin katkılarından rahatsız olanlar harekete geçiyorlar. Oysa Kıbrıs dendi mi akla bu yavru vatanın özgürlüğü için şehit düşen kahraman mücahitler ve Mehmetçikler gelmelidir. Necmettin Erbakanlar, Bülent Ecevitler, Fazıl Küçükler, Rauf Denktaşlar gelmelidir. Kıbrıs dendi mi Gümrük Birliği gelmelidir. Kıbrıs dendi mi akla enerji anlaşmaları, dosta-düşmana karşı eli güçlü bir Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’nin menfaatleri gelmelidir. Ama gelin görün ki, bunlar arşiv kasetler peşindeyken, kardeş devletler Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Güney Kıbrıs’ı tanıma adına BM’nin kararını da kabul eden bir anlaşmaya imza atıyorlar. Yani KKTC’nin işgalci olduğunu, illegal olduğunu kabul etmiş oluyorlar."