(ANKARA)- DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “TBMM’de 100 üyeli komisyon kurulması” önerisine ilişkin “Parti Meclisi değerlendirmelerimizden ve Merkez Yürütme Kurulu tartışmalarımızdan süzülen kararda biz Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş'un bu komisyonla ilgili sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komisyonun esası çok önemli. Bu komisyon Türkiye'nin demokrasi sorununu çözmek için toplanabilir, toplanmalı. Geç bile kalmış bir inisiyatif bu” dedi. Toplumda süreçle ilgili pek çok kaygı olduğunu kaydeden Doğan, “Bu kaygıları gidermek de Meclis’in aslında önemli görevlerinden biri" diye konuştu.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, PM ve MYK toplantılarının sonuçlarına ilişkin Genel Merkezde basın toplantısı düzenledi. Doğan’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:

“Bu MYK'da hep sahada olan DEM Parti bu sürecin asıl kurucu öznesi olarak hem Parti Meclisi’mizde hem Merkez Yürütme Kurulu’muzda ağırlıklı olarak bu bağlamda gerçekleşti. Çok tartıştığımız konular sizlerin de tahmin edebileceği gibi, Türkiye'nin en çok tartıştığı konulardan bağımsız olmadığı gibi, belki bu partinin çatısı altında en ciddiyetle ve layıkıyla tartışılan siyasi partilerden birinin Parti Meclisi toplantısı ve Merkezi Yürütme Kurulu’ydu. 22 Ekim'de Sayın Bahçeli'nin yaptığı çıkış, sonra 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın çağrısı ve inisiyatifi, ardından Sayın Erdoğan'ın ortaya koyduğu, irade yaptığı açıklamalar ve PKK'nin 12 Mayıs'ta ilan ettiği kongre kararlarının Türkiye açısından neden hayati bir önem taşıdığını ve yalnızca Türkiye ile sınırlı olmadığını, bölgesel etkilerinin olabileceğini hatta uluslararası konjonktürü de gözeterek değerlendirmek gerektiğini yine burada defalarca ifade etmiştik. Parti Meclisi'mizde de en çok altı çizilen konulardan biri bunun hem Türkiye üzerindeki etkileri hem bölgesel etkileri hem de küresel ölçekteki değerlendirmelerdi. Sayın Bahçeli'nin yaptığı 19 Mayıs meselesiyle size yaptığı açıklamayla birlikte yeniden gündeme gelen ancak bu komisyon tartışmasının DEM Parti'nin ilgili kurulları açısından, Parti Meclisi açısından, Merkez Yürütme Kurulu açısından yeni bir tartışma olmadığını sizlere hatırlatmak isteriz. Biz aylar önce Meclis Başkanı'nı inisiyatife davet ettik. Bu konunun çok önemli olduğunu söyledik.

 "Toplumdaki kaygıları gidermek de Meclis’in aslında önemli görevlerinden biri"

Kürt meselesinin çözümünün Türkiye'nin demokratikleşmesinden ayrılamayacağını ve Türkiye'nin demokrasi sorunu içinde Kürt meselesinin mutlaka çözülmesi gerektiğini, bu çözümde de tüm siyasi partilerin önerileri, eleştirileri, yapıcı katkılarının olması gerektiğini söyledik ve hatta bunun Meclis’le de sınırlı kalmaması gerektiğini ancak en önemli adreslerden birinin de siyasi ve hukuki zemine dikkat çeken taraflar açısından da baktığımızda ki buna partimiz de dahil Meclis olduğunu da ifade ettik. En fazla siyasal temsiliyetinin olduğu bir Meclis döneminden bahsediyoruz. Tam da böylesi bir aritmetikte Meclis’ten başlayıp, Meclis’te sınırlı kalmayıp, toplumun diğer kesimlerini ve dinamiklerini de içine dahil edebilecek bir şekilde bir komisyon tartışması yaptığımızı söylemiştik. Bu da çok tartıştığımız, konuştuğumuz başlıklardan biri olduğu vesileyle bir kez daha ifade etmek isterim. Parti Meclisi değerlendirmelerimizden ve Merkez Yürütme Kurulu tartışmalarımızdan süzülen kararda biz Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş'un bu komisyonla ilgili sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komisyonun esası çok önemli. Bu komisyon Türkiye'nin demokrasi sorununu çözmek için toplanabilir, toplanmalı. Geç bile kalmış bir inisiyatif bu. Bugüne kadar bu inisiyatif kullanılmalıydı. Bu inisiyatifi, yani bu meselenin esasını diğer bazı tartışmaların gölgesinde yapmak yerine tüm siyasi partilerin toplandığı veyahut da ilk başlangıç aşaması olarak siyasi parti yetkililerinin, eş genel başkanlarının, grup başkanvekillerinin toplandığı bir buluşma yapılabilir. Partilerin özellikle genel başkanlarının ve eş genel başkanlarının böyle bir komisyona ilişkin yaklaşımı tutumu tartışılabilir ve bu da kamuoyuyla açıklıkla paylaşılabilir. Komisyon bizim için önemli bir mesele. DEM Parti'ye bu anlamda Sayın Bahçeli'nin yaptığı komisyon teklifini ilk elden değerlendirmeleriyle de olumlu bulduğunu söylemişti. Hem şu endişeyi gidermek açısından da komisyonun önemli olduğunu düşünüyoruz.Toplumda pek çok kaygı var. Bu kaygıları gidermek de Meclis’in aslında önemli görevlerinden biri. 

"Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin yaklaşımı öyle siyasi çıkarlar üzerinden yorumlanabilecek bir yaklaşım değil"

Şimdi gelelim bu dönemde DEM Parti'nin yapacaklarına, yapması gerekenlere en çok tartışılan konu bu. Hatta bize göndermeler yapılıyor, bize dönük açıklamalar oluyor ya da DEM Parti üzerinden bu sürece karşıtlık, yandaşlık biçiminde birtakım pozisyonlar da geliştirilmeye çalışılıyor. Önce şunu ifade etmek isteriz ve bunu üzülerek belirtmek istiyoruz ki en başından beri şöyle dedik, dedik ki DEM Parti'nin Kürt meselesinin demokratik çözümüne, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin yaklaşımı öyle siyasi çıkarlar üzerinden yorumlanabilecek ya da değerlendirilebilecek bir yaklaşım değil. Nitekim hep olduğu gibi bugün de dün de yarın da bu böyle olacak ve şu çareyi titizlikle yaptık buradan, itinayla yaptık buradan, hassasiyetle yaptık buradan. Önemle bunu takip ettiğimizi ifade ettik. Bu mevzu tüm siyasi çıkarların üzerinde değerlendirilmesi gereken bir mevzu.

"Oy, seçmen, taban kaygısı, başka türlü yaklaşımlar yerine bütüncül bir yaklaşıma ihtiyacımız var"

Toplumda çok fazla kaygı var. Bu kaygıları gidermek  Meclis'in en önemli görevi. Bu mevzu tüm siyasi çıkarların üzerinde değerlendirilmesi gereken bir mevzu. Oy, seçmen taban kaygısı, başka türlü yaklaşımlar yerine bütüncül bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Onu yaparsak şöyle olur, bunu yaparsak DEM Parti'nin işine yarar, şöyle bir değerlendirme yaparsak AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin, DEVA’nın, Gelecek’in, TİP’in ya da EMEP’in işine yarar... Bu yaklaşımdan Türkiye kurtulmalı. Biz buradan ezberlerimizi bozmalıyız.

"Yaptığımız ev ve halk buluşmalarının sayısını arttıracağız"

Sahadaydık ve sahada olmaya devam edeceğiz. Yaptığımız ev ve halk buluşmalarının sayısını arttıracağız. Biz bu sürecin hem anlatıcısı hem de örgütleyicisi olacağız. Çünkü sürecin kırılganlıkları var. Yani böylesi süreçlerde riskler olur. Bu riskleri de minimize etmenin ötesine geçip mümkünse risksiz hale getirmek istiyoruz. Riskli bütün alanları temizlemek, toplumsal desteği artırarak ortadan kaldırmak istiyoruz."

"Önümüzdeki günlerde yani hazirandan önce bizim beklentimiz bir çifte bayram olması"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Doğan, infaz yasasına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

"Bizim beklentilerimiz dediğiniz gibi bilinen beklentiler. Çünkü biz bunu açıkladık Eş Genel Başkanlarımız hem grupta yaptıkları konuşmalarda hem daha dün burada Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan yaptığı açıklamada beklentilerimizi söyledi. Bugün Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları Oruç yine yerel yönetimler konferansımızın açılış konuşmasında beklentilerimizi, hukuk, adalet temelli, demokrasi temelli beklentilerimizi açık bir şekilde ifade etti. Biraz önce de söylediğim gibi bu neye evrilir, bu talepler ne kadar karşılıklı olur, 10. Yargı Paketi'nde nasıl bir kapsamda karşımıza çıkar, henüz bunun mahiyetine ilişkin bir şey açıklayamıyoruz. Çünkü bize ulaşmış net bilgiler yok. Ama önümüzdeki günlerde yani hazirandan önce bizim beklentimiz bir çifte bayram olması, böyle de ifade etmiştik. Bayramdan önce bununla ilgili hızla adım atılmasını bekliyoruz tabii. Bu partinin beklentisi değil, bunu tekrar edeyim. Türkiye cezaevlerinde on binlerce insan gerçekten ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya ve adaletsiz bir ortam olduğuna ilişkin de genel olarak siyasi partilerin de mutabakatı var.”

"Herkes eylemiyle birlikte sorumluluğunu ortaya koymalı"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün yaptığı açıklamada dile getirdiği, "Siyaseti çok daha güçlü bir şekilde sürdürebilmesi DEM’e yeni avantajlar sağlayacaktır" ve "Silah bırakma ve fesih süreci örgütün Suriye'nin kolunu da kapsıyor" sözlerini DEM Parti'nin nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Doğan, şunları söyledi:

"Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, DEM Parti'ye yeni avantajlar sağlayacak bu dönem sorusuyla başlayalım. DEM Parti Türkiye'ye çatışmasızlığın kalıcı hale gelmesini, silahların devreden çıkmasının ve bir daha hiçbir şekilde silahların devreye girmemesinin ne kadar kıymetli olduğunu yıllardır anlatmaya çalışıyor. Türkiye'nin demokratik bir çözüme, barışa ihtiyacı olduğunu anlatmak istiyor ve bu yüzden de sırf demokratik siyaset alanı genişlesin diye binlerce üyesi hapiste, sürgünde ya da toprağın altında bir maalesef siyasi partiden bahsediyoruz. Şimdi bu bizim tespitimiz. Fakat yalnızca DEM Parti'ye değil, bu süreç herkese avantajlar sağlamalı. Bugüne kadar silahlar konuşuyor, o yüzden konuşamıyoruz, silahlar konuşuyor, o yüzden sizin yanınızda duramıyoruz. Silahlar konuşuyor, o yüzden biz sizinle birleşik bir mücadele yürütemiyoruz. Silahlar konuşuyor, o yüzden güçlerimizi birleştiremiyoruz. Silahlar konuşuyor, toplumdaki algınız birilerinin uzantısı olmak PKK'nin uzantısı gibi lanse ediliyorsunuz' diyenlere de sesleniyoruz. Bugün silahların konuşmadığı, demokratik siyaset alanının genişleyeceği bir Türkiye için birlikte mücadele edelim, yan yana gelelim, omuz omuza verelim. Demokratik bir Türkiye için, demokratik bir cumhuriyet için biz dün olduğu gibi bugün de birlikte mücadele etmeye varız. Buradayız, hep buradaydık. Bu alanı genişletmek istiyoruz. Sözünü ettiğimiz şey, yeni dönem yol haritamız da tam olarak bu. Siyasi partilerle yaptığımız görüşmeler, meslek odalarıyla yaptığımız görüşmeler toplumun farklı kesimlerini hiç kimsenin kendini dışarıda hissetmeyeceği bir şekilde bu sürecin içine dahil etme arzusuyla yapılıyor. Bunlar yalnızca bilgilendirme görüşmeleri değil sevgili arkadaşlar, değerli Türkiye halkları. Bunlar aynı zamanda eğer DEM Parti bugün bu sürecin kurucu öznesi olarak bir sorumluluk almaya talip olduğunu söylüyorsa bunu sözde bırakmıyor. Bunu eylemiyle de ortaya koyuyor. O yüzden herkes eylemiyle birlikte ortaya koymalı bunu.

"PKK'nın silah bırakması sürecinin siyasi partiler üstü bir yaklaşıma ihtiyaç var"

İkinci soru şuydu, o sorunun doğrudan muhatabı daha önce de söylediğim gibi PKK, yani örgütün kendisi silahların bırakılması sürecine tabii ki Sayın Öcalan, örgütün lideri ve örgüt bu konuda, bu sorulara yanıt verebilir. Ancak biz şunu söyleyebiliriz, DEM Parti olarak tabii ki bu gelişmelere karşı ve bundan sonraki süreçlere karşı nötr bir pozisyonda değiliz elbette ki. Biz bir taraf olduğumuzu söylüyoruz, barıştan, demokrasiden, adaletten, hukuktan yana ve bu sürece de bu sorumlulukla, bu ciddi yaklaşımla bakıyoruz, böyle değerlendiriyoruz. Bununla ilgili gereken her şeyin yapılması bizim isteğimiz ve tabii örgüt yöneticilerinin buna nasıl yaklaşacağına ilişkin yanıtları da ancak biz de medya aracılığıyla takip edebiliyoruz. O yüzden daha detaylı bir şey söyleyemeyeceğim. Ama buna şöyle değinmeyeceğiz, buna böyle bir dünya deneyimlerine baktığımızda, çatışma çözümü deneyimlerine baktığımızda her ne kadar Türkiye'nin ki dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan çatışma çözümlerine benzemiyor olsa da, ki kendine özgü bir çatışma çözümü deneyimi yaratması gerektiğini Türkiye'nin hep söyleyegeldik. Biz de bunu kıymetli bulduğumuzu da söyledik. Bu konuda Türkiye'de bir külliyat oluştuğunu, hatta dünya çatışma çözümü deneyimlerine de esin olabilecek bir kaç girişimi olduğunu da Türkiye'nin burada çokça ifade ettik, konuştuk birlikte. Teknik bir mesele değil elbette. Teknik bakamayız. İnsan canından bahsediyoruz. Savaşın son bulmasından bahsediyoruz. Hayatın kazanmasından bahsediyoruz. Hayata tutunmaktan bahsediyoruz. Demokrasiden bahsediyoruz. Tabii ki bunun için ne gerekirse yapılmalı ve burada da şöyle yaklaşılmamalı. Yine siyasi partiler üstü bir yaklaşıma ihtiyaç var burada da."

 

Kaynak: ANKA