Hasan İlkan, Amasra’nın tarihsel derinliğine dikkat çekerek, “Bir liman kenti olmasının ötesinde, Roma’dan Bizans’a, Cenevizliler’den Osmanlı’ya kadar uzanan bir geçmişe sahip. Sokaklarında gezerken tarihle yürüyorsunuz,” ifadelerini kullandı. İlkan’a göre özellikle Amasra Kalesi ve Fatih Sultan Mehmet’in şehre hayran kaldığı kale manzarası, ziyaretçileri büyülüyor.
DOĞANIN VE SAKİNLİĞİN ADRESİ
Amasra’nın sadece tarihi değil, doğal yapısı da dikkat çekici. İlkan, “Doğası öyle saf ki, sabah yürüyüşlerinde kuş seslerinden başka bir şey duymuyorsunuz. Küçük koylar, temiz sahiller, yemyeşil tepeler… Şehir hayatının gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için adeta bir kaçış noktası” dedi.
LEZZETLERİYLE FARK YARATIYOR
Amasra mutfağının da bölgeyi cazip kılan unsurlardan biri olduğunu ifade eden İlkan, “Özellikle balık restoranları ve meşhur Amasra salatası bambaşka bir deneyim sunuyor. Balığın en tazesini burada yersiniz. Salatanın her malzemesi özenle hazırlanıyor,” diyerek gastronomi turizmi açısından da Amasra’nın değerine vurgu yaptı.
SANAT VE EL EMEĞİ YAŞIYOR
Amasra’da geleneksel el sanatlarının hâlâ yaşatıldığını belirten İlkan, ahşap oymacılığının ve taş işçiliğinin kentin ruhuna katkı sunduğunu söyledi. İlkan, “Burada el emeğiyle yapılmış bir biblo, bir tablo almak demek, aslında Amasra’dan bir parça götürmek demek,” dedi.
TURİZMDE BÜYÜK POTANSİYEL
Son olarak Amasra’nın turizm potansiyeline de değinen İlkan, “Burası büyük otellerle değil, samimi pansiyonlar ve butik konaklamalarla ön plana çıkıyor. Amasra, sürdürülebilir ve doğaya saygılı turizm anlayışıyla büyüyor,” diyerek kentin geleceğine olan inancını dile getirdi.