(İZMİR) - İzmir’in Dikili ilçesinde çiçek üretimi yapan Queen Seracılık’ta çalışan yaklaşık 350 işçi, DİSK'e bağlı Bağımsız Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-SEN) çatısı altında sendikalaştırıldıkları için işten çıkarıldıklarını belirterek basın açıklaması yaptı. DİSK BTO-SEN Genel Başkanı Mehmet Çak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın haksızlıklara sessiz kaldığını ifade ederek, "İşçilerin can güvenliği tehdit altındayken, bakanlık işverenin tarafı gibi davranıyor. Sadece patronların değil, işçilerin de bakanı olacaksanız; görevinizi yapın. Denetim yapın. Bu suça ortak olmayın" çağrısında bulundu.
İzmir Dikili ilçesinde, 2012'den bu yana "Benzersiz bir çiçek deneyimi" sloganıyla üretim yapan Danimarkalı Queen Flowers işçileri, sendikal haklarının tanınması talebiyle başlattıkları eylemlerin üçüncü haftasında, İstanbul'da Danimarka Konsolosluğu önünde, Dikili'de ise Atatürk Meydanı'nda toplandı.
Dikili'deki basın açıklamasına, sendika üyesi oldukları için mobbing, taciz ve tehditlere maruz kaldığını belirten kadın işçiler de katıldı. İşçilere, Dikili Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri de destek verdi. Topluluk tarafından "Queen'de sendikal baskıya son", "Güvenceli iş insanca yaşam", "Queen işçisi yalnız değildir" ve "Sendika hakkımız söke söke alırız" sloganları atıldı.
"Bu saldırıya karşı dayanışmayı büyütmeye davet ediyorum"
Dikili Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan Hüseyin Öge, "Kadın işçilere baskı ve mobbing uygulandı, sendika işyerinde yetki almak için çoğunluğu sağlayınca istifa etmeleri yönündeki baskısını yoğunlaştırdı, işçilerin kararlı tutumu, gerek fabrika içinde gerekse fabrika kapısı önünde alkışlarla protesto eylemleri artınca geri adım attı" dedi.
İşten atılan Queen Flowers işçisi ve DİSK BTO-SEN işyeri temsilcisi 21 yaşındaki Ali Aydın, Queen işçilerinin güvenli iş ortamı ve insanca çalışma talebi nedeniyle işten atılmasının hak gaspı olduğunu söyledi. Aydın, "Bizim tek talebimiz insanca çalışma koşulları, güvenceli bir iş ve örgütlenme özgürlüğüdür. Bu haksız ve hukuksuz uygulamaların derhal son bulmasını, sendikal haklarımızın tanınmasını ve işe iade edilmemizi talep ediyoruz" dedi. Aydın, Dikili halkına ve emek ve demokrasi güçlerine seslenerek, "Bu hukuksuzluğa sessiz kalmayın. İşçilerin en temel haklarına yönelik bu saldırıya karşı dayanışmayı büyütmeye davet ediyorum. Bu mücadeleden geri adım atmayacağız. Anayasal haklarımızı savunmaya ve sendikal örgütlülüğümüzü büyütmeye kararlıyız" diye konuştu.
"İşçiye bir simidi çok gören ikiyüzlü sermaye"
DİSK BTO-SEN Genel Başkanı Mehmet Çak da Queen Flowers'ta pek çok hakkın çiğnendiğini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın haksızlıklara sessiz kaldığını belirten Çak, "İşçilerin can güvenliği tehdit altındayken, bakanlık işverenin tarafı gibi davranıyor. Sadece patronların değil, işçilerin de bakanı olacaksanız; görevinizi yapın. Denetim yapın. Bu suça ortak olmayın" çağrısında bulundu.
Genel Başkan Çak, Queen işvereninin, toplu sözleşme sürecini keyfi şekilde sabote ettiğini, işverenin, "enflasyon yükseldikçe işçiye vermeden daha çok kazanırız" mantığıyla sıfır zam politikası izlediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu, tüm Türkiye sermaye çevrelerinin, enflasyonu nasıl bir sömürü aracına çevirdiğini gözler önüne seriyor. Krizin bedelini işçiye yıkan bu zihniyet, işçiye bir poğaça vermeyi dahi çok görüyor. Queen Flowers toplu sözleşme görüşmelerinde işçilere bir adet simit ya da poğaça verilmesi teklifini fazla maliyetli bularak reddetmiştir. Türkiye'ye döviz kazandırmakla övünen bir şirketin kendi işçisine bir simidi çok görmesi sermayenin ikiyüzlülüğünü göstermektedir. Kadın işçilere hakaret edilmekte, sendikalı kadın işçiler tehdit edilmektedir. Kadın işçilere şiddet uygulayan servis şoförleri hala aynı servislerde çalıştırılmaktadır. Sarı sendikaya üye olanlara bayram parası teklifiyle rüşvet verilmektedir ancak rüşvet tehditle birleştiğinde bile direnişimizi kıramamaktadır."
"Danimarka genel merkezi şiddet ve tacizi görmezden geliyor"
Queen işçilerinin Dikili'deki basın açıklamasında, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 190 sayılı şiddet ve taciz konulu sözleşmesine uyacağını taahhüt etmiş bir şirketin bu koşulları görmezden gelmesinin kabul edilemez olduğu vurgulanarak, BM'nin Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri belgesinin 8. maddesinde yer alan ''İnsana yakışır iş'' hedefini benimsediğini iddia eden şirketin, 6 Haziran 2025'te Danimarka'da yürürlüğe girmesi beklenen ILO 190 sayılı sözleşme öncesinde, Dikili'deki üretim tesisinde kadına yönelik şiddet, baskı ve işten çıkarmalardan doğrudan sorumlu olduğu ifade edildi.
13 Haziran'daki yetki davasına çağrı yapıldı
Konuşmaların ardından, 13 Haziran Cuma günü İzmir 4. İş Mahkemesi'nde, yetki başvurusuyla ilgili başvurunun görüşüleceği belirtilerek, tüm emek ve demokrasi güçlerine çağrı yapıldı.